Derse gitmek istemiyordum. Yemek yemek, duş almak, rüya görmemek için uyumak hatta resim bile yapmak istemiyordum. Tüm yaşam enerjim bitmişti. Ta ki o ana kadar...
Sabret demiş Taehyung ile aralarında geçenleri anlatmıştı Yoongi. İnsan sevince her şeye katlanmalı, gururunu değilse de ruhunu bir kenara mı atmalıydı yani?
İntikam mı almalıydı?
Unutmalı mıydı?
Kaderine lanet mi okumalıydı?
Asıl yapması gereken 'yaşamaya devam etmekti.'
Yoongi sabretmemi söylediğinde Jiyong da hayata bir kez ve doya doya yaşamak için geldiğimizi söyledi. Hayatını yaşa dedi bana. Garip bir şekilde saçma gelmiş ama hoşuma da gitmişti.
Bir hafta olmuştu buraya geleli. Artık derse gitmeli ve işe başlamalıydım. Seunghyun mutfakta yardımcı olup restoran ve evlerinin arazisindeki malzeme için yapılan odayı düzenleyip kullanabileceğimi söylemişti. Jisub gideceğinden dolayı işsiz kalacağım için bu teklif muhteşem bir zamanda gelmişti.
Bahsettikleri küçük malzeme odası evden ve restorandan ayrıydı bu bana evimizin bahçesindeki kulübemi hatırlatmıştı. İki taraftan çok değilse de geniş sayılabilecek penceresi vardı. İçerisi geniş gibiydi dışarıdan bakınca.
"Burayı kiler gibi düşünmüştük. Restoran eskiden bu kadar geniş değildi kilere koyulacak yiyeceklerle beraber yedek masa sandalyeler için de yer gerekiyordu. Bu yüzden baya geniş. İleride gider var. Küçük bir banyo tuvalet yapılır ama mutfak konusunda restoranı kullanman gerekecek. "
"Sorun değil." dedim sakince.
"Bizden çekinme Jimin" deyince başımla onaylamıştım.
İçeri göz attığımda gerçekten genişti üstelik boş denecek kadar az şey vardı. Duvarlar beyazdı. Bordo kanepemi getirebilmeyi çok isterdim diye düşündüm ama ona ait bir şey olsun istemediğimden bu düşünceyi hemen attım kafanimdan. Karşı kısım tamamen raf doluydu. Kitap ve boyalarım için çokça yer vardı. Kafamdan odayı dizayn etmiştim bile! Şimdi tek yapmam gereken gidip eşyalarımı almaktı.
Jungkook şirketteyken eve gidip eşyalarımı almalıydım. Dün gitmiştim ama girişte beni atan görevli olduğunu görünce cesaret edememiştim. Tek korkum şifreyi değiştirmiş olmasıydı ki Yoongi'den değişmediğini öğrenmiştim.
Yoongi çok kez eşyalar konusunda beraber gidebileceğimizi söylese de kabul etmemiştim. Odamın yanı sıra resim malzemelerim de vardı ki Yoongi onları toplayamazdı.
İzin alarak restoranın pikapını alıp çıktım. Eşyalarımı ancak sığdırabilecektim bu büyüklükte bir araca. Kıyafetlerin yanı sıra onca kanvas, tablo, boya malzemesi ve şövaleler... Neyse ki Jungkook erken işe giderdi. Yeterince vaktim olacaktı toparlanmak için tabii hala eşyalarım bıraktığım yerdelerse... Jungkook'un onları kızgınlıkla attığını düşünmek dahi istemiyordum.
Derince bir nefes alıp park ettiğim pikaptan indim. Rezidansın garajına sadece kayıtlı veya haberli plakalı araçlar girebildiğinden ve önüne park yasak olduğundan biraz ilerideki veterinerin önüne bırakmıştım.
Sakin olmaya çalışarak girdim büyük kapıdan. Güvenlik özel bir şirkete aitti ve çok sık değişiyordu. Geçen birkaç ay burada yaşadığım süre içinde aşinası olduğum biri vardı bu sefer. Başımla selamlayıp asansöre bindim.
Asansörün kapısı açılınca içimi buruk bir acı kapladı. Her şey bir yana o günü asla unutmayacaktım. Titrek ellerle kapıyı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️Not a Slave But a Toy
FanficJimin, okul masraflarını karşılamak için haftanın dört günü şehirdeki en iyi restoranlardan birinde çalışıyordu. Hayatının daha yaşanılır olmasını istemek suç muydu? Hayır. O da böyle düşünerek zengin bir ailenin ve büyük bir holdingin varisi olan J...