3 ay sonra
Su'dan
Kerem'le barışmıştık. Mutluydum. Abim gelememişti ama onun yerine bir haftalığına ben yanına gitmiştim. Abim Trabzon'da savcı. Defalarca buraya gelmesini istedim ama bir türlü olmadı.
Şuan bir ihbara gidiyorduk. Galiba bir evden ilk önce kavga sesleri sonra da dört el silah sesi duyulmuş. Anıl arabayı kullanırken ben de silahları kontrol ediyordum.
İkimizin de silahları asla boş olmazdı ama kontrol etmekte fayda vardı. Arabanın durmasıyla geldiğimizi anlayıp arabadan indim. Önlem almadan direkt gidip kapıyı çaldım. İlk sesler gelmesede de sonra bir ağlama sesi geldi.
Arkamda duran Anıl'a kısa bir bakış atıp tekrar kapıyı çaldım. İçeriden yine ses gelmeyince bu sefer silahı kilit yerine tutup silahi ateşledim.
İçeri hızlıca girince yerde yatan kadını görünce kan beynime sıçramıştı. Hızla kadının nabzını kontrol ettim. Ama nabzı atmıyordu. Gelen ağlama seslerine doğru gidince Anıl ve iki kiz polisin susturmaya çalıştığını anladım.
Bebek susmayınca Anıl'ın kucağından alıp kafasını göğüsüme bastırdım. Anında susan bebekle herkes şok olmuştu.
İlerleyen zamanlarda olay yeri inceleme gelmiş ve incelemeye başlamıştı. Biz de bebekle beraber merkeze dönmüştük. Bebek benim kucağımdan inice ağlamaya başlıyor ama tekrar bana gelince susuyordu.
Şuan ise bebeğin yetiştirme yurduna verilip verilmemesini tartışıyorduk. Kimse verilmesini istemiyordu ama almak zorundalardı.
" Ben evlatlık almak istiyorum" Ortalığa bomba gibi düşen sözlerimden sonra ortalığa bir sessizlik çöktü. Daha sonra müdür lafa atladı.
" Su emin misin? Bu ağır bir yük."
" Eminim müdürüm." Dediğimde zor da olsa onayladı. Daha sonra yetkililerle konuşup işlemleri halletmiştik. Şimdi de bebekle beraber eve gidiyorduk.
Açıkçası Kerem'in vereceği tepkiyi çok merak ediyordum. Arkadan gelen ağlama sesiyle arabayı durdurup arkaya baktım. Bebek uyanmış ağlıyordu. Hemen kucağıma alıp sakinleştirdim.
Kucağımda uyuya kalınca hiç karışmadan kucağımda uyumasına izin verdim. Arabayı tekrar çalıştırıp sürdüm. Eve yaklaştığımız için kısa zamanda gelmiştik.
Arabadan kucağımda bebekle inince tüm korumalar bana döndü. Hepsine baş selamı verip kapıyı açtım. Bebek gögüsümde uyuduğu için arabadan indiğimde omzuma kafasını koymuş şimdi de orada uyuyordu.
İçeri girdiğimde Rüzgâr ve Kerem oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Eve gelmeden ikisinin de gelmesini istedim. Batu burada olsaydı onu da çağırırdım. Ama şu an Amerika'da işlerle uğraşıyordu.
Kerem bana dönünce kaşlarını çattı. Sonra bana açıklama ister gibi bakınca merdivenlerden çıkıp odamıza geldim. Yatağa yatırıp düşmemesi için kenarlarına yastık koydum.
Aşağıya tekrar inice Kerem beni görünce daha fazla dayanamayarak ayağa kalkıp lafa girdi.
" Su o bebek kimin?" Rüzgâr bizi yanlız bırakmak için kalkınca sert bir sesle konuştum.
" İkiniz de yerinize oturun. Her şeyi anlatacağım" Kerem ve Rüzgâr koltuklara oturunca ben de aralarına geçip oturdum. Şuan ikisinin de desteğine ihtiyacım vardı.
" Biyolojik olmasa da artık benim oğlum"
" Ne?" İkisi de aynı anda söylediği için dirseklerimi dizlerime dayayıp kafamı ellerimin arasına aldım. Sonra her şeyi başından sonuna kadar anlatmıştım. İkisi de ilk başta şaşırsa da ilk transtan Kerem çıkmıştı.
" Su ben senin her zaman arkandayım. Bebeğe de babalık yaparım. Rüzgâr da amcalık yapar" Kafamı kaldırıp Kerem'e baktım. Sonra kafamı omzuna dayayıp destek aldım. Rüzgâr'dan ses çıkmayınca bu sefer soran bendim.
" Dimi Rüzgâr. Sen de ona amcalık yaparsın?" Daha çok soru sorar gibi söylediğimde gülümseyip bana yarı şekilde sarıldı.
" Tabi ki yaparım. Hem o büyüyüp benimle Fenerbahçe maçlarına gidicek" Hemen aniden ayrılıp
" Ne Feneri lan? Benim oğlum Galatasaraylı olacak. Ona maç yapmayı öğreticem sonra da maçlarda amigoluk yapıcak. Ama Galatasaraylı olarak" Kerem gülerek bizi izlerken Rüzgâr ile büyük bir tartışma olacağımı anlayıp lafa girdi.
" Ya bir durun. Daha çocuğun adını bilmiyoruz siz çocuğa takım tuttunuz."
" Aaa aynen lan. Biz o konuyu unuttuk dimi lan."
" O zaman Su sen istediğin isimleri söyle."
" Aras. İstediğim isim Aras" Kerem ve Rüzgâr onayladığında oda düşünüyorduk.
" Rüzgâr sen bir iki saatliğine bak. Biz de Kerem'le hızlı bir alışveriş yapalım." Dediğimde Kerem hemen kabul etse de Rüzgâr karşı çıkmıştı.
" Ya ben ne anlarım bebek bakmaktan"
" Rüzgâr sen bu gün Aras'a bak. Fenerbahçeli olmasına izin veririm."
" Vallaha mı?" Onaylar şekilde mırıltı çıkarınca hemen kabul etti. Daha fazla oyalanmadan hemen bir alışveriş merkezine gittik.
Bir mağazaya girip başlı ihtiyaçları aldık. Daha sonra odası için ihtiyaçları alıp bir kaç kıyafet daha aldık. Eşyaları alırken Kerem'e bir çok soru sordum ama kısa cevaplar verip benim de mutluluğumu söndürdü.
Eşyaları aldıktan sonra alışveriş merkezinden çıkıp yemek için sipariş verdik. Yemekler gelirken Kerem yine konuşmamıştı. Yemekler geldiğinde ben yememiş daha çok tırtıklamıştım.
Kerem yemeğini bırakıp beni izlemeye başlamıştı. Gözleri hala aşk ile bakarken, sözleri sanki buz gibiydi. Düşüncelerimle boğuşurken Kerem'in sesi beni kendime getirdi.
" Ne düşünüyorsun?" Kafamı kaldırmadan cevap vermiştim. Çünkü gözlerim dolmuştu ve Kerem'in beni böyle görmesini istemiyordum.
" Hiç."
" Su yüzüme bakar mısın?"
" Kerem senden bir şey istesem"
" Tabi"
" Ben seni dışarıda beklesem sen de burayı halledip gelsen de sahile insek olur mu?"
" Olur" Montunu ve çantamı alıp dışarı çıktım. Zaten deniz kenarındaydık. İki dakika sonra Kerem'de gelince yürümeye başladık. Önceden olsa şimdi ellerini ellerime kenetlemişti. Ama peki ya şimdi. Sanki iki yabancı gibi.
Az daha yürüyüp bir banka oturduk. Göz yaşlarımla akmaması için savaşa girmiştim ama malesef akmışlardı. Ben Deniz'i izlerken Kerem beni izliyordu. Artık dayanamamış gibi konuştu.
" Su anlatır mısın artık?"
" Yok-"
" Bana sakın yok bir şey deme. Az önce masada da aynı cevabı verdin ama şimdi ağlıyorsun. Eğer derdin bebekse her şey iyi olucak merak etme" En sonunda dayanamayarak patladım.
" Ya sence benim tek derdim bebek mi? Biliyorum. Eğer onu bana vermezlerse ben her türlü alırım. Ama işte benim derdim bebek değil. Sen ya sen. Kaza geçirdikten sonra bana karşı daha soğuk olmaya başladın. Önceden ben mutlu olunca gözlerinin içi gülerdi. Peki ya şimdi. Ya ben gülerken sen gülmüyorsun bile. Sonra deniz kenarına inince hep el ele olurduk. Sadece deniz kenarında da değil. Kerem sen değiştin. Ne kadar kabul etmesen de değiştin" Aniden bana sıkıca sarılınca neye uğradığımı şaşırdım.
Karşılık vermemiştim. O da bir süre daha sarılıp kulağıma fısıldadı.
" Özür dilerim. Seni kendimden uzak tuttuğum için. Özür dilerim seni üzdüğüm için. Özür dilerim seni ağlattığım için. Özür dilerim gözünden düşen yaşlara sebep olduğum için."
" Kerem ben senden özür falan beklemiyorum. Eski Kerem ol istiyorum" Benden ayrılıp ellerimizi birbirine kenetlenip yürümeye başladı.
" Eee hadi o zaman. Oğlumuz evde bizi bekler." Dediğinde yüzümde aptal bir sırıtma vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Aşkım
AventuraKulağıma fısıldamak için yaklaştığında kokusunu içine çektim. Odunsu ve sigara kokan bir kokusu vardı. Tamam ama ben neden bunları düşünüyordum. Yok yok hayır ya ben bu adama aşık falan olamazdım. Çünkü biz ayrı dünyaların insanlarıyız o bir mafya i...