N. İstersen Olabilirsin

3.8K 309 125
                                    


Heyet karşısında yurttan atılmam hakkında yapılan yorumları dinliyordum. Sanki ruhum, kırılan ve yaşadığım korkuyla atmayı her an bırakacak kadar hızlı atan kalbim yüzünden boş bir cisme dönmüş olan bedenimi terk etmiş, odanın en uzak köşesinden olan biteni izliyormuş da gördükleri zihnime yansıyor gibiydi.

"Genç adam sen de biliyorsun ki yurtta ücretsiz kalman ve akşam için aylık yemek kartın bursunun bir getirisi. Yurttan ihraç edilmenle ilgili bir savunma hazırlamanı istiyoruz senden."

Nedense umutlanmamıştım sözleriyle. Oysa en ufak umut parçasına sarılacak durumdayım. Yine de umut vermemişti sözcükleri, ses tonu ve bakışlarıyla. Sanki savunmama ne yazarsam yazayım sonuç belliydi.

Okulda çabuk yayılmıştı yurttan atılmam. Gelecek dönem için yaptığım birikimimle tutacak bir yer bakmam gerekiyordu.

Henüz heyet kararı çıkmamıştı. Etrafımdakiler bursumu etkilemeyeceğini söyleseler de bu benim kalbim ağzımda gezmemi engellemiyordu.

"Ev bakacağım."

"Dün internette gösterdiğin çöplüğe ev mi diyorsun sen Jim?"

"Sungwoon!" dedim ağlamaklı bir sesle. İçinde mutfağın da olduğu tek odalı bir yerdi. Bina eskiydi, temiz sayılmazdı ama ucuzdu. Ucuz olması ilk koşulumdu konfor sorun olmamalıydı bu haldeyken.

"Hadi inat etme de beraber gidelim, ha?"

"Olmaz, derslerine dikkat etmelisin! Seneye transfer konusunda sorun yaşamamak için ortalaman yüksek olmalı." diyerek karşı çıktım ve onu derse yollayıp ben de otobüs durağının yolunu tuttum.

Bir saat sonra tutmak için gittiğim evde gezinen böcekleri görür görmez vazgeçmiş, okulun bahçesinde kara kara düşünüyordum.

.

"Bizde kalacaksın tabii! Bunu nasıl sorarsın?" Ev konusunu söyler söylemez Sungwoon'un onlarda kalmam için ısrarları hortlamıştı yine.

"Ne zamana kadar? Daha önümde üç yılım var." Çok çaresiz çıkmıştı sesim.

"İstediğin kadar, Jimin. İstediğin kadar kalabilirsin. Lütfen bunu kafana takma. Olur mu? Hem bizimkiler seni çok seviyor."

.
Çaresiz kabul etmiş, bir süredir Sungwoon ve ailesiyle kalıyordum. Rahat etmem için çok çabalasalar da içime oturan, onların düzenini bozmuş olduğum düşüncesinin verdiği his gittikçe büyüyordu.

İlk akşam vardiyamdan gece saat ikide eve döndüğümde oldukça sessiz içeri girmiş bana verdikleri misafir odasına giderken mutfakta su içen Bayan Ha ile karşılaşmışyık. Korkudan boğazına kaçan su yüzünden neredeyse boğulacaktı. Tabii ki ben de onu karşımda görmeyi ummuyordum ve korkmuştum ama kadıncağızın sakinleşmesi benimkinden daha uzun zaman almıştı.

Tekrar ev konusunda düşünmeye başlamıştım. Okulda oda ya da ev arkadaşı arayanlarla görüşüyordum.

Seçme şansım yokmuş gibiydi ama yine de seçici davranıyordum. Tanımadığım biriyle evde beraber kalacaktım ve bu kişi en azından güvenilir olmalıydı. Sonuçta burası yurt değildi. Ortak kullanılacak şey koca bir evdi.

Kızları çoktan elemiştim. Sadece iki tanesiyle görüşmeme rağmen fazla kuralları vardı. Tabii ki evi paylaşınca onların odasına girmeyecek ve eşyalarını kurcalamayacaktım. Neydim ben? Sapık mı?

Diğer görüşmeler daha bi fiyaskoydu. Çoğu kişi anlaşabileceği ya da güvenebileceği birini değil ödediği masrafı paylaşacak birini arıyordu. Benim için de aynısı geçerliydi bir yere kadar ama kural koymanın da bir sınırı vardı ya da umursamazlığın!

✔️Not a Slave But a ToyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin