Başım çatlayacak gibi ağrıyor ben ise somurtarak neredeyse yarım saattir yatağın içinde oturuyordum.
Sabaha karşı uyandığımda Jimin yanımda değildi. Kontrol etmek için kımıldadığımda iğrenç bir his kapladı içimi. Tanrım alt tarafım vıcık vıcıktı! Birden gördüğüm rüya doldu zihnime. Bunu bu yaşta yaşadığıma inanamıyordum!
Hemen banyoya gidip üzerimdekileri çıkardım. Kısa bir duş aldım.
Jimin'i odasında bulmuştum. 'Umarım gece bir saçmalık yapmamışımdır' diye düşündüm.
Yanına uzanmamak için zor tutuyordum kendimi ki ne gerek vardı bu kadar düşünmeye? Örtüyü açıp içine girdim ve sarıldım cennetime. Bacaklarımı bacaklarının arasına soktum hemen sarmıştı o da beni. Girmişti koyunuma.
"Jungkook..." diye mırıldandı uykusunda.
"Efendim Mini?"
"Küsüm ben sana..." dedi aynı uyanamamış sesle. Çok sevimliydi bu haliyle.
"Hmm neden?" dedim iyice sokulup burnumu yanağına sürterek.
"Uyuyakaldın çünkü..." Mahmurluğun yanında kırgınlık da mı vardı? Ama neden?
"Özür dilerim mahvettim gecemizi değil mi?"
"Uyuyakaldın." deyip sızdı tekrar. Belli ki o uyuyamamıştı.
Kalktığımda harika yemek kokularıyla dolu havayı içime çektim. Jungkook'un sabaha karşı yanıma geldiğini biliyordum. Bunu hatırlayınca gülümseme oluştu yüzümde.
"Günaydın Mini. Uyanmışsın sonunda."
"Evet dün gece senin yüzünden uyuyamadım çünkü." Azıcık ama birazcık somurtmaktan zarar gelmezdi.
"Hmmm neden peki?"
"Çünkü.." Salak gibi kalakaldım. Çünkü tam işi ilerletmek üzereyken üzerimde uyuyakaldın mı diyecektim? Dün gece hazırdım ama sen bunu fark edemedin de diyemezdim. Çok içtin sonrada sızdın mi desem? Tabii ki de hiçbiri! Belli ki hatırlamıyordu ve bu üzücüydü.
Omuz silkmekle yetindim.
"Çünkü? Uyurken çok mu ses yaptım?" Merakla kalkmıştı kaşları bunu sorarken. Gülmek istedim ama tuttum kendimi.
"Yanında o kadar kalmadım. Sen sızınca gittim hemen." dedim mızmızlık yapıyordum resmen. Ama gerçekten de sızıp kalmıştı ve uzun süreli uyandırma çalışmalarım işe yaramamış sonunda üzerimden yan tarafa iteklemiş, bu hareketime de uyanmayınca bir süre onu izlemiş sonra da kalkıp salona geçmiştim.
Uykum tekrar gelince odaya geri döndüğümde tüm yatağı koca gövdesiyle kapladığını görüp odama gittim, yattım.
"Uyumama küstün demek... Asıl ben küstüm bana hediye bile vermedin!" dedi.
Veremedim ki! Oysa eve gelince sürpriz yapacaktım ona. Aldığım şey de boşa gitmişti. Bir daha cesaret edemezdim öyle bir şeye.
"Aldım ama vermeyeceğim!"
"O niye?"
"Küstüm dedim ya...?"
"Nasıl affettireyim kendimi....?"
"Affettiğimde anlarsın." deyip masaya oturdum.
"Bugün lokale gidelim, ha? Sen hiç gelmedin! Hem diğerlerini de ararız öğle yemeğini yeriz. Ne dersin?" Beni çevresine yakın tutma isteği çok hoşuma gidiyordu. Bahsettiği yer haftasonları kendi çevrelerinden insanların takıldığı çeşitli etkinliklere sahip bir yerdi anlattığına göre. Geniş bir arazi üzerine kurulmuş açık golf ve biniş sahaları, tenis, squash (duvar tenisi) kortları olan yerinde partilere iş toplantılarına ev sahipliği yapan benim deyimimle çok amaçlı zengin işletmesi... Tabi görmek istiyordum ama bazen Sungwoon'un 'çok kapılma' dediği geliyordu aklıma ve kendimi onların benim için toz pembe hayal dünyası olan yaşamlarına kaptırmamam gerektiğine şartlıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️Not a Slave But a Toy
FanficJimin, okul masraflarını karşılamak için haftanın dört günü şehirdeki en iyi restoranlardan birinde çalışıyordu. Hayatının daha yaşanılır olmasını istemek suç muydu? Hayır. O da böyle düşünerek zengin bir ailenin ve büyük bir holdingin varisi olan J...