thirty

1.2K 130 73
                                    

[kennedy]

Saat neredeyse gece yarısını gösteriyordu. Buna rağmen üzerinde düşüneceğim son şey uyumaktı. Yarım saat kadar öncesinde Zara ile havuz kenarındaki sohbetimizin ardından Zara içeri geçmek üzere yanımdan ayrılmıştı. Ben ise biraz daha havuz kenarında oturmayı tercih etmiştim. Aklımda dolaşan türlü fikirlerle tek başıma bir süre daha oturdum, sonra ben de içeri geçtim.

Şimdi de yatağımın kenarında, karşımdaki uzun pencerenin karşısında oturuyordum. Parmaklarımın arasında tuttuğum cep telefonumla annemi arayıp aramama konusunda bir karara varmaya çalışıyordum. Normal anneler kızlarıyla nasılsa biz annemle öyle değildik. Onunla neredeyse iki senedir konuşmuyordum. Birbirimizin sesini ancak Noel zamanında, yahut birbirimizin doğum günleri için sesli mesaj bıraktığımızda duyuyorduk. Kendimi birazcık şanslı hissetmemin sebebi de oydu... neyse ki sesli mesaj bırakma gibi bir imkâna sahiptik.

Annemle aramızda soğukluğa yol açan şey temelde şuydu: babamı iki yıl önce kaybetmiştik ve annem, bu olayın üstünden birkaç ay geçer geçmez hayatına kolaylıkla devam edebilmiş, birileriyle görüşmeye başlamıştı. Ben ise herhangi bir erkeğin babamın yerini doldurabileceğini hayal dâhi edemiyordum. Babamın yerini doldurmayı bırakın, ailemize -artık hangi sıfatla gelecekse- geldiğinde hoş karşılanmayacağından emindim. Bu düşünce farklılıklarımız da annemle aramda çokça kez tartışma yaratmıştı.

Bir gün annem beni yeni erkek arkadaşıyla tanıştıracağını söylediğinde ise artık taşmıştım. Hayatındaki yeni erkeğin hakkımda düşünecekleri umurumda değildi, ben de anneme bu adamla ilişkisini nasıl da onaylamadığımı bağıra bağıra söylemiştim. Bu ansız çıkışım annemi de sinirlendirdi ve aralarındaki ilişkiyi kabul etmem gerektiğini söyledi. Başka bir dünyada belki...

Bunun üzerine evden kaçarak tek başıma yaşamaya karar verdim. Ölen eşini, öz kızının babasını kaybettiğinde hissettiği acıyı ve zaten parçalanmış olan küçük ailelerine başka bir adamı kabul edememesini umursamayan bir kadınla yaşamak zorunda değildim. Evden ayrılışımın ardından annemle altı ay hiçbir şekilde görüşmedik. Gerçi o beni arayıp durmuştu, ancak ben aramalarını görmezden geliyordum. Karmanın nasıl da sürtük olduğunu bilirsiniz. Bu sefer de ben ne zaman ihtiyaç duysam ve annemi aramaya çalışsam, kendi ektiğimi biçer gibi ona bir türlü ulaşamamıştım. Tüm bunlar olurken arkamızda koca iki sene bırakmıştık.

Ancak ona ne kadar kızarsam kızayım, hâlâ annem olduğu gerçeğiyle geceleri uyuyordum. Bu yüzden de onunla konuşmak istiyordum. Başıma gelen sorunlar karşısında ondan bana yardımcı olmasını, bana tavsiyeler vermesini istiyordum. Aramalarımın yine sesli mesaja düşeceğinden endişeliydim, ama umurumda değildi. Denemek zorundaydım.

Sonunda telefonu kendime çevirdim. Ekranda ismine dokunarak onu ararken derin bir nefes aldım. Telefonu yavaşça kulağıma götürerek arama sırasında duyulan sesini dinledim. Her geçen saniyeyle aramamı yanıtlayacağına olan güvenim biraz sarsılıyor, dudaklarım biraz daha titriyordu.

"Lütfen cevap ver." diye fısıldadım, telefonu yanağıma bastırdım.

Telefon son kez çaldı. Ardından robotik kadın sesi konuşmaya başladı. Canımın öyle acıdığını hissediyordum ki, bu kez gözlerim de dolmuştu. Başka bir zaman diliminde olsak aramama cevap vermemesi beni bu kadar üzmezdi, ama şu an önemliydi. Yine de sesli mesaj seçeneği hâlâ elimdeydi. Derin bir nefes alarak robotik kadın sesinin susmasını ve sinyal sesinin duyulmasını bekledim.

"Anne, hey... yine telefonu açmadın." Acı acı güldüm. "Ama seni suçlamıyorum. Bana hâlâ kızgınsındır, eminim. Sana ne kadar kızarsam kızayım evden kaçmamalıydım. Ama boş ver. Sen nasılsın? Dean ile oldukça mutlusundur herhalde. Bazen fotoğraflarınızı görüyorum ve birlikte çok mutlu görünüyorsunuz.

the malik's dolls [türkçe çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin