Teklif

662 19 0
                                    

Su'dan

Telefonum çalınca mutfaktan solana geçtim. Arayan Kerem idi. Hayır Kerem'i telefona direkt Kerem diye kaydetmedim. ' Canıma Can'

" Efendim canım?" Bir anda öksürük sesi geldi. Ama bu ses Kerem'e ait değildi ki.

" Siz kimsiniz? Kerem nerde?"

" Hanımefendi ben cinayet şubeden Ali. Eşiniz iki kişiyi öldürmüş. Sizi istiyor. Emniyete gelirseniz çok iyi olur."

" N-ne cinayeti ne diyorsun sen?"

" Hanımefendi lütfen. Detayları gelince öğrenirsiniz." Dedi ve telefonu kapattı. Hemen Aras'ın odasına çıktım. Uyuyordu. Odayı toplayan bakıcısı bir sorun olduğunu anlayıp sordu.

" Bir sorun mu var Su Hanım?"

" Şey Lita benim acilen çıkmam lazım. Emniyetten çağırdılar. Neyse sen Aras'a baksan yeter. Zaten erken dönerim." Başıyla onayladığında hemen aşağı kata inip mutfağa girdim. Tekrar yukarı Aras'ın odasına girdim.

" Şey Lita bir de ocakta yemek var. Kırk beş dakika sonra altının kapanması gerek. Aras uyanınca da yedirirsin.  Ha kendin de yemeyi unutma. Yoksa eski meali dinlemem polis olarak topuklarına sıkarım." Dediğimde gülüp onayladı.

Lita Türk kökenliydi. Adını annesi koymuş. Dört ay önce Aras'a bakıcı olarak eve girdi. Iyi kiz felan ama evden bir parça bile yemek yemiyor. En son böyle olduğunda bayılmıştı.

Rüzgâr onu alıp hastaneye götürmüştü. Geldiklerinde açlıktan olduğunu söyleyince hepimiz Lita'ya kızmıştık.

Bunları düşünürken emniyete gelmiştim. Hemen içeri girdim. Önceden burada çalıştığım için hemen içeri aldılar. Cinayet şubeye girdim ve gördüğüm şeyle şok oldum. Yerlerde beyaz ve kirmizi güller vardı.

Kasların uçlarında yine beyaz ve kırmızı balonlar vardı. Tam karşımda ise beni bekleyen Kerem. Hızla yanına gidip boynuna sarıldım. Başımı o mis kokusunun geldi yere yani boynuna gömüp konuştum.

" Ne kadar korktum haberin var mı? Bir daha sana sarılamayacağım diye, bir daha senin mis kokunu içime çekemeyeceğim diye, bir daha seni öpemeyeceğim diye. Ne kadar korktum haberin var mı?" Kolları belimi sanki destek verircesine daha sıktı.

" Korkma. Sen benden gitmediğin sürece ben senden gitmem." O sırada benden ayrılıp yere diz çöktü. Demek sen bana bunları yaparsın ha. Ben da sana bunu ödetmezsem bana da Su demesinler. Neyse. Yere diz çöküp verinden bir kutu çıkardı ve kutunun kapağını açıp konuşmaya başladı.

" Benimle bir ömür geçirmeye, mutlu son değil sonsuz olmaya, her sabah doğan güneşim olmaya, çocuklarımın annesi olmaya, kabul olmuş duam olmaya, göz bebeğim olmaya, ömrüne ömür katmaya ne dersin? Benimle Evlenir Misin?"

Bana beklentiyle bakıyordu. Eğer kabul et diye tezahuratlar gelmeseydi tüm herkesin burada olduğunu anlamayacaktım. Yüzümü asıp Keremi kollarından tutarak ayağa kaldırdım. Çatık kaşlarıyla bana bakmaya başladı. Herkes bana bakmaya başlayınca başımı eğip konuştum. Gülmemek için yanak içlerimi ısırıyordum.

" Hayır." Dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Herkes bana şok olmuş bir biçimde bakıyordu. Sonra göz kırpınca herkes ' aaaaaa ' lamaya başladı. Kerem hala transtan çıkamamış gibi duruyordu.

Arkamı dönüp bakınca gözleri solmuş bir biçimde görmeyi beklemiyordum. Gerçekten ağlayacak mıydı? Hemen yanına gidip ellerini tuttum ve herkesin duyacağı şekilde bağırdım.

" Demek ne mümkün. Ben kendime katlanamazken o bana katlanmış bırakır mıyım hiç?" Gülme sesleri gelince Kerem beni kendinden uzaklaştırdı. Ciddi sürat ifadesiyle kızdığını anladım.

" Malesef hanımefendi. Bizim için ilk cevap önemliydi." Dediğimde sinrilenmeye başladım.

" Hadi be ordan. Nikâh memuru musun sen? Sen benim canımsın. O yüzden ilk değil son sözüm geçerli. Tabi bazen de ilk sözüm." Dediğimde kahkaha atıp bana sıkıca sarılıp döndürmeye başladı.

Herkesten kahkaha duyulunca Kerem beni bıraktı ve kutudan çıkardığı yüzüğü sağ parmağına takmak istese de ben sol yüzük parmağıma taktı.

Daha sonra herkesin tebriklerini kabul alıp emniyetten çıktık. El ele arabaya binince ilk konuşan Kerem oldum.

" Neden sol eline taktın?" Bunu gerçekten merak mı ediyordu?

" Çünkü sol işaret parmağındaki küçük damar kalbe kadar gidermiş. Sen de benim kalbimde ol istedim." Kaşlarını çatıp bana baktı.

" Zaten kalbinde değil miydim?"

" Hayır. Ben senin ne aklımla ne de kalbimle sevdim." Dediğim anda araba acı bir sesle durdu. Daha sonra Kerem var gücüyle bağırdı.

" Ne demek lan senin Ne aklımla ne de kalbimle sevdim? Sen beni hiç sevmedin mi?" Oha yani. O cümleden onu nasıl çıkardı. Bende var gücümle bağırdım.

" Salak dinleseydin önce. Akıl her şeyi unutur sevdiğini hatırlamaz, kalp durur sevdiği için atmaz. Vven seni ruhumla sevdim. Çünkü tutun ne unutur ne de durur. Anladın mı?" Şaşırmış gibiydi. Ben daha ne olduğunu anlamadan dudaklarımda onun dudaklarını hissettim.

Her ne kadar karşılık vermek istemesem de konu Kerem olunca olmuyordu. Bir zaman sonra ben de karşılık vermeye başlayınca beni belimden tutarak kucağına çekti.

Nefessiz kalınca ayrılmak zorunda kaldık. Daha sonra Kerem yerinde durmayıp yüzünü öpücüklerine boğdu.

Bir yandan khakha atıyor bir yandan da durması için konuşmaya çalışıyordum.

" Kerem hahahaha dur lütfen." Karnıma giren ağrıyla hemen gülmemi durdurup başımı Kerem'in omzuna yasladım.

" Aaahhh." Kerem de durup bana baktı.

" Su noldu?" Ellerimi karnıma sarıp başımı daha da yasladım Kerem'in omzuna.

" Bilmiyorum. Birden sancı girdi." Biraz öyle kaldıktan sonra ben yan koltuğa geçince Kerem dr arabayı çalıştırdı. Şu an başka bir yoldan gidiyorduk ama nereye gidiyoruz diye sormaya gücüm yoktu.

Hastane yazısını görünce tipik Kerem diye düşünmeden edemedim ama galiba bu sefer haklıydı. Arabadan inip hastaneye girince bir kadın bizi karşılayıp yolu göstermek için önden ilerledi.

Sonunda doktorun odasına gelince içeri girdik. Doktor hanım ayağa kalkıp bizi gülen yüzle karşıladı.

" Buyrun. Şikayetiniz?" Benden önce konuşan Kerem'e minnettardım çünkü konuşmaya kaçalım yoktu.

" Karım bir aylık hamile. Bu günde bir anda karnına sancı girdi. Biz de hemen hastaneye geldik." Kerem'in kısa açıklamasından sonra doktor benim yatmam için bir yer gösterdi.

Yatağa yatıp karnımı açtım. Pek belli olmasa da biraz şişlik vardı. Doktor jeli dökünce ürperdim. Daha sonra ekranda noktalar çıkmaya başladı. Daha sonra doktor bir yere elini dokundurup konuştu.

" İşte miniğiniz burada. Korkulacak bir şey yok. Sadece zorlu bir donem sizi bekliyor. Ben size ağrı kesici yazayım. Gün de sadece bir tane kullanın. Ama sadece ağrınız olduğu günler muhakkak kullanın. Yoksa bebeğimiz düşük yapabilir." Gözlerim korkuyla açılınca Kerem yanıma gelip ellerimi tuttu. Doktor işini bitirip bizi yanlız bıraktı. Gözümden bir damla yaş düşünce Kerem hemen silip kızdı.

" Ağlama. O annesi gibi güçlü olup bizi bırakmayacak." Dedi ve anlıma buse kondurup beni de yataktan kaldırdı.

İlk AşkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin