Huzurun Ta Kendisi

2.4K 139 108
                                    

Herkese merhabalar, nasıl olduğunuzu çok merak ediyorum bu yüzden bu satıra yazmanızı istiyorum. Soranlar olacak olursa ben iyiyim.

Bir tık hüzünlü bir bölüm olsa da eminim çiftimizin sevgilerinin içtenliğini hissedebileceğiniz bir bölüm oldu.

Sizi çok seviyorum.

İyi okumalar.








***

Alamazdık bazen nefes. Öyle ki, tüm canlılara bahşedilmiş bu nimet bir anda size yetersiz gelir ve aksine sıkar, boğardı sizi. Görünmeyen bir gücün parmakları, yapışırdı boğazınıza.

Ve bizler de öylece çırpınırdık.

Hep mutlu olamazdık bu hayatta, elbet üzülecektik. Çok üzülecektik.

Birileri olurdu; sırtınızı yaslayabileceğiniz, sorunsuz güvenebileceğiniz ve bir bakışıyla gülümseyebileceğiniz. Eğer yoksa; gülmek ne demek, güvenmek ne demek silinirdi zihninizden. İşte o zaman, gerçek anlamda yalnız kalırsınız.

Yapayalnız.

Bazense bir duvar bile çok şey anlatır, yaşatır size. Gözleriniz dalmışken o pürüzlü yapıya, çok şey düşünürsünüz. Bağırdığınızda şahit olur, ağladığınızda, kahkahalar attığınızda. Aslında fark etmeden, sizin sırdaşınız olur.

Tozlu raflar arasında, keşfedilmeyi bekleyen kitaplar... Araladığınızda kapağını, ulaştığınızda cümle dolu satırlara, okuduğunuzda ilk cümleyi başka diyarlara sürükler sizi. Gece gözlerinizi kapattığınızda karanlık göz kapaklarınızın ardında, okuduğunuz satırlar bir bir var olacak.

Benim okuduğum kitap başka, gözlerimin karanlığında aydınlanan ise bambaşkaydı.

Jeon Jungkook...

Her gece, son gördüğüm şeyin onun yüzü olmasını istediğim, yalnızca ses tonunun bile beni gülümsettiği, kalbimin, bedenimin, zihnimin meşgul olduğu kişiydi o.

İçimdeki çocuktu.

Göğsüne yaslanmış, ağlamalarım iç çekişlere dönerken "Götürürüm aşkım, yeter ki sen iste." demişti.

"Yeter ki dökme incilerini daha fazla."

Bir elini sırtımdan çekip ıslak yanaklarımı silmişti yavaşça. Ben de gözlerimi kapatmış eline bir öpücük kondurmuştum. Çenesini başımın üstüne koydu ve iyice kendine çekti beni. Kapadığım gözlerimi açtığımda hafifçe başımı ona doğru kaldırdım. Bakışları bana dönerken, çenesinden öpmüştüm.

"İyiki yanımdasın, Jungkook. Her şey için teşekkür ederim. Seni çok, çok fazla seviyorum."

Hafif terden ıslanmış saçlarımı geriye doğru taradı ve açıkta kalan alnıma derin bir öpücük bahşetti. "Asıl ben teşekkür ederim, bebeğim. Her zaman seninim, her zaman benimsin. Ben de seni çok seviyorum."

Birkaç dakika daha öyle oturduktan sonra kolumu okşayarak "Uyumak ister misin?" diye fısıldadı. Yavaşça başımı sallayarak onayladım onu. O da hızlıca kucağına aldı beni ve merdivenlere yöneldi.

"Jungkook belin incinecek, böyle merdiven çıkamazsın."

Bana yandan bir bakış atmış, umursamadan merdivenleri çıkmaya başlamıştı.

"Zayıfsın Taehyung, seni kolaylıkla taşıyabiliyorum. Aklına sok artık güzelim, hm?"

Dediğine ses çıkarmadığımda, koridorun sonuna doğru sağ taraftaki gri kapılı odanın önüne geldik. Boştaki elimle kapıyı açtığımda o da beklemeden içeri girmiş, beni siyah çarşaflarla örtülü yatağa bırakmıştı. Odasına göz gezdirdiğimde, çoğu şey siyah ve gri renklerinden oluşuyordu. Arada lacivert de vardı ve yine mükemmel bir uyum sağlamıştı.

𝕰𝖘𝖒𝖊𝖗 𝕲ü𝖟𝖊𝖑𝖎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin