Kızların köşkü terk etmesini izlemek kalbimi paramparça etmişti. Onları bir daha ne zaman görürdüm bilmiyordum, ama bu arkadaşlığın burada kalmayacağından emindim. Birbirimizle iletişimde kalacağımıza söz vermiştik. Onların gitmesinin ardından iki gün geçmişti ve ben hâlâ köşkteydim. Zayn ile kalıyordum. Zira artık Güvenli Bölge'ye dönmek için hiçbir sebebim yoktu.
Zayn ile ilişkimiz eski hâline dönmüştü. Açık konuşmak gerekirse eskisinden daha iyiydik. Zayn'e onu sevdiğimi söylediğim, bu hissi kabul ettiğim andan bu yana onu hep mutlu görüyordum. Dudakları hep bir gülümsemeyle süslüydü. Ben de öyleydim gerçi. Hayatımın böylesi bir yola girmesi beni inanılmaz mutlu ediyordu. Başımın üstünde dolanan endişe bulutları artık kaybolmuştu. Gökyüzü gözüme daha mavi, güneş ışıkları da daha parlak görünüyordu.
Güneşin parlak ışıkları demişken, Zayn'in devasa yatak odasının geniş pencerelerinden süzülen gün ışıkları tam şu anda bütün parıltısıyla yüzümü okşuyordu. Gözlerimi daha sıkı yumup başımı yumuşak, beyaz yastığımla gizledim. Dün gece uyumadan önce perdeleri çekmeyi unutmuş olmalıydık. Eh, bu anlaşılabilir bir durumdu çünkü ikimiz de dünkü seks macerasından sonra epey bitkin düşmüştük.
Dün geceden sahneler gözümün önüne geldiğinde dudaklarım sersem bir gülümseme tarafından ele geçirildi. Zayn'in bana karşı duyduğu tutkuyu nasıl da özenle gösterdiğini çok iyi hatırlıyordum. Sadece bu da değildi; günahkâr dudakları, dili, parmakları ve vücudunun her bir zerresi, beni ne çok özlediğini belirtircesine hareket etmişti.
Gözlerimi açtım, Zayn'in uyanıp uyanmadığını kontrol etmek istiyordum fakat yanımda gördüğüm manzara gözleri henüz açılmamış, uyumaya devam eden Zayn'den ibaretti. Sırt üstü uzanırken koluyla gözlerini örten Zayn'in dudaklarından sessiz bir mırıltı kaçtı. Sanırım güneş ışıkları onu da rahatsız ediyor, uykusunu bölmeye çalışıyordu.
"Günaydın." diye fısıldadım. Dirseğimi yatağa, elimi de yanağıma yaslayıp onu izlemeye koyuldum.
Kolunu yüzünden çeken Zayn bir gözünü açtı ve bana baktı. Gözlerimiz buluşunca dudağının kenarında minicik bir gülümseme belirdi. Bana doğru dönünce gözlerini tamamen açtı, ama hâlâ bariz şekilde güneş ışıkları tarafından rahatsız hissediyordu. "Günaydın."
Bir parmağımı uzatıp alnına dökülen saçının bir kısmını kulağının arkasına sıkıştırdım. "Saçın uzuyor... Bu yeni hâlini sevdim."
"Öyle mi?" Başını yastığından kaldırdığı anda kaşlarından biri de aynı şekilde yukarı sıçradı.
"Hm hm." Başımı sallayıp sırıttım. Ama bu gülümseme yüzümde fazla uzun kalmadı. Zayn'in beni tutup üstüne çıkarmasıyla şaşkınlıkla nefesimi içime çektim. Üzerimdeki çıplaklığı örten yorgan artık açılmıştı ve çıplak gövdem onunkiyle doğrudan temas hâlindeydi.
"Ne yapıyorsun?" diye soludum nefes nefese.
"Üstümde olman... hoşuma gidiyor." Henüz uyandığı için sesi boğuk geliyordu. "Güzel bir manzara sunuyorsun bana." diye devam etti. Bakışları yüzümden aşağı saptı. Ben de gözlerini takip ettim ve göğüslerimin gergin gövdesine yaslandığını gördüm.
Karmakarışık saçları, üstünde hiçbir şey olmayışı, dövmeleri, çenesini kaplayan kirli sakalı ve bir de bu boğuk ses tonuyla bana sunduğu bu manzara, bana attığı o bakış ile birleşince bile ağzımdan kaçacak inleme için yeterli olurdu. Ama bunu yapmadım. Dudağımı ısırarak ağzımdan kaçması muhtemel her sesin önüne geçtim. Onunla oynama havamda hissediyordum. "Eğer yanlış hatırlamıyorsam, dün gece böyle değil de... bacaklarımın arasında olmayı sevdiğini söylüyordun." Ukala bir görünüm kazanmak için alayla bir kaşımı kaldırdım ve göğüs kafesindeki kanat dövmesinin üzerinden parmağımla geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the malik's dolls [türkçe çeviri]
FanfictionBir milyon dolar kazanmak için ne kadar ileri giderdiniz? Yalan söyler miydiniz? Küçük kız kardeşinizin yaşamını ve güvenliğini tehlikeye atar mıydınız? Yoksa kendinizi tamamen yabancı birine ve diğer tüm aç bakışlara mı sunardınız? Peki ya üçünü bi...