11. Bölüm: Daima

215 27 59
                                    

İyi okumalar...

***

KAAN'DAN

Dalgaların sesi kulağıma dolarken denizin tuzlu kokusunu içime çektim. Yanımdaki hareketlenmeyle oraya döndüm. Gelen Göktuğ'ydu.

-Geçerken gördüm. Hayırdır tek başına?

Gülüp önüme geri döndüm ve dalgalı denize baktım. Gökyüzü bulutluydu. Ve ben bu havayı severdim. Nedenini bilmezdim. Fırtınalı havalar hoşuma gidiyordu işte. Nisan olsa 'ıy sıvılırmı fırtınılı hıvı' derdi. Üstelik sevse bile sırf benim inadıma derdi bunu. Aptal kız.

-Düşünüyorum. İyi geliyor. Sürekli 'senin beynin mi var?' Diyen bir Nisan yok en azından.

Deyip güldüğümde o da güldü.

-Nisan iyi kız...

Dediğinde yutkundum. Ve kafamla onayladım. Hala denize bakıyordum. Hatta sanırım ikimizde denize bakıyorduk.

-Nisan iyi kızdır. Öfkelenir ama susar. Üzülür ama susar. Neşelenir yine susar. Bu susmaları başına dert olur ger defasında. Etrafında olan şeylere dikkatlice bakar ve gözlerini kısarak içinden yorumlar. Bunu yaparken sürekli dudağını ısırır mesela. Bunun farkında olmadığına eminim. Sanırım o olaylardan bir şekilde ders alıyor. Nisan bu yüzden farklı.

-Aşık falan mısın?

Duyduğum şeyle gözlerimi dehşetle açıp ona döndüm o ise tek kaşını kaldırmış merakla bana bakıyordu.

-NE!? Hayır! Yani ben binlerce flörtü olan birisiyim. Aşka düşmem imkansız. Ama aşık olunacak kız. Değil mi?

Dedim imayla. Vereceği cevap nedense korkutuyordu beni.

-Bilmem ki.

Kafasına baston soktuğum. Cevaba bak. Bu çocuğu dayısı doğurmuştur. Başka açıklaması olamaz.

-O nasıl cevap lan?

Dediğimde güldü ve denize döndü.

-Yani güzel kız, iyi kalpli... Aşık olunur her halde. Ne bileyim oğlum ben?

Dediğinde gülüp sırtına vurdum. O da benim omzuma vurunca gülerek itişmeye başladık. En sonunda ikimizde pes edip ayaklarımızı kayalıklardan sarkıtarak oturmaya devam ettik.

-Bara gitsek?

Diye öneri sunduğunda ona döndüm. Dudağımın tek bir tarafı havaya kalkarken gülümsedim. Kafamla gelmesini işaret edip ters döndüm ve ilerledim. O da peşimden gelmeye başladı. İkimizde arabama atlayıp bir bara girdik. Yağmur şiddetini arttırırken biz içeride ısınıyorduk. İkimizde bar tezgahının önüne oturduk ve içkilerimizi söyledik.

Arkada bir adam şarkı söylüyordu. Acı çektiği her halinden belliydi.

'Kafası kendinden bile güzel' diyordu şarkıda. 'Ruhunu yakan bir şeyler var.' Diye de ekliyordu.

Ben viskimden bir yudum alırken sesiyle ona odaklandım.

-Sana da bazen birisine sığınma isteği geliyor mu?

O an gözümün önünde Nisan canlandı. Gülüşü, bakışları... Burukça gülümseyip bardağıma bakarak konuştum.

-Evet... Sanırım şarkı haklı, ruhumuzu yakan bir şeyler var.

Dedim ve viskimden bir yudum daha aldım.

-Buradan çıkınca ne yapacaksın?

Omuz silktim ve derin bir nefes alıp verdim.

Modern Zaman MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin