Sınav dönemim başlamak üzereydi. Ve şu an Sungwoon sınavlar başlamadan biraz takılmak için akşama kuzeninin verdiği partiye gidelim diye başımda dırdır ediyordu.Gitsem de sıkılıyordum. Okula yaşıtlarımdan erken başladığım için henüz reşit değildim. Bir keresinde grupça gittiğimiz mekana alınmamıştım. Diğerleri rahatsız olmasın diye onlara girmelerini söyleyip yurda dönmüştüm. Hem alkole dayanıklı olduğumu düşünmediğimden korkuyordum içmekten.
"Hadisene! Çok eğleniriz..." yanıma çökmüş, yalvarmaya başlamıştı artık.
"Gerçekten istemiyorum. Zaten içki içemiyorum. Ayık kafayla saçma sapan davranan bir ev dolusu sarhoşu çekmek sandığın kadar eğlenceli değil."
"Sen bilirsin. Seni onunla tanıştıracaktım."
"Ne!? O da mı gelecek?"
"Eveeeet~"
"Demek bu yüzden o kadar çok gitmek istiyorsuuuun..."
"Ne zannettin. Beni onun üstüne atlamaktan kurtaracak biri lazım çünkü onu görünce sağlıklı düşünemiyorum."
"Sakın haaaaa!!! Herkes seni sapık falan sanar!"
"Umurumda bile değil. O benim olsun ne derlerse desinler..." deyip iç çekti.
Kang Daniel... Benim bu sevimli arkadaşımın kalbini çalan, kuzeninin sınıf arkadaşı.
"Tamam madem 'seninkini' göreceğim gelirim ama sıkılırsam çok oturmam haberin olsun."
"Oley be!" diye bağırıp sıçrayarak kalktı çöktüğü yerden.
"Hadi o zaman ben kaçtım sen de hazırlan ama lütfen okula gider gibi giyinme."
"Ne var giyimimde şimdi." diyerek dudağımı sarkıttım. Bence gayet kendime has bir tarzım vardı.
"Yanlış anladın bu biraz daha özenilecek gibi bir şey. Mesela yırtık pantolonunla vücudunun boyutlarına göre bir tişört yeterli. Yeterki çok bol şeyler giyme ya da fazla gri. Tamam mı?"
Gri ve beyaz sizce sıkıcı renkler mi? Ben seviyorum oysa. Tamam S beden giymem gerekmesine rağmen L ya da M alıyorum hep ama daracık şeylerle saatlerce çizim yapmak kangren edebilir insanı. Bazen mola nedir unuttuğum oluyor ve tutulup kalmak ya da uyuşma hissi sevmediğimden bol giyniyordum.
Woon gittikten sonra dolabıma gidip dediği pantolonu çıkardım. Genelde dışarıda takılırken giydiğim bir pantolondu. Dar ama elastik irili ufaklı yırtıkları vardı. Çok büyük değillerdi yine de.
Geçen hafta saçlarımı dipleri geldiği ve uğraşamayacağım için kendi rengim siyaha boyamıştım. Kırmızı siyahlı bir de gömlek giydim. Aynaya bakınca fazla koyu renkli gelmiştim kendime. Bu yüzden gömleği çıkarıp çakma, gucci yazan bezayaz tişörtü giydim. Sonra Sungwoon ve çevresinin fazla sükse tipler olduğu aklıma geldi ve biri anlar da çakma tişörtüm yüzünden beni ezer falan diye onu da çıkarıp V yaka beyaz-koyu gri tişörtü giydim.
Bence gayet de yakışıklı görünüyordum. Sungwoon arayıp geldiğini söyleyince üzerime kırmızı siyah şişme montumu aldım. Aşağı indiğimde Sungwoon arabanın önünde elinde kül rengi koyu gri bir deri mont tutuyordu.
"Ah bu şişme montu giyeceğinden nedense(!) emindim. Neyse ki hazırlıklı geldim." dedi.
Arabaya binmeden üzerimdekini çıkarmak için uzanınca geri çekildim.
"Bari arabaya binelim. Hava soğuk!" diye mızmılandım.
"Bu arada baya iyi görünüyorsun." deyince gururla gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️Not a Slave But a Toy
FanfictionJimin, okul masraflarını karşılamak için haftanın dört günü şehirdeki en iyi restoranlardan birinde çalışıyordu. Hayatının daha yaşanılır olmasını istemek suç muydu? Hayır. O da böyle düşünerek zengin bir ailenin ve büyük bir holdingin varisi olan J...