F o u r t y

11.2K 1K 159
                                    


Jimin suyu ısıtıcıya koyduktan sonra titrediğini fark ettiği elleriyle iki tane kupa çıkardı ve kahveden birer kaşık koydu. Suyun ısınmasını beklerken masaya oturup dirseklerini dayadı ve kafasını masaya gömerek derin nefesler almaya başladı. İçerideki mükemmel varlık, Jimin'in gözlerine her baktığında çocuk kendini bambaşka bir dünyada hissediyordu. Daha iyi, daha hoşnut.

Hayır, ondan vazgeçmeliydi. Jungkook ona zarar veriyordu,ona iyi gelmiyordu. Hayır, doktoru hatırla Jimin. Bu geçici bir şey, bunlar geçecek. Jungkook gidecek, bu sene yollarınız ayrılacak. Unut Jimin, unut!

"Bugün çok fazla dalgınsın."

Jungkook'un sesiyle irkilerek kafasını kaldırıp ona çevirdi. Jungkook'un iki kupayı da doldurmuş, onu beklediğini görünce bir nefes verdi ve gözlerini kapatarak şakaklarını ovuşturdu.

"İyisin değil mi?"

Jungkook bardakları bırakıp Jimin'in omzuna dokunduğunda Çocuk hızla geri çekildi.

"İyiyim, iyiyim."

Jungkook şaşkınca çocuğa baktı. Gerçekten iyi gözükmüyordu.

"Titreme, Jimin. Sakin ol, derin nefesler al ve bana neyin olduğunu anlat."

Jimin gözünden boşalan yaşları fark etmezken Jungkook onun yanına çöktü ve parmaklarıyla gözyaşlarını sildi. Ve işte o an, Jimin'in tüm bağlarının koptuğu andı. Hıçkırarak ve sarsılarak ağlamasıyla Jungkook ne yapacağını şaşırmıştı.

"Jimin?"

Çocuk ona cevap vermeden ağlamaya devam ederken aynı zamanda da saçlarını çekiştiriyordu. Jungkook şaşkınca etrafına baktı, onu sarstı. Jimin onun varlığının bile farkında değildi. Jungkook neden dolduğunu bilmediği gözlerini kırpıştırdı ve yapabileceği tek şeyi yaptı. Jimin'i kucaklayarak kaldırdı ve o hıçkırıklarına devam ederken salondaki koltuğa oturdu. Çocuğu iyice sararak saçlarını okşarken mırıldandı.

"Ağla. Ama bil ki, ben yanındayım. Ben buradayım."

where do broken hearts go? ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin