Kerem'den
Sabah uyandığımda Su hala uyuyordu. Gece benim için endiselenmesi hoşuma gitmişti ama bir yandan da benden vaz geçmesi gerekiyordu. Onu hiçbir zaman bile isteyerek bırakmadım. Sadece bırakmak zorunda kaldım.
Düşmanlarımın içine casus yerleştirmiştim. Bazıları Su ve benim yakınlığından yararlanmak istemiş. Eğer Su'dan ayrılmasaydım eğer şu anda böyle uyuyor olamazdık.
Bunları düşünürken kapı çaldı. Su'yu uyanmaması için ne kadar çabalasam da uyanmıştı. Su uyanmaya çalışırken kapı tekrar çaldı.
" Sen kıyafetlerini giyin ben de kapıya bakayım" dediğimde sadece kafasını salladı. Aşağı inip kapıyı açtığımda polisleri gördüm. Ne olmuştu ki bu kadar polisle gelmişlerdi? Ben onlara ne olduğunu sorarken Su aşağı indi.
" Kerem kim gelm- Murat ne işin var burada?" Murat denen çocuk başını eğip konuşmaya başladı.
" Komserim hakkınızda şikâyet var."
" Ne şikâyeti Murat?" Murat bir dosya uzatınca Su alıp okumaya başladı.
" Ne cinayeti olum?" Ne? Su cinayet mi işlemiş? Olamaz. Benim Su'm yapmaz.
" Bilmiyorum komserim. Ama sizi emniyete götürmeniz gerekir." Dedi ve kelepçeyi çıkardı. Su ellerini uzatınca Murat kelepçeyi taktı. Su adım atacağı sırada arkadan onu sardım ve gitmesine izin verdim.
" Hayır. Hayir gidemezsin. Su yapmadı. O kimseyi öldürmedi. Götüremezsiniz."
Murat, Su'nun kollarını tutup çekmeye başlayınca konuşmaya daha doğrusu bağırmaya başladım.
" Dokunma. Dokunma. Dokunursan acır. Su dayamaz ki. " Su beni yatıştırmak için konuşmaya başladı.
" Kerem bak işlerini yapıyorlar. Hem sen benim yapacağıma inanıyor musun?"
" Hayır. Hayır. Sen yapmazsın ki. Masum bir insana kıyamazsın."
" Hah bak işte. Dünyada kimse inanmasa bile sen bana inanıyorsun ya o bana yeter. Hadi bırak şimdi gidim." Tamam dedim ve bıraktım. Su'yu arabaya alırlarken ben de arabaya binip onları takip etmeye başladım.
Bir yandan onları takip ediyor bir yandanda Rüzgâr'a olan biteni anlatıp kimin yaptığını bulmasını istiyordum.
Merkeze geldiğimizde Su'yu normal bir odaya aldılar. Karşısındaki adam Su'ya ters köşe sorular sorarken Su rahat bir şekilde sorduklarını cevaplıyordu.
Su'yu izlerken telefonum çaldı. Yan sağ cebimden çıkarıp arayana baktım. Rüzgâr'dı. Hemen açtım.
" Efendim"
" Kerem galiba kimin yaptığını bulduk. Elimizde bir adam var ama konuşmuyor."
" Sen az daha uğraş Rüzgâr'ım. Ben Su'nun yanındayım."
" Tamam kardeşim. Ha kıza iyi bak ha." Dedikten sonra cevap vermeden telefonu kapattım. O sırada Su odadan çıktı.
" Su"
" Efendim Kerem." Ellerinde hala kelepçe vardı.
" Nereye?" Aslında cevabı net bir şekilde biliyordum.
" Nöbetçi mahkemeye. Hakimin kararına göre." Dedi ve sustu. Anlamalı bekliyordu. Anlamıştım da zaten. Kafamı onaylarcasına sallayıp takip etmeye başladık.
Su ayrı arabaya binerken ben de kendi arabama yol aldım. Susamlı hakimin kararını düşünüyordum. Olumsuz düşünmek istemiyordum ama. İşte sonuç ortada.
Düşüncelerle geçen yolculuğun ardından gelmiştik. Hemen arabadan inip Su'yun yanına gittim. Beni bekliyormuş gibi ben gelince içeri girdi.
Hakimin konuşmasıyla beraber karşı tarafın avukatı konuşmaya başladı. Ne dediğini pek dinlemesem de duydum. On beş dakikalık konuşmadan sadece Su'yu suçladığını anladım.
Kulağım avukatlardaydı ama peki aklım, kalbim, gözlerim. Hepsi Su'daydı. Galiba onun da aklında fikrinde ben vardım çünkü sadece bana bakıyordu.
Hakîm Su'ya seslendiginde Su hemen hakime döndü.
" Sizin bir diyeceğiniz var mı?"
" Ben tüm söyleyeceklerimi söyledim. Elinizdeki dosyada var. Eğer duymak bir daha duymak istiyorsanız anlatayım. Cinayetin işlendiği saatte evimdeydim. Kanıtlayacak kimsem yok. Sadece yakınım olan Kerem var. Cinayetin işlendiği saatte o mekânda yoktum. Başka diyecek bir şeyim yok" diyip yerine oturdu. Hakîm bana seslenince ayağa kalktım.
" Siz bey efendi. Su hanımın o saatte cinayetin izlenmediği yerde olmadığına şahitlik yapar mısınız?"
" Tabi ki yaparım. Çünkü Su o saatte benim yanımdaydı. Gece talihsiz bir olaydan dolayı beni çağırmıştı. Ben de yanına gitmiştim. Yani o saatte benim yanımdaydı." Hakîm bey anladım der gibi başını salladı. On dakika boyunca sustu. Karar deyince hepimiz ayağa kalktık.
" Sanığın bir diğer mahkemeye kadar tutuklanmasına karar verilmiştir." Hayır hayır bu olamaz. Ben Su'danayrı kalamam. Su ellerini havaya kaldırınca gideceğini anladım. Hemen yanlarına gidip durdurdum.
" Su" Ona gitme diye yalvaran gözlerle bakıyordum. Su kelepçelerin izin verdiği kadar bana sarıldı. Ben de hemen onu sarıp sarmaladım.
" Kerem bak şimdi gidicem ama suçsuz olduğum ortaya çıkınca geri gelicem. Yanına gelicem. Sen sözünü tutmasan da ben tutucam. Seni asla bırakmayacağım." Söyledikleriyle kendime küfür ettim. Kız haklıydı.
" Su bana bir şey olursa şunu sakin unutma ki ben seni isteyerek bırakmadım. Eğer senden ayrılmasaydım benim yüzümden sana bir şey olabilirdi." Dedim ve tüm gerçekleri söyledim. Tüm olayı anlatacak kadar vaktimiz yoktu. Sadece bunları bilse yeterdi.
" Kerem hapise giren benim sen değil. Ayrıca kendine dikkat et tamam mı?" Tam cevap vereceğim sırada askerler Su'nun kollarından tutarak götürmeye başladılar. Arkalarından bakarken Su arkasına döndü ve bana gülümsedi. Ama öyle bir gülümsedi ki. İlk defa yaşadığımı hissettim.
Ardından Rüzgar'ın söylediği yere gitmek için arabaya bindim. Yolda giderken aklımda hep Su'nun o gülümsemesi vardı.
Rüzgar'ın söylediği yere geldiğimde dikkatlice inceledim. Depo gibi bir yerdi. Hemen içeri daldım. Tüm gözler bana dönerken benim hedefimde sadece sandalyede bağlı it vardı. Ama bir dakika bunun yüzünde kan vardı.
" Ooo Rüzgâr'ım. Sen çoktan başlamışsın."
" Tabi Kerem. Kardeşim için seni bekleyemezdim." Dedi ve kenarı çekildi. Adama eğilerek konuştum.
" Bence günün önemli sorusunu biliyorsundur? Dur ben yine de tekrar edeyim. Senin bağlı olduğun tasmanın ucunda kim var?" Adam bana bakarken hiç bir şey söylemedi. Sinirle Rüzgâr'a dönsek konuşmaya başladım.
" Rüzgâr konuşmuyor oğlum bu." Dedim ve suratına yumruk attım.
" Bak hadi konuş ne sen yorul ne de ben" dedim ama tık yoktu.
Aradan geçen saatlerde adama türlü işkenceler yapmış ve konuşmasını sağlamıştık. Şimdi ise yatağımda yatmış acaba Su nasıl diye düşünüyorum. Sabah ilk işim olarak onu görmeye gideceğim. Aslında şimdi gitsem görüşürdüm ama onun uyuma ihtimalini göze alarak gitmedim. Sadece bir kaç saattir görmememe rağmen onu çok özlemiştim.
Sonunda sabah olmuştu. kahvaltı bile yapmadan hemen yola koyuldum. Su'yu çok özlemiştim. Önce küçük olan işimi halledip sonra Su'yu görmek için yola koyuldum.
Son hız giderken daldığım düşüncelerden bir korna sesiyle ayıldım. Hemen karşımda bana dogru gelen bir tır vardı.
Hemen direksiyonu sola doğru çekmeye çalıştım. Aslında iyi bir sürücüydüm. Hatta neredeyse her yarışta birincilik getirirdim. Ama o an nasıl oldu bilmiyorum.
En son duyduğum sesler ise ambulans siren sesiydi. Güçsüz ve kısık çıkan sesimle konuşmaya başladım.
" S-Su"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Aşkım
AdventureKulağıma fısıldamak için yaklaştığında kokusunu içine çektim. Odunsu ve sigara kokan bir kokusu vardı. Tamam ama ben neden bunları düşünüyordum. Yok yok hayır ya ben bu adama aşık falan olamazdım. Çünkü biz ayrı dünyaların insanlarıyız o bir mafya i...