Korku Gözyaşları

3.3K 172 56
                                    

Senpai'ye olan ilginiz için minnettarım. Bu gece gidip yazmaya devam edeceğim, takipte kalın.

Senpai, benim kendi karakterimden bir şeyler döktüğüm bir kurgu. Bu yüzden elimden geldiğince iyi yapmaya çalışıyorum.

Sizi seviyorum.

İyi okumalar.







***

Gecenin karanlığında, dalgaların melodisi ve ayaklarımızın altından akıp geçen deniz eşliğinde sahilde yürüyorduk.

Kafamı ona çevirip baktığımda o kadar kasvetli görünüyordu ki bir kez daha gülümsedim güzelliğine.

Birçok şey yaşamıştık. Yeri geldiğinde o yaralamıştı beni, yeri geldiğinde ise o kurtarmıştı. Şimdi de sıkıca tutuyordu elimi.

Onun karanlığında kaybolmak bile bir şerefti benim için.

"Neye gülüyorsun, öyle?" Sesiyle düşüncelerimden ayrılıp kafamı omzuna koydum. "Hiç. Sadece eskileri düşünüyordum." Bunu dememle yüzü asılır gibi olmuştu. Merakla kafamı kaldırırken "Jungkook?" dedim.

Yürümeyi bırakıp ellerini belime yerleştirirken "Biliyorum, bunun öncesinde sana pek iyi davranmadım." dedi. Ardından alnını alnıma dayayıp "Ama söz veriyorum şimdiki ve gelecekteki bütün anılarımızla bunu telafi edeceğim." diye devam ettirdi cümlesini.

Bunları yapabileceğine şüphem yoktu. Sertti, kabaydı, bazen de patavatsızdı ama bir o kadar da yüce gönüllü ve duygusal bir insandı. O değişemezdi, ki zaten değişmesini istemiyordum. Benim için kendi benliğinden vazgeçsin, başka biri gibi olsun istemiyordum. İkimiz de bunun çabasında değildik.

Piercinginli kaşına bir öpücük kondurup "Aşkım," dedim sayıklar gibi. Onun yanında kendimi kaybedebiliyordum ve aslında hiç şikayetçi değildim. "Bütün bunları yapabileceğini biliyorum, ama ben seni karanlığınla da seviyorum."

Burnumu nazikçe öpüp belimdeki ellerini sıkarak güzelce sarılmıştı bana. Bir kolum boynunu tam sararken diğer elimin parmakları bir tabloyu okşar gibi boynundaki dövmeyi okşuyordu.

"Bayılıyorum sana." Dediği beni güldürürken "Tapıyorum sana, Jeon Jungkook." diye karşılık verdim. Sözümü bitirmemle hızlı bir nefes alıp dudaklarıma kapanmıştı. Sert başlasa da narin bir öpücüktü bu. Sanki bütün kötü anıları bir bir siliyormuş gibi eziyordu dudaklarımı, kırmızılıkları.

Yavaşça benden ayrıldığında kapalı gözlerimi usulca açtım. Karanlıkta parlayan hareleri bir süreliğine ele geçirmişti beni. Gülümserken, bir elini belimden çekip çıplak bacağıma atmıştı. "Üşüyeceksin, odamıza geri dönelim." Parmakları tenimi okşarken yavaşça fısıldadı.

Sonrasında kafamı sallamış ve ceketimin kapüşonunu başıma geçirmesine izin vermiştim. Parmaklarını, uzun parmaklarımın arasından geçirip geldiğimiz yolu geri yürümeye başladık.

Açıkçası dönmemiz iyi olmuştu çünkü rüzgâr sertçe esmeye başlamıştı ve ben kısacık bir şortla duruyordum. Yavaş yavaş titremeye başladığımda, Jungkook'un elini istemsizce sıktım. Bakışları bana dönerken titreyişimi gördüğü gibi durmuş ve beni kucağına alarak hızlanmıştı.

Şaşkın bakışlarım yüzünde dolanırken "Bacakların buz gibi olmuş, bebeğim." dedi. Sonunda otele vardığımızda, içerinin sıcaklığı yüzümü okşamıştı. Burnumun kızardığına emindim.

Dikkatlice odamıza ulaştığımızda kapının önünde beni indirip kartla kapıyı açmıştı. Elimi tutup beni içeri çekiştirirken huysuzca homurdanıyordu. "Giydin kısacık şortu, sonra soğuktan tir tir titriyorsun." Kaşlarımı çatıp ona dil çıkararak kendimi çift kişilik yatağa yüz üstü bıraktım. Hayır yani istediğimi de giyemiyorum yahu!

𝕰𝖘𝖒𝖊𝖗 𝕲ü𝖟𝖊𝖑𝖎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin