12

3.1K 157 3
                                    

1 Ay Sonra
.........
Bugün Şahoğlu konağı çok hareketliydi. Çünkü Gazel'in ailesi ziyarete gelecekti. Sabah erkenden kalkılmış, erkekler evin dışına yollanmış, yemekler hazırlanıyordu.
Makbule hanım hızla mutfağa girdi çalışan hizmetlilere seslendi.
"Kızım hazır mı her şey?" dedi.
Kızlardan biri konuştu.
"Evet hanımım çok az kaldı."
"Tamam kızım sağolun. Gazel uyanmadı mı? "
"Bilmiyorum hanımım hiç buralarda görmedik hala odasında sanırım." dedi.
O sırada Gazel odasındaki aynaya yorgun bir şekilde bakıyordu.
Çökmüş omuzlarını ve titreyen bacaklarını kontrol edemiyordu. Sinirli bir şekilde yumruklarını sıktı.
Bir ayağını biraz öne doğru attı. Bakışlarını sertleştirdi. Gözlerinden yorgunluğu silip lakabının hakkını verecek şekilde buz gibi bakışlar atıyordu.
"Dik! " dedi ve omuzlarını dikleştirdi.
"Daha dik! " dedi tekrardan. Omuzlarını istediği gibi hizaladı.
Hızla arkasını döndü ve odadan çıktı.
Aşağı indiğinde ilk mutfağa girdi. Hizmetlilere seslendi.
"Bana bir kahve yapar mısınız? "
Genç kızlardan biri öne atıldı.
"Tabii hanımım nasıl istersiniz kahvenizi? "
"Sade."
"Hemen." dedi hizmetli ve kahve yapmaya koyuldu. Gazel mutfaktan çıktı. O sırada Sevda ile karşılaştı.
"Ooo güzel gözlüm nasılsın? " dedi Sevda.
Gazel hiç içten olmayan bir gülümsemeyle.
"İyiyim abla." dedi
Bir anlığına Sevda'nın bakışı değişti.
Kadının kalbinde bir sızı oluştu.
Bu Gazel'in neyi vardı? Neden böyle ruhsuz bakışları vardı?
Doğru ya! Zoraki bir evlilik yaptı. Hayatını kendine zindan etti. Şimdi nasıl kurtulacak hiçbir fikri yok.
Gazel hızlıca yanından ayrıldı. Sevda kayınvalidesinin yanına gitti.
Asık bir suratla oturdu. Makbule hanım sırtına dokundu.
"Ne oldu güzel kızım? " dedi meraklı gözlerle. Sevda derin bir iç çekerek.
"Gazel'i düşünüyorum anne. Hiç mutlu görünmüyor. Hep böyle." dedi.
Makbule hanım da Sevda gibi derin bir nefes aldı.
"Ah evladım bilmez misin o çocuğun yüzü hiç gülemedi."
Sevda üzüntüyle başını eğdi. Biliyordu herkes Gazel'in mazisini.
Efsun'u... Ali'yi... Herkes biliyordu.
"Yüce Rabbim sabır versin. Sabreden kalplere ferahlık inermiş."
Sevda onaylar şekilde başını salladı. Hızla kalkıp işine döndü.
Makbule hanım pencerede avluda oturan Gazel'e baktı. Genç kız sadece karşıyı izliyordu. Makbule hanım üzüntülü bir şekilde izledi.
"Ah çocuk! Senin kalbine ne zaman ferahlık inecek? "
.....
Genç kız ılık rüzgarı hissettiğinde gözlerini kapattı.
Bekledi bekledi bekledi.....
İçi titredi. Her şeyden arınmak istiyordu. Düşünmemek, boşvermek, unutmak.
Son zamanlarda yaşadıklarını gözlerinin önüne getirdi.
Hepsi rüya olsaydı. Ne güzel olurdu!
Uyansaydı bitseydi. Ya da kalbini alıp sökseydi yerinden. Ferahlar mıydı yüreği?
Yavaşça gözlerini açtı. Karşısında Demir öylece oturmuş onu seyrediyordu. İki genç göz göze geldi.
Kafasını ilk çeviren Gazel oldu.
"Bir sorun mu var Gazel? " dedi Demir. Gazel kafasını Demir'e çevirip ukala bir gülüş attı.
"Bir sorun mu? " dedi ve kafasını geri çevirdi.
"Hayatımda en diplere düştüğüm zamanlar da oldu ama ben hiç bu kadar sessiz kalıp kabullenmemiştim. Ne dersin Şahoğlu, kaderime ilk defa boyun mu eğdim yoksa değişiyor muyum? " dedi.
Demir başını eğdi. Gazel birazcık da olsa Demir'e acı çektiğini söylemişti. Yani içini açmıştı genç adama.
"Kadere boyun eğilmez Gazel. Kaderini kendin belirlersin."
"Yani Sadık ile Fatma'yı size teslim edip öldürtseydim öyle mi? "
"..."
Demir bir süre sessiz kaldı.
"Biliyor musun? Ben senin onları teslim edeceğini sanmıştım. Ölümlerini umursamazsın sanmıştım. Herkesi çok kötü şaşırttın. Onları hep saklayabilirdin. Neden kendini öne attın? "
Gazel o gün yaşadıklarını hatırladı.
Çaresizliği...
Korkularıyla oynayan Haşim ağa...
Oya hanımın çığlıkları...
Pamuk'un kaderini kurtarmak için kendini öne atması...
"Fedakarlık diyelim." dedi.
"Yıkık bina üzerine kat inşa ettiler..." dedi Demir.
"Ve bizden de orada yaşamamızı bekliyorlar." dedi Gazel.
Demir bir soru daha soracaktı. O sırada Gazel ayağa kalktı. Tabii Demir'i göremedi. Hızla yukarı çıktı.
Demir boşluğa doğru konuştu.
"Peki bu yıkık binayı el ele tekrar inşa etmeye var mısın? "
......
Akşam olmuştu. Konağın kapısı arabaların geçmesi için açıldı.
Arabalardan Haşim ağa, Oya hanım, Yelda, Mert, Pamuk, Fatma ve Sadık indi.
Herkes ayaklanmış misafirlerin girişini bekliyordu. Selamlaştıktan sonra içeri girdiler.
Gazel etrafa boş boş bakındı. İçeri girmek istemiyor ama girmek zorunda olduğunu biliyordu. Ağır adımlarla misafirlerin olduğu odaya ilerledi.
Mert, genç kadını görür görmez ayaklandı. Sımsıkı sarıldı.
"Hoşgeldin Mert." dedi Gazel.
Mert Gazel'i omuzlarından tuttu.
"Hoşbulduk güzel gözlüm. Nasılsın? "
"İyi." dedi.
Mert geri yerine oturdu.
Oya hanım gülümseyerek sarıldı genç kıza.
"Ah güzel kızım, ne kadar özlemişim seni."
Gazel yüzündeki ifadeyi değiştirmeden
"Bende yenge. " dedi.
Pamuk hızla kalktı gülerek.
"Nasılsın güzellik? "
Gazel hafiften gülümsedi.
"İyiyim Pamuk. Sağol. " dedi.
Gazel herkesle selamlaştı ancak Sadık ve Fatma'yı selamlamadan çıktı.
Zaten ikisi de bir köşeye sinmiş öylece duruyorlardı. Demir saldırmaya hazır iki aslan gibi duruyordu salonda. Makbule hanım bunu görmezden gelerek Sadık'a döndü.
"Sadık sen nasılsın? "
Sadık önce yutkundu sonra başını kaldırdı.
"İyiyim..... Anne."
Demir hızlıca Sadık'a baktı.
Anne demesine mi kızsaydı yoksa burada ki varlığına mı bilemiyordu.
"İyi olursun tabi. İstediğine ulaşmak için herkesin hayatını mahfettin. " dedi Demir. Selçuk elini Demir'in dizine koydu. Kaşlarını 'Yapma! ' dercesine havaya kaldırdı.
Sadık, Demir'e baktı.
"Kimseye bilerek bir şey yapmadık Demir. Kaderde bu varmış."
"Ulan bana bak benim canımı sıkma!"
....
Kızlar birlikte otururken içerideki sesleri duydular.
"Biri bağırıyor." dedi Yelda.
"Kim o kız? "
"Valla bilmiyorum ama gür çıktı."
'Lan sen kimsin de böyle konuşuyorsun benimle?!'
Gazel ayağa kalktı.
"Demir'in sesi bu. " dedi ve hızlıca odaya koştu.
Odada resmen kaos vardı. Herkes Demir ile Sadık'ı tutmaya çalışıyordu ama başarılı oldukları söylenemezdi. Sadık ile Demir birbirlerine laf atıyor bağırıyordu.
"Öldürseydin sende bizi! " dedi Sadık.
Oya hanım hızla oğluna döndü.
"Ne diyorsun oğlum? " dedi.
Demir hiddetle bağırdı.
"Elimden gelse ikinizin de canını alırdım! " dedi. Makbule hanım
"Demir oğlum! "
Gazel bu ortama daha fazla dayanamadı. O sırada Selçuk yardım istercesine genç kadına bakıyordu.
O anda olanlar oldu. Genç adamların yumrukları konuştu.
Sadık Demir'e sert bir yumruk attı.
Demir geriye sendelendi. Dudağından akan kanı fark ettiğinde daha da hiddetlendi ve o da Sadık'a bir yumruk attı. Gazel araya daldı ve Demir'in önünde durdu. Genç kadın Demir'in havadaki elini tuttu.
"Dur artık.... Lütfen." dedi.
O sırada Fatma'da Sadık'ın önüne geçti.
"Ne olur dur Sadık'ım yapma." dedi.
Demir kitlenmiş bir şekilde Gazel'e bakıyordu. Genç kadının tuttuğu eli yavaşça aşağı indirdi. Öfkeyle bakan gözler şimdi çok yorgun ve sakin bakıyordu.
Gazel de aynı şekilde Demir'e bakıyordu sonra da yüzünü inceledi.
Koluna girdi ve çekiştirdi.
"Hadi gel." dedi.
Demir hiç itiraz etmeden ilerledi.
Genç kadın Demir'i odalarına götürdü.
Genç adamı koltuğa oturttu. Yüzünü inceledi. Dudağından akan kanı gördü. Hızlıca hareketlendi.
Banyodan ilk yardım çantası ve pamuk aldı. Yanına oturup ilacı pamuğa döktü. Biraz daha yaklaştı yüzüne
"Canın acırsa söyle." dedi. Dudağına üfleyerek pamuğu değdiriyordu.
Değdiriyor demeye bin şahit lazımdı çünkü yapamıyordu.
Demir istemsiz bir şekilde güldü.
"Canım acımıyor bastır." dedi.
Gazel dinlemedi. Demir sesli bir şekilde ses verince genç kadın gözlerine baktı.
"Ne oldu?"
"Bugün fazla iyisin Demirkan. Nedeni var mı? " dedi ve güldü.
Gazel kibirli bir şekilde baktı.
"Bu fırsat ayağına bir kez gelir Şahoğlu. Çok konuşma istersen." dedi.
Demir ellerini havaya kaldırdı.
"Tamam tamam sustum." dedi ve güldü. Genç kadın bir kaşı havada bir kaşı çatık bir şekilde işini ciddiyet ile yapıyordu.
'Şuna bak!  Sanki atom parçalıyor!' diye kendi kendine hayıflandı genç adam.
Aslında yapıyor denemezdi çünkü Gazel yaraya tam bastıramıyordu.
"Bu kadar ciddi olma Demirkan."
Gazel durdu ne diyeceğini bilemedi sadece öylece baktı.
"Ne yapayım Şahoğlu güleyim mi? " dedi. Demir bu sert cevabın üzerine güldü.
"Ayrıca beceremiyorsun. Yaraya bastır azıcık ya! "
Genç kadın tüm gücüyle dudağına bastırdı. Demir sesli bir şekilde inledi.
"Ahhh! "
"Hayırdır Şahoğlu bastır demedin mi? "
Demir sinirle baktı.
"Bastır dedik öldür demedik! "
Gazel seslice nefes verdi. Kendi bildiğini okumaya devam etti.
Demir elini genç kadının elinin üstüne koydu. Pansumanda yardımcı oldu. Gazel tepki vermeden  duruyordu. Bir an bakışları denk geldi. Genç kadın, gözlerine bakınca bir şeyler sezdi.
'Bu adam niye bu kadar manalı bakıyor bana? Derdi ne? ' diye söyledi kendi kendine.
Gazel çok uslu ve sakin bir şekilde bakıyordu.
Demir, dişi kaplanın sakinliğini fırsat bilip konuyu açtı.
"Sana bir şey söylemem gerek Gazel."
"
"Dinliyorum."
"Aslında nasıl derim nasıl başlarım bir fikrim yok ama ben se-....... "
"Gazel! "
Demir'in laflarını bölen şey Yelda'nın odaya girmesi ve seslenmesi oldu.
Gazel hızlıca ayağa kalktı.
"Efendim yenge? "
"İyi misiniz diye baktım da."
"Demir iyi yenge. "
"Ha iyi be. Biz gidiyoruz Allah'a emanet ol kuzum."
"Sağol yenge sende görüşürüz."
Sarıldılar ve Yelda odadan çıktı.
Demir kafasını geriye attı ve gülmeye başladı. Gazel anlamayan bakışlarla Demir'i izledi.
Genç adam ceketini çıkardı.
"Allahım hayatım resmen ironi üzerine kurulu." dedi ve eşyalarını alıp banyoya doğru ilerledi.
Gazel arkasından seslendi.
"Demir! " dedi.
Genç adam yavaşça arkasını döndü.
"Efendim? "
Gazel bir adım attı ve Demir'in yüzüne baktı.
"Ne söyleyecektin sen bana? Yengem odaya gelince lafın yarıda kaldı."
Demir derin ve uzunca baktı genç kadına.
Yaklaşık 1 aydır evlilerdi. Gerçekten anlamamış mıydı diyeceği şeyi?
'Ah kadın!  O kadar masum duruyorsun ki şu anda...
Gardını indirmiş o güzel gözleriyle meraklı meraklı öyle bakıyorsun ki
Kalbimin en derinlerine alasım geliyor seni. "
"Demir? "
"Hı? "
"Söylesene."
"Neyi? "
"Off. Neyse senin aklın bir karış havada. Git üstünü değiştir." dedi ve arkasını döndü.
Demir söyleneni yaparak banyoya girdi. Gazel odadan çıkıp aşağı indi.
Nereye gittiğini bilmiyor evde yürüyordu öylesine.
Bir hıçkırık sesi duydu. Hızla etrafına baktı. Ses mutfaktan geliyordu. Ağlama sesinin sahibini öğrenmek için mutfağa gitti genç kadın.
Bu ağlama sesi Makbule hanıma aitti.
"İyi misiniz? " diye sordu Gazel.
Makbule hanım hızla ellerini yanaklarına götürüp sildi. Sahte bir gülümseme ile baktı.
"İyiyim kızım. Hayırdır bu saatte acıktın mı? "
"Yok hayır. Ses duyunca geldim. -Genç kız Makbule hanımın karşısına oturdu.- Bir şey olmuş belli ki gözleriniz kırmızı. "
Makbule hanım kafasını cama çevirip seslice nefes verdi.
"Fatma mı? " dedi Gazel.
Makbule hanım dolu gözleriyle başını salladı.
"Bilmiyorum kızım. Ceylan gözlüm gitti elimden. Aç mı açıkta mı, mutlu mu üzgün mü Geçinebiliyor mu çevresiyle ? Hiçbir şey bilmiyorum."
"Öncelikle şunu demeliyim o konakta herkes iyilik görür. Fatma'ya çok iyi bakılıyor eminim. Ben kefilim. Yengem çok iyi kalpli bir kadın. Keza Yelda yengem de öyledir.
Konağın erkeklerine gelince. Haşim ağa hariç hepsine gene kefilim.
Canınızı sıkmayın lütfen. Fatma bir hata yaptı evet. Yapılmaması gerekiyordu. Ardından  iki kişinin daha hayatı battı evet. Ama yapabilecek bir şeyimiz yok. Geçmiş değişmez. Sadece geleceği kontrol altına alabiliriz. Geçmişe ağlamak yerine geleceğe sımsıkı sarılın.
Fatma'nın size ihtiyacı var. Hemde çok ihtiyacı var.
Onu yalnız bırakmayın. Boşverin Demir'i, Cihat ağayı, Selçuk ağabeyi.
Onlara rağmen yanında olun. Annesizlik ne demek iliklerime kadar biliyorum. Lütfen onun yanında olun ağlamayı da bitirin. Gülümseyin."
Makbule hanım minnetle genç kıza baktı. Yüce Allah'a şükür etti. Böyle iyi kalpli gelinleri olduğu için.
"Ah gönlü güzel kızım içime sular serptin. Allah senden razı olsun."
"Cümlemizden inşallah. Hadi elinizi yüzünüzü yıkayın ve uyuyun."
Makbule hanım , Gazel'in elinden tuttu. Gazel gülümsedi.
"Sizden de."
Makbule hanım yavaşça mutfaktan çıktı. Genç kız derin düşüncelere daldı.
Peki kendi ne olacaktı?  Kim ona teselli verip gülümseyecekti.
Elbette hiç kimse. Bu zamana kadar kim etti sanki?  Gene tekrar kendi yaralarını sarıp ayağa kalkıp dimdik yürüyecekti.
Yürüdüğü yola bir dönüp baksa.
Hep diken, taş, yıkıntı....
Yakalanmaktan bitap düşmüş artık takati kalmamıştı.
Elleri yara, dizleri yara, yüzü yara. Nefes nefese kalmıştı ağlamak için göz yaşı tükenmişti artık.
Ama bıkmadan yola devam ediyordu. Acı çekmek için değil, yolun sonunu merak ettiği için.
Derin nefes verdi. Sessizce mutfaktan çıkıp odasına geçti.
Demir yatağa girmiş ve uyumuştu. O da üstünü değiştirip yatağa yattı. Uyumak istiyordu.
Her şeyi,
Herkesi,
Her anı...
Unutmak için uyuyordu.
Bunları düşünürken uykuya daldı.
..........
MerhabalaarrÇook haklısınız baya geç oldu bölüm ama yeri geliyor yetişmiyor yeri gelmiyor beğenmiyorum bölümü baştan siliyorum.
Her neyse iyi okumalar dilerim umarım beğenirsiniz.
Lütfen oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin!
Musmutlu günler :)

GAZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin