Su'dan
Şuan arabada eve gidiyorduk. 4 gün bitmişti. Yollar bitmeyince ben de Kerem'e yaklaşarak burnumu yanağına sürtüp kokulu bir öpücük bıraktım.
Daha sonra burnumu sürterek boynuna doğru yol aldım ve boynuna bir öpücük bıraktım. Geri çekileceğim sırada araba aniden durdu ve ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi Kerem'in kucağında dudaklarımda dudaklarını hisettim.
Öpüşüme karşılık verdikten sonra nefes almak için geri çekildim. Aynı benim Kerem'e yaptığım gibi Kerem de aynı işlemiş bana yaptı.
Önce yanağımı öptü. Daha sonra burnunu boynuma götürerek oraya bir öpücük bıraktı. Titrememi
engelleyemezken Kerem geri çekildi ve konuşmaya başladı." Sınırları çok zorluyorsun güzelim. Dikkat et."
" Ben dikkat etmem. Dikkat ettiririm." İddali sözlerime küçük bir kahkaha attı.
" Bakıyorum da fazla iddalısın." Başımla onay verdiğimde tekrar dudaklarıma kapanacakken yerime geçtim. Bu hareketime sinirlenmiş homurdanıyordu.
" Sınırları çok zorluyorsun. Dikkat et." Onu taklit ederek önüme döndüm. Sonunda eve geldiğimizde arabadan inip kapıya yöneldim. Bahçede sayısız korumalar vardı ve by durum benim canımı sıkıyordu.
Evet belki üç senedir varlardı ama şimdi artmıştı. Arkamı dönüp Kerem'e baktığımda bana ifadesizce bakıyordu. Dışarıda böyleydi. Böyleydik.
Koşarak yanıma gelen oğlumu kucağıma aldım ve öpmeye başladım. Kerem, ben ve Aras içeri geçip oturduk. Kerem ve Aras oyun oynarken Aras soru sormaya başladı.
" Anne?"
" Efendim oğlum?"
" Timi ne zaman gelecek?" Timi, Alper'in Aras'a doğum günü hediyesinde aldığı köpekti. Eğitim almasi için iki haftalık bir kampa götürmüştük. Şimdi ise bunu tatlı bir dille Aras'a anlatmam gerekiyordu.
" Annecim şimdi biz sana bir şeyleri öğrenmen için yardim ediyoruz ya." Dediğimde meraklı gözlerle başını salladı. Benim devam etmem gereken cümleyi Kerem tamamladı
" İşte o yüzden Timi de bazı şeyleri öğrenmen için kampa gitti." Aras cevap vereceği sırada merdivenlerden bir şeyin yuvarlanma sesi geldi. Kerem ile hızla sesin geldiği yine gittik. Gittikten sonra üçümüz birden yerde oturan Rüzgâr'a kahkahalarla gülmeye başladık.
Rüzgar'ın yanında açık bir bavul vardı ve Rüzgâr somurtarak yanında oturuyordu. Bir dakika bir dakika bavulun burada ne işi var? Kerem de fark etmiş gibi gülmeyi kesip Rüzgâr'a bakmaya başladı.
" Rüzgâr o bavul ne?" Benim soruma karşılık bana döndü ve gözlerini kaçırdı.
" Su ben eve çıktım. Artık kendi evinde kalmam lazım. Hatta sizin yanınızda çok bile kaldım. Artık siz evlisiniz bir oğlumuz var. Ben de gitsem iyi olacak. Yeterince yük oldum size." Gözümden düşen yaşı ve titreyen sesimi umursamadan konuştum.
" Ne zahmeti be? Salak mısın sen? Şu kapı sana her zaman açık kardeşim. Her ne kadar gitmeni istemesem de beni dinlemeyip gideceksin." Hızla gidip Rüzgâr'a sarıldım. Anında karşılık verdi. Biz ayrıldıktan sonra Kerem konuştu.
" Kardeşim hayırlı olsun. Aslında gitmeni kimse istemiyor ama sen kararını vermişsin. Su'nun da dediği gibi kapımız sana hep açık." Dedi ve sarıldı. Aklıma gelen şey ile kahkaha atmaya başladın. Kerem ve Rüzgâr bana canavar görmüş bakarken Aras elinde meyve suyu ile bana bakıyordu.
" Rüzgâr yoksa biri var da o yüzden mi eve çıkıyorsun?" Sorum ile Kerem de sırıtmaya başladı.
" Ne münasebet kızım? Karşıma daha öyle biri çıkmadı. Şansına küs." O sırada zil çaldı. Aras kapıya koşarken Kerem hızla kucağına aldı ve kapıya giderken konuşmaya başladı.
" Oğlum sen daha küçüksün. Burak kapıya biz bakalım." Merdiven ve kapı dip dibe olduğu için konuştuklarını duyabiliyordum. Kerem kapıyı açınca gelenlerin Ceren ve Caner, Elif ve Alper olduğunu gördüm.
Salona geçerken az önce gördüğüm şeyle ışık hızı ile geri döndüm. Onlar el ele mi tutuşuyordu?
" Siz el ele tutuşuyorsunuz." Ceren ve Caner biribirine bakıp güldüler ve Ceren konuştu.
" Kanka biz Caner ile evleniyoruz. Hem de haftaya bu gün." Ağzım açık kalırken Alper konuştu.
" Su biz de Elif ile evlenmeye karar verdik. Caner ve Ceren'in düğünü ile aynı gün." Şaşırmıştım. Herkes temime bakarken kızlar için kollarımı iki yana açtım. Kızlar birbirlerine bakıp hızla üstüme atladılar.
" Kardeşlerimi üzmeyin kızlar yakarım canınızı. Ayrıca fazla da sıkmayın." Ceren ve Elif başını sallayıp güldüler ve benden ayrıldılar. Rüzgâr bavulunu kapatırken Kerem, Caner ve Alperi tebrik ediyordu. Şu üç senede herkes aile olmuştu. Evet her ne kadar Kerem ve Rüzgar'ın pis işlerle uğraşmasını istemesek de olsun biz yine de aileydik.
" Beyler. Kardeşlerimi üzmeyin ben de sizi üzerim ona göre." O sırada Kerem'in sesi duyuldu.
" Siz içeri geçin biz de Su ile Aras'ı yatıralım. Rüzgâr sen de bir gün daha kalırsın herhalde." Dedi ve elimden tutup merdivenlere yöneldi. Aras'ı yatağa yatırdı. Çıkarken beni duvara arasına aldı ve aniden dudaklarıma yapıştı. Karşılık verip nefessiz kalana kadar öpüştük. Ayıldıktan sonra Krem bana sarıldı.
" Her ne kadar o korumaları istemesen de böyle olmak zorunda." Anlamıştı işte. Kapıdan girerken ne demek istediğimi anlamıştı. Gülümseyip ben de kollarımı sert gövdesine sardım. Ayrıldıktan sonra elini tutup aşağı indik.
Herkes gitmişti. Alper ve Elif, Caner ve Ceren gitmişti. Tabi Rüzgar da gitmişti. Evet dediklerinde haklıydı biz aileydik ama biz hep birlikte aileydik. Mutfaktaki işimi bitirip salona geçince Keremi'in telefonu ile uğraştığını görüp yanına gittim ve kediler gibi sıcaklığına sığındım. Gülüp elindeki telefonu bıraktı ve kollarını bana sardı.
" Aynı kedi gibisin Su."
" Senin kedin."
" Benim." Daha çok kendi kendine konuşur gibiydi. Aklıma gelen ile yüzümdeki gülümseme soldu. Kerem'den ayrılıp kendime çeki düzen verdim. Benim ciddileştigimi görünce kaşlarını çatıp bana baktı.
" Su bir sorun mu var."
" Kerem senden bir şey istesem yapar mısın?"
" Tabi güzelim sen iste yeter."
" Ben abim ile annemin katillerini buldum." Hiç beklemediği anda söylediğim için donmuştu.
" Devam et."
" Ben. Ben."
" Sen onlardan intikam almak istiyorsun ve benden de yardım istiyorsun. Var mı yanlışım?"
" Senin en çok bu huyunu seviyorum. Leb demeden leblebiyi anlıyorsun. Neyse evet senden istediğim tam da bu."
" Emin misin?" Başımla onay verdiğimde telefonu çıkarıp birini aradı.
" Alo Rüzgar yarına adamları hazırla işimiz var... Yok yok benim değil Su'nun işi.... " Telefonu kapatıp bana döndü.
" Hazırlan yarın akşam işimiz var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Aşkım
AbenteuerKulağıma fısıldamak için yaklaştığında kokusunu içine çektim. Odunsu ve sigara kokan bir kokusu vardı. Tamam ama ben neden bunları düşünüyordum. Yok yok hayır ya ben bu adama aşık falan olamazdım. Çünkü biz ayrı dünyaların insanlarıyız o bir mafya i...