T w e n t y s e v e n

11.4K 992 126
                                    


Jungkook'u sedyeye koyduklarında ağzımdan kaçan hıçkırıklara engel olamadım. Ambulansa bindirilirken onun yanında bindim.

"Nesi oluyorsunuz?"

"A-arkadaşı."

Ambulans hızla giderken, Jungkook'a oksijen maskesi taktılar. Kafasına bir şeyler yaparlarken, doktorlardan biri üstünü çıkardı ve tahminen karnında bir şey var mı diye baktı. Karnında gördüğüm morlukla ağzımdan tekrar bir hıçkırık kaçtı. Titreyen ellerimi telefonumu aldım ve Hoseok'u aradım. Sınıf grubundan dolayı numarası bende vardı.

"Efendim Jimin?"

Sesi gayet keyifli gelirken tekrar hıçkırdım.

"J-Jungkook...."

"Ne oldu Jungkook'a? Jimin ne oldu?"

Bağırışıyla dudaklarımı ısırdım ve görüş alanımı bulanıklaştıran gözyaşlarımı sildim. Doktor birden konuşmaya başladı.

"Çok kan kaybediyor. Ameliyathaneyi hazırlasınlar. Fazla zaman geçmeden ameliyata alınması lazım. Doktor Richard hazır olsun, beyin kanaması geçiriyor olabilir. Hasta önce tomografiye sonra röntgene girecek, karın bölgesinde ezilme olabilir. Çabuk hazırlansınlar!"

Hemşireler hızla hastaneyi ararken ellerim tir tir titriyordu. Durumu ağırdı.

"Hangi hastane Jimin?!"

Hoseok'un bağırışını duyan hemşirelerden biri elimden telefonu aldı ve bağırdı.

"Çocuğa bağırmayı bırakırsanız sevinirim efendim, yeterince kötü! Londra Özel Hastanesine gidiyoruz!"

Telefonu Hoseok'un yüzüne kapatıp bana geri verdi.

"İ-iyi olacak m-mı?"

Hemşirelerden biri omzumu sıvazlarken Jungkook'un elini tuttum.

"Benimle kalmana ihtiyacım var. Sana ihtiyacım var."

Ambulans hastanenin önünde durduğunda hızla indirildi. Sedyeyle beraber giderken, doktorun dediği gibi hızla tomografiye alındı. Titriyordum. Onu kaybetmeye dayanamazdım. Onsuzluğa dayanamazdım, sabahları onu görmemeye dayanamazdım. Kalbim acıyla yanıyordu sanki, ölüyor gibiydim. Tomografi ve röntgeni bitince hızla ameliyathaneye doğru götürmeye başladılar. Saçları dağılmıştı, esmer teni daha bir beyazlamıştı. Sedyeyi kapının önünden geçirmeden önce doktor bana döndü.

"Biliyorsunuz ki buraya giremezsiniz. Eğer ameliyat başarılı geçmezse, hastayı kaybedebiliriz. Çok kan kaybı var. Kendinizi her şeye hazırlayın."

Boğazımdan acı bir hıçkırık kaçmasına engel olamadım. Hıçkırıklarla ağlarken sedyenin arkasından koştum.

"Bir saniye durun lütfen!"

Sedyeye tutundum ve ona doğru eğildim.

"İyi olmalısın, yalvarıyorum iyi ol."

Kulağına fısıldadıktan sonra yanağına küçük bir öpücük kondurdum ve öylece dikilerek ameliyathaneye girişini izledim. Hiçbir şey yapamadan, öylece izledim. Belki de onu son görüşüm olduğunu düşünerek izledim ve hayatımda bundan daha acı verici hiçbir şey olmadığına emindim.

where do broken hearts go? ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin