Chris'e şans verme sözümün sadece bugünkü danslar hakkında olabileceğini, Jungkook ile bir saniye kadar göz göze geldiğimizde nefesimin boğazıma tıkanmasıyla anlamıştım. Başka birini severken, ondan başka biriyle olamazdınız. Eğer hala kalbim Jungkook'a aitken Chris ile çıkmak gibi bir şey yaparsam bu Chris'e haksızlık yapmaktan daha öte bir şey olmazdı.Birini sevdiğiniz zaman, onunla ilgili birçok hayal kuruyordunuz. Hayatınızın hikayelerdeki gibi olmasını istiyor, onun da sizi sevmesi için çeşitli yöntemler kuruyordunuz. Mezuniyet gecemiz için çok fazla hayal kurmuştum çünkü bence, benimle dans edebileceği kadar yakındık. Bu kadar fazla yanılacağımı tahmin etmemiştim. Hayallerimin gözlerimin önünde birer birer yıkılışı, bütün bedenimde büyük bir acı bırakıyordu. Başkası yaşıyordu işte, istediğim ne varsa başkası yaşıyordu ve bu dünyadaki en iğrenç his olmalıydı.
Çünkü ben Jungkook'un yanındakini kendim gibi hayal etmek değil, Jungkook'un yanındaki olmak istiyordum.
İç karartıcı düşüncelerimden çıkıp kafamı iki yana salladım. Şu an bunları düşünüp moralimi bozmayacaktım çünkü ilerleyen haftalarda moralim oldukça bozulacaktı. Gece hızla ilerliyordu, etrafa şöyle bir göz gezdirdiğimde Chris ve Austin'in çoktan masadaki yerlerini aldığını ve insanlardan gelen övgü cümlelerine Chris'in heyecanla teşekkür ettiğini gördüm. Onun bu hali yüzümde küçük bir gülümseme oluşmasına ve yerimden kalkarak yanına gitmeme neden olmuştu.
"Chris çok iyiydiniz, tebrik ederim." diyerek yanındaki sandalyeye oturduğumda, yeşil gözlerini bana çevirdi. Bir süre baktıktan sonra bir iç çekerek arkasına yaslandı ve elleriyle oynamaya başladı.
"Teşekkür ederim."
Kaşındaki piercing dikkatimi çektiğinde yavaşça ona dokundum ve ardından ellerimi hemen geri çektim.
"Acıdı mı?" derken endişeliydim çünkü daha önce böyle bir şey yapmadığım için nasıl hissettirdiğini bilmiyordum. Yüzüme bir süre baktıktan sonra hafifçe gülümsedi, bu hareketi öyle yapmıştı ki bana hissettiği sevgiyi kalbimin en derinliklerinde hissetmiştim.
"Hayır, acımıyor."
Karaoke için herkes hazır olana kadar ve insanlar isimlerini söyleyip teker teker çıkana kadar onunla renkli saçlar ve piercingler hakkında konuşarak gülmüştük. Çok iyi bir çocuktu ancak onunla arkadaş olmaktan daha fazla öteye gidemezdim. Jungkook'un bize baktığını hissetmiştim ve ona dönmüştüm, onu öyle bir halde bulmuştum ki az daha bayılacaktım.
Jungkook'u sevdiğim iki yıl boyunca, gözüme ilk defa o kadar çekici görünmüştü. Yani o sevimliydi, şirindi ancak o an o kadar çekiciydi ki; neredeyse kendi cenazem için hazırlıkları başlatacaktım. Danslardan dolayı terlemiş saçları ve dağınık bir şekildeyken fena bir şekilde harikaydı.
Bir süre birbirimize baktık ve o bakışlar altındayken, bir kez daha aşık olduğumu hissettim. Baktığım süre boyunca kalbimde ve hatta tüm bedenimde oluşan o his, nerdeyse beni öldürüyordu.
O harika anlardan sonra, Chris bu konuda bana hiçbir şey demedi ve sadece sohbet etmeye devam ettik. Oliver enerjik bir şekilde sahneye çıkarak, karaokeyi canlı bir şarkıyla başlatmıştı. Bazen kelimeleri kendine göre uyarlıyor ve her şeyi daha komik hale getiriyordu. On dakika kadar sonra, bütün okul dans pistindeydi. Müdür bile uzaktaki masadan oturup izlemek yerine kalkıp dans etmişti ve bu fazlasıyla komikti.
"Dans edelim mi?"
Sahnedeki adını bilmediğim çocuk şarkıyı harika tonlamalarla söylerken, Chris'i kafamla onayladım. Dans etmeye başladığımızda sahnenin tamamen aydınlanmasıyla ve birkaç metre uzağımdaki Jungkook'un "Siktir.."dediğini duymam bir olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
where do broken hearts go? ✔️
FanficJimin, Jungkook'a 1,5 yıldır platonik aşıktı ve en sonunda ona mesaj atmaya karar verdi -jikook