"Neden müzikal zorunlu anlamıyorum."Jungkook homurdanırken Jimin minik bir tebessümle gözleriyle Mia'yı arıyordu. Gün boyu onunla gezmemişti ve garip hissediyordu. Jungkook ile beraber oturdukları kafede saatlerini geçirmiş, beraber waffle yemişlerdi. İlk defa onlar beraberken kahkahalar havada uçuşmuştu ve bu Jimin için harikaydı.
"Çocuklar! Hadi müzikal başlayacak şuraya oturun!" Diyerek görevli öğretmen onları yönlendirdi ve yan yana oturdular, tüm gün olduğu gibi.
"Müzikal de bir sanat Jungkook. Belki birazcık düşünme açın genişler."
Jungkook homurdanmaya devam etse de alttan alttan gülümsüyordu. Salon tamamen dolduğunda Jimin iki önlerinde bulunan Mia ve Austin'i fark etmişti. Onlar... öpüşüyorlar mıydı?
"Aman Tanrım..." diye fısıldayıp ellerini çığlık atmamak için ağzına kapattı ve ayağa kalkarak onlara baktı. Ciddi ciddi öpüşüyorlardı! Jungkook merak ederek "Ne oldu?" diye sorarak onun gibi ayağa kalktı ve o da aynı manzarayla karşılaştı. Austin Mia'yı yiyordu.
Yüzüne pis bir gülümseme yerleştirdi çünkü Austin'in onunla çıkması Jimin ile bu kadar yakın olmaması ve ona yavşamayacağı anlamındaydı. İşte zafer bende diye içinden geçirdi Jungkook.
"Tam iki dakika oldu ve hala birbirlerini sömürüyorlar." derken Jungkook Jimin hala şaşkın şaşkın onlara bakıyordu.
"Mia! Austin!" diye çığırdı en sonunda. İkisi nefes nefese dudaklarını ayırıp onlara baktığında önlerinde oturan çocuk kıkırdıyordu.
"Kesin birbiriniz yemeyi! Pislikler! Hangi ara çıkmaya başladınız? İğrençsiniz, benden habersiz nasıl çıkarsınız?! Size inanamıyorum!"
Jimin orada onlarla konuşurken Jungkook da yüzünü buruşturmuş bir şekilde etrafa bakıyordu. Gerçekten onların okulunun kapladığı tüm yerde herkes öpüşüyordu. Ve buna Jungkook'un sevgili arkadaşları da dahil. Sonunda müzikal için ışıklar kapatıldığında ikisi de oturmuştu.
"Şimdi daha çok öpüşecekler." Diyerek yüzünü buruşturdu Jimin.
"İstersen biz de..." Jungkook cümlesini tamamlayamadan Jimin koluna vurduğunda Jungkook kıkırdadı ve müziğin başlamasıyla ikisi de sustu.
Tiyatro kısımlarında ikisi de gülmekten ölmüştü. Hem komik bir tiyatro hem de güzel bir konser gibiydi. Ancak saatin geç olması Jimin'in uykusunu oldukça getirmişti. Esnedi ve kafasını koltuğun kenarına yaslayarak izlemeye başladı. Jungkook ise hareketlenince ona dönmüş ardından gülümseyerek kafasını tekrar müzikale çevirmişti. On dakikalık bir ara verilip tiyatro yarıda kesildiğinde Jimin dudaklarını büzdü.
"Bitse de eve dönsek artık uyumak istiyorum." Uykusu geldiğinden sesi boğuk geliyordu ve Jungkook'un kalp atışları birden bire hızlanmıştı. O bir şey diyemeden Mia gelerek Jimin'i kolundan tuttu ve peşinden sürüklemeye başladı. Ardından onun yerine Austin oturarak Jungkook'a gözünü dikti.
"Ne var?" Dedi Jungkook kabaca çocuğa.
"Kısa ve öz konuşacağım. Eğer Jimin-"
"Kes sesini Austin. Bu benimle ya da Jimin ile ilgili bir konu ve gördüğünüz gibi biz böyle mutluyuz. O benim arkadaşım ve o da zamanla benden vazgeçecek. Vazgeçmese dahi bu sizi ilgilendirmez, buz bizim sorunumuz. Şimdi onun yerinden kalkarsan sevinirim çünkü geliyor."
Austin Jungkook'un tepkisine şaşırsa da hiçbir şey demeden Jimin'nin yerinden kalktı ve onun oraya oturuşunu izledi.
"Konuştunuz mu?" dedi Mia Austin'e.
"Jungkook iki saat bir şeyler söyledi ben de konuşmadım. Neyse boşver biz kaldığımız noktadan devam edelim." diyerek pis pis gülümsedi ve kızın dudaklarına bir öpücük kondurdu.
Etraf yine kararıp müzikal başladığınca Jungkook Jimin'e fısıldadı.
"Başını omzuma koy ve yat. Yarım saat da olsa dinlenmiş olursun."
Jimin en büyük hayalini onun ağzından duyunca bu fırsatı geri çevirmedi ve kalbi hızla atarken kafasını onun omzuna koydu.
Şimdi Jimin'in burnu onun boynuna denk geliyordu ve Jungkook'un mükemmel kokusu onu iyice mayıştırıyordu. Jungkook'un elleri çocuğun saçlarında hareket etmeye başlayınca Jimin huzurla gözlerini kapadı.
Yarım saat boyunca çocuk Jungkook'un omzunda yattı ama o heyecanla uyuyamadı. Ve yarım saat boyunca Jungkook çocuğu izledi. Omzundaki kafası sanki Jungkook'un kalbindeki eksik kısımları kapatmış gibiydi. Jimin ağlamak istiyordu çünkü en güzel gününü yaşamıştı. Ve daha beraber geçirecekleri iki saatlik bir yolculuk vardı.
Işıklar açıldığında büyü bozulmadı. İkisi birbirine baktılar ve Jungkook tam o anda çocuğu öpmek istedi.
Yapma. Gideceksin. Daha çok bağlama kendine.
İç sesini dinledi ve ayağa kalktı.
"Hadi otobüse."
Otobüste yerlerini aldıklarında öğrenciler uyuyacaklarını söyleyerek ıışıkların kapatılmasını rica etmişlerdi. On dakika kadar sonra gerçek anlamda Jimin ve Jungkook hariç herkes uyumuştu. Jimin ayağa kalktı ve otobüste gezinmeye başladı. Seokjin Celine'in kucağında yatıyordu, Celine'in elleri onun saçlarındaydı. Jimin minik bir tebessüm etti ve gezinmeye devam etti.
"Şunlara bak. Resmen benden habersiz sevgili oldular." diye fısıldayarak Mia ve Austin'i gösterdi çocuk Jungkook'a. Jungkook burukça güldü ve sarılarak uyuyan Taehyung ile Rosaleen'i gösterdi.
"Onlar da benden habersiz olmuşlardı."
Jimin içinin paramparça olduğunu hissederken dolan gözlerini saklamaya çalışarak çocuğa baktı.
"Hala onu mu seviyorsun?"
Jungkook hızla kafasını iki yana sallayarak konuştu.
"Hayır hayır, İnan bana sevmiyorum. Hatta yarın Taehyung'u affettiğimi söylemek istiyorum. Bu şehirden ayrılırken kimseyle küs kalamam."
Jimin gülümseyerek kafasını salladı ve bir kez daha esneyince Jungkook'un yanındaki yerine oturdu. Jungkook'un da yavaş yavaş uykusu geliyordu.
"Saçımla oynar mısın?" diye sordu çocuğa sessizce. Jimin heyecanlansa da belli etmemeye çalıştı ve dizlerini gösterdi. Jungkook kafasını onun dizlerine koyduğunda gülümseyerek onu izlerken saçlarıyla oynamaya başladı.
Hayatının en güzel anıydı belki de. O yumuşacık saçlarına dokunmuştu, onun omzunda yatmıştı. Sevdiği adamla beraber harika bir gün geçirmişti. Ağladığını ancak yanağı ıslanınca fark etti ve gözyaşı Jungkook'un suratına düşmesin diye hızla sildi.
Bir süre sonra Jungkook uykulu bir şekilde kafasını kaldırarak Jimin'nin kafasını omzuna yerleştirdi ve kendisi de kafasını onunkine yasladı.
Sessizlik ve karanlık içindelerken, ikisi de birbirinin nefesini dinleyerek uyuyor numarası yapıyorlardı. Jimin öyle huzurluydu ki gün bitmesin istedi. Sonsuza kadar böyle kalmalarını diledi ve Jungkook'un düzenli nefeslerini duyunca uyuduğunu anlayarak sessizce fısıldadı "Seni seviyorum."
Çünkü çocuk biliyordu ki bunu o uyanıkken asla söyleyemezdi. Dünyanın en huzurlu uykusuna dalarken, Jungkook'un onu duyduğunun farkında değildi. Jungkook hafif bir tebessüm etti ve o da fısıldadı.
"Seni seviyorum."
Ama çocuk, çoktan uyumuştu. Jimin'den bir tepki alamayınca Jungkook uyuduğunu anladı. Saçlarının kokusunu içine çekerek bir öpücük kondurdu ve aylar sonra ilk defa huzurlu bir uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
where do broken hearts go? ✔️
FanficJimin, Jungkook'a 1,5 yıldır platonik aşıktı ve en sonunda ona mesaj atmaya karar verdi -jikook