Asırlardır göz göze bakarlar, bakarlarda bir türlü kavuşamazlar. Yanıktır Kız Kulesine Galata. Zerafetine, ihtişamına hayrandır.O büyük sevdası uğruna kaç kez ıslanmıştır, İstanbulun delice yağan yağmurunda...
Yalnızlığım kız kulesi gibiydi adeta. Şehrin, koca bir denizin ortasında tek başına. Tabi beni seven bir Galatam yoktu. Beni durmadan izleyen, bana kör kütük yanan biri olmamıştı.
Bendim Galata gibi olan. Kör kütük aşık olan, durmadan sevdiğini izleyen..
"Nefes, Biliyor musun? Galataya ziyaret edip, ona onun gözüyle bakmadıkça, İstanbul, İstanbul değildir aslında..."
Ceylanla beraber galatanın balkonunda İstanbulu yakından inceliyorduk. Güneş batmak üzereydi. Yerini Aya bırakacaktı az sonra. Gök yüzünde hafif turunculuk...
"İnelim mi artık kızlar?" Selimin sorusuyla son kez gözlerimi İstanbulda gezdirdim. Gerçekten muhteşemdi.
Bugün gerçekten Sil baştan günüydü. Belkide iyi gelecekti bana Galata, İstanbul. Belkide sevdamı İstanbula emanet edip geri dönecektim Memleketime.
"İleride bir kafe var. Bir şeyler yiyelim acıktım." Selim sabahtan beri huzursuz ve değişikti.
"Aç sevgilim benim!" Ceylan Selimin kolunun altına girerek sarıldığında gerçekten aciz olduğumu farkettim. Ne yapıyordum burada? Ne işim vardı!
Önümden yavaşça geçtiklerinde onları takip ediyordum.
Yanlarımdan geçen turistler, sürekli fotoğraf çeken insanlar ve daha fazlası. Gerçekten istanbul büyüktü ve büyük bir havası vardı.Kafeye girdiğimizde herkesin düzenli olarak oturduğunu gördüm. Sanki planlaşmışcasına. Ama o?
Bir dakika! Beni bulmuş olamaz! Ama Nasıl? Tesadüf müydü?
Kalbim çıkacak gibi atarken gözlerimiz buluşmuştu. Ayağa kalkmış, yanıma yaklaşıyordu. Yüzünde hafif mahçupluk...
Ben ise kalbimi tutuyordum. Biraz daha ona bakarsam gözlerimden yaşlarım akacaktı. Ona yenilmek istemiyordum. Korkuyordum, ona aldanmaktan, affetmekten...
Adımlarımı geri geri atarak mekandan çıkmaya hazırlanıyordum. O ise bana daha da yaklaşmaya başlamıştı. Tahire aldanamazdım artık. Gitmeliydim burdan!
Çantamı elime aldım, elimde daha da kavrayacak şekilde tutup hızla mekandan çıktım. Koşmaya başlamışken daha da hızlandırdım kendimi.
Koşuyordum. Fazlasıyla hızlı. Kimine çarpıp, azar işitirken, kimi bana 'Ne yapıyor bu kız?' Tarzında bakışlar atıyordu.
Arkamada bakıyordum ara sıra. Tahirin 'Nefes!' Diye bağrışları hala kulağımda yankılanıyordu. Gitmek istemiyordum onun yanına. Şu 2 gündür azda olsa herşey yoluna giriyordu.
Kendimi ıssız bir sokakta bulduğumda korkum, endişem daha da arttı. 360 derece etrafımda dönüyordum. Kimse yoktu. Neden yoktu? Niçin yoktu? İstanbulun ıssız sokakları var mıydı?
Topuzumun felaket dağıldığını hissedebiliyordum. Bir köşeye usulca geçtiğimde çantamı kenara bırakıp, saçımı toplamaya başladım. Kim Bilir makyajımda dağılmıştı, akmıştı. Çantamı elime alıp ıslak medilimle yüzümü silmeye başladım. Gözlerim yanıyordu ama bu umurumda değildi.
Nerede kalacaktım onu da bilmiyordum? Ceylanlara gidemezdim çünkü büyük ihtimal sormuştu beni onlara. Çantamı daha da sıkı tutup, yürümeye başladım. Sahiden neredeydim ben?!
Bu zamanda bile çantama güvenen bir insandım ben. Yürürken elim çantama gittiğinde elime aldım telefonumu. Allah'tan filmlerde ki şarj yok imajında değildim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Olan
Fiksi RemajaGenç kadın sevdasının yüzünden her geçen gün daha da yanıyor, kül oluyordu. Biliyordu sevdasının karşılıksız olduğunu... Belki de hep karşılıksız olacaktı. Kim bilir?