Jungkook o kadar hızlı koşmuştu ki saniyeler içinde çocuğun kolunu tutmuştu. Çocuk gözlerini sımsıkı kapatıp döndüğünde, Jungkook beklediğinden daha yakışıklı birini gördü. Ya da hayır bir erkek için oldukça güzeldi."Luke yemin ederim bilerek dökmedim lütfen kızma bana"
Jungkook kaşlarını çatmış çocuğa bakarken, arkadan hızla Luke geldi.
"Jungkook dostum? Benim için Daniel'i mi yakaladın yoksa?"
Çocuk gözlerini açınca karşısında Jungkook'u görünce şaşırmıştı. Jungkook sıkıntılı bir nefes verdi ve isminin Daniel olduğunu öğrendiği çocuğun kolunu bıraktı. Yanlış çocuğun peşinden koşmuştu. Takipçisi her kimse kendini bir türlü göstermiyordu. Luke, Jungkook'u sarstı.
"İyi misin sen?"
" Sikeyim ya. Bana bak çocuğu rahat bırak tamam mı? Eğer üstündeki sos lekesinin sebebi bu çocuksa bilerek yapmadı"
Luke şaşkınca Jungkook'un sinirli yüzüne bakarken Jungkook hızlı adımlarla okulun arkasına doğru yürümeye başlamıştı. Kalpsiz bir pislik gibi görünebilirdi belki ama öyle değildi.
Jimin ise okulun sessiz arka bahçesindeki çimlere oturmuş, sırtını ağaca yaslamıştı. Jungkook'un bir çocuğun arkasından koştuğunu görebilmişti. Çünkü Jungkook çocuğun arkasından koşarken, Jimin'in tam yanından geçmişti. Onu fark etmiyordu. Ara sıra göz göze geliyorlardı aslında. Jungkook ona bakıyordu ama görmüyordu. Jimin yine nedensizce ağladığı o dakikalardaydı.
Belki de Jungkook'a onun dışındaki herkesin yakın olması sinirini bozuyordu. Jungkook ne kadar kaba gözüksede bu sadece tanımadığı ya da hoşlanmadığı kişilere karşıydı. Mesela Jimin eğer şimdi gidip Jungkook'a onu sevdiğini söylese ona asla siktir git demez ya da onu rezil etmezdi.
Adım seslerini duyan Jimin hemen göz yaşlarını sildi ve burnunu çekti. Kimin geldiğine bakmak için yana döndüğünde ayakta durup derin nefesler alan Jungkook'u gördü. Jungkook onu fark etmemişti. Jimin nefesini tuttu ve ona baktı. Yüzü kızarmıştı, sanırım onu bulamaması Jungkook'u sinirlendirmişti. Jimin'in gözleri bir kez daha dolmuştu ki Jungkook'un kendi kendine mırıldanışını duydu.
"Sikeyim ya! Kim olduğunu söylese bok olurdu zaten."
Jimin hafifçe tebessüm etti ve onun bu sevimli haline kıkırdamamak için dudaklarını birbirine bastırdı. Buradan gitse iyi olurdu çünkü Jungkook onu görürse kızabilirdi. Ağaca tutunarak ağa kalkmaya çalıştı ki eline bir şey battı. Ağzından kaçan acı iniltiye engel olamadı. Jungkook hızla gözünü açıp soluna döndüğünd sol eliyle sağ elini kavramış, acıyla eline bakan bir çocuk gördü. Sarı saçlarından birkaç tutam önüne düşmüşken, çocuğun yüzü acıyla kasılmıştı. Jungkook gözlerini devirdi ve birkaç kez Hoseok'un sınıfında gördüğü çocuğa ilerledi.
Onun burada olduğunu biliyordu, belki de Jungkook'un gizemli takipçisine ettiği küfürleride duymuştu. Jimin eline batmış kıymığı çıkarmaya çalışacakken, Jungkook'u unutmuştu. Acıdan nefes alamıyordu neredeyse. Jimin yere birinin çöktüğünü görebilmişti. Ardından büyük bir el Jimin'in sol elini tutunca Jimin dolu kahverengi gözlerini kaldırdı.
Nefeseni tutmuş olmasının üç sebebi vardı.
Bir; Jungkook yanındaydı.
İki; Jungkook onun elini tutuyordu.
Üç; Jungkook onun eline kafasını eğmiş bakarken kusursuz görünüyordu.
Jimin kalbinin atışlarından ve heyecandan acısını unutmuştu.
"Kıymık battı sanırım?" Diye soran Jungkook gözlerini çocuğun dolu gözlerine çevirince onun iyi olmadığını anladı. "Sakin ol, tam içeri batmamış. onu çıkarabilirim"
Jimin itiraz edecek olsa da sesini bulamadı. Jungkook'un sıcak elleri onu mayıştırmıştı. Jungkook çocuğun sol elini kavradı ve kıymığa baktı. Dikkatle ucuna dokunduğunda çocuğun ağzından acı dolu bir hıçkırık koptu. Jungkook çocuğun canını yaktığı için üzgündü ama hemen çıkarsa iyi olacaktı. Jungkook kıymığı yavaşça çıkarırken, çocuktan kısık bir çığlık yükseldi. Jungkook hemen geri kalanını çıkardığında çocuk titriyordu. Jungkook bunun acıdan dolayı olduğunu düşünüp cebindeki mendili çıkardı ve çocuğun kanayan sol eline sardı.
" Tamam tamam titreme, acıdığını biliyorum. Geçecek."
Jimin tekrar bağırmamak için alt dudağını ısırdı ve gözlerini ona bakan Jungkook'a çevirdi. İlk defa bu kadar yakınlardı. Gözlerinin mükemmelliğini bir kez daha gördü. O hep merak ettiği kokusunu içine çekti. Jimin sağ elini mendilin üzerine bastırdığında Jungkook ile parmakları birbirine değmişti. Jungkook elini çekti ve çocuğa son kez baktı. Jungkook'dan biraz kısaydı, zayıf değildi ama şişman hiç değildi. Gülümsemese bile yüzü gerildiği anda belli olan bir gamzesi vardı. Ağladığı için burnun ucu ve yanakları hafif kızarmıştı. Jungkook çocuğun iyi olduğa emin olduktan sonra kalktı. Arkasını döndü ve okula doğru ilerlemeye başladı.
"Teşekkür ederim" Duyduğu yumuşak kısık ses çocuğa aitti. Elini kaldırdı ve 'önemli değil' dercesine sallayıp çocuğun görüş açısından çıktı.
Jimin yerdeyken bir nefes verdi. Jungkook mesajlardaki kaba insan değildi. Jimin bütün bedenin heyecandan titrediğini hissedebiliyorsun. Sağ eliyle yüzünü sildikten sonra hafif sızlayan diğer eline baktı.
Şimdiyse heyecanlanması için iki şey vardı.
Bir; Jungkook'un uğurlu mendili ondaydı.
İki; Bu bir daha ona yakın olabileceği anlamındaydı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
where do broken hearts go? ✔️
FanficJimin, Jungkook'a 1,5 yıldır platonik aşıktı ve en sonunda ona mesaj atmaya karar verdi -jikook