Bu bölümün bu kadar az yorumu hak edeceğini düşünmemiştim.
Umarım sevinirsiniz ve bölümü beğenirsiniz. Hatalarım varsa affedin.
İyi okumalar.
***
Eve geldiğimiz gibi, kendimi mutfağa atmış ve dolaptan soğuk su çıkarmıştım. Suyu bardağa dolduracağım sırada Jungkook "Delirdin mi sen? Biz nereden geliyoruz, Taehyung?!" demiş ve elimden çekip almıştı sürahiyi.
Onu dolaba geri koyarken elimdeki bardağı alıp sebilden ılık su koyup elime tutuşturdu. Ben oflarken, o "Bir süre böyle." dedi. Gözlerimi devirirken, suyu tek dikişte bitirip akan burnumu çektim.
Her ne kadar onu affetsem de, yine de biraz tripliydim. Azıcık burnu sürtse fena olmazdı.
Bardağımı tezgâha koymuş, salona geçmiştim. Bilerek tekli koltuğa oturmuş ve cebimden telefonumu çıkararak Hoseok'u aramıştım. Jungkook muhtemelen bıraktığım bardağı yıkamış, gelmişti. Tek kaşını kaldırarak baktığında omuz silktim.
"Hobi~ Neredesin?"
Jungkook, aegyoma göz devirip kendini üçlü koltuğa atmıştı. Gözlerini de bana dikmeyi ihmâl etmiyordu.
"Evdeyim şu an, kuzum ama sesine ne oldu senin?"
"Birazcık hasta olmuş olabilirim, acaba Jin hyunglarla beraber buraya gelebilir misiniz?"
Jungkook, 'NE!' dercesine ellerini iki yanına açınca, ona dil çıkardım.
"Tamam, ben hallederim onu hemen geliriz. Yanında biri var mı senin?"
"Ş-şey evet, ıhm Jungkook var."
Karşı taraftan birkaç saniye ses gelmemiş ardından Hoseok onaylayan mırıltılar bırakmıştı.
"Hmm, aklı başına gelmiş demek dövmeli maymunun."
"Yah! Hoseok lütfen. Sonra konuşuruz bunları."
Karşımda, bana garip garip bakan Jungkook'a göz atmış ardından tekrar önüme dönmüştüm.
"Tamam, tamam. Yarım saate kapında oluruz. Öpüyorum~"
"Ben de öpüyorum~"
Telefonu tam cebime geri koyuyordum ki Jungkook'un, fısıldadığını zannederek, "Bindi ipiyirim~" dediğini duymuştum. Şu an o kadar çok gülmek istiyordum ki ama gülmemeliydim.
Çok sevimliydi.
Bir süre susmuştuk ve onun aksine benim gözlerim ona bir kere bile değmemişti.
"Cidden böyle mi olacağız? Hani affetmiştin beni, güzelim?"
Sıkıntılı sesiyle konuşurken, ona dönmüş ve "Affetmiş olmam trip atmayacağım anlamına gelmiyor. Yani Jungkook, sürün." demiştim, dil çıkararak.
Kaşları alayla havaya kalkarken sırtını koltuğa vermiş ve bacaklarını iyice iki yana ayırmıştı.
Zaten üstü hâlâ çıplaktı.
Onun bu hareketi, benim en çok etkilendiğim hareketiydi ki şu an bunu yapıyordu. Ben kaslı bacaklarını süzerken o, kesinlikle benim zayıf noktamın ne olduğunu biliyordu.
Bir şey söylemeden hızlıca yukarı çıkmış, elime bol tişörtlerimden birini alarak tekrar aşağıya inip, kucağına atmıştım.
Yandan sırıtıp verdiğim tişörtü giydiğinde "Bence sürünmeme gerek yok. Nasıl olsa birazdan sen üstüme atlayacaksın." dedi, az önce söylediğim şeye hitâben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝕰𝖘𝖒𝖊𝖗 𝕲ü𝖟𝖊𝖑𝖎
Teen FictionBırak, tenin tenime, nefesin nefesime karışsın. Yorulursan eğer, saçların omuzumda dağılsın. DEVAM ETMEYECEK #smut (içerir) #yetişkin içerik