T. Armut Dibine Düşer

3.9K 287 88
                                    

İki günlüğüne dönmeyi hayal ettiğim eski Jungkook'tan çok uzaktım.

Jaehee ile buluşmamız kavga ile sonuçlanmıştı. Devamlı son bir aydır görüşemediğimizle ilgili söylendi. Gerçekten sevimli sandığı bu hareketleri bana zaten sevimli gelmezken şimdi iyice iticileşmişti. Ona bunu bıkkın bir ifadeyle söyledikten sonra masadan kalkmış hiçbir şey demeden çekip gitmişti.

Onunla olan tartışmamız sonrası Tae ile buluşmuş birkaç kadeh içmiştik.

"Onu sevmemene rağmen kabul ettin ve sonuçlarına katlanıyorsun. Ondan ayrılırsan sizinkilerin sana yapacağı baskıyı bildiğin için de buna cesaret edemiyorsun. Dostum boka battın." deyip kadehini boka batmışlığıma kaldırıp dipledi.

"Yine de bokun içinde bir cennetim var." deyip ben de önce kadehimi kaldırdım sonra büyük bir yudum aldım.

"Ne demek o şimdi?"

"Hiç..." deyip soru dolu bakışlarla bana bakan Tae'ye sırıttım.

Gece bire doğru eve gittiğimde Jaehee'yi içeride görmeyi beklemiyordum. Karanlık salonda elinde viski bardağıyla oturuyordu.

Beni fark edince eğik başını yavaş yavaş kaldırırken konuşmaya başladı.

"Ben de bana karşı neden soğuk diyordum. Meğer sevgili yapmışsın ha?!"

"Neden ba-"

"Sakın inkar etmeye kalkışma!" diye son sesiyle bağırdı oturduğu yerde. Sonra birden ayağa kalkıp Jimin'in odasına doğru yürümeye başladı.

"Sana sürpriz yapmaya geldim ama sürprizle karşılaşan ben oldum!" Kolundan tutup odaya girmesine engel oldum.

"Sakinleş Jaehee! Sevgili falan yok ortada! Sarhoşsun sen kendine gel!"

"Sen de Tae'nin eski alışkanlığını devralıp köle mi yaptın kendine yoksa? HA JEON! YETMİYOR MU? BEN, KAÇAMAKLARIN YETEMİYOR MUYUZ SANA?!"

Kolundaki elimi sıktım. Sarhoş değildim ama bunu kaldıracak kafada da değildim.

"Saçmalamayı kes ya da defol git! Sana bu halinle açıklama yapacak değilim!"

"Ne var halimde? Nişanlısı tarafından aldatılan her kadın gibi hakkım olan cinneti geçiriyorum işte!"

"Şimdiye kadar aldatılan kadın olmakla aran oldukça iyiydi! Şimdi ne var?" Gözlerindeki somutlaşmış nefret ve şiddeti görebiliyordum.

"Onunla beraber yaşıyorsun! Tanrım Jungkook odası var evinde! Benim üç parça eşyama laf ederken birini bir erkeği evine yerleştirmişsin!" erkek olmasının yaratacağı skandalı bildiğinden bastıra bastıra söylemişti. Tehditlerine göz yumamazdım.

"Bu mu derdin ha? Ev benim hayat benim evli de değiliz hala! Beğenmiyorsan alma daha fazla bunu çekemem!" Sonradan başımı ağrıtacak bu sözcükler çıkmamalıydı ama az önce Tae'nin dediği gibi ayrılmaya cesaret edemeyecek bir korkak değildim! Sevmiyordum onu. Senelerdir sevmemiştim ve bundan sonra da sevemeyeceğimi biliyordum.

"Çekemezsin ha? O zaman babanı çek ben de seninle uğraşamam!"

"Ne halin varsa gör Jaehee"

Kapının çarpma sesi birkaç kata yayılacak türdendi. Yine de umursamadım. Eline geçirdiği kozlar, onu durdurup yapabileceği şeyleri engellemek için ikna etmeye çalışmam için yeterliydi ama gerçekten bıkmıştım.

Beni ilk bastığında korkudan bir hafta hediyeler gönderip mükemmel aşığı oynamıştım. Neden yine bunu yapmıyordum? Ne değişmişti? Ben değişemezdim. Jeon Jungkook olmalıydım. Başkası olamazdım. Sehpadaki viski şişesini kaptım. Dolaptan temiz bir bardak aldım ve Jimin'in odasına gittim. İğrenç cadı tüm odayı dağıtmıştı.

✔️Not a Slave But a ToyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin