Bu çocuğun bana ne yaptığı hakkında ciddi anlamda bir fikrim yoktu. Beş dakika öncesine kadar lavaboda ağlayan ben, şimdiyse onun hareketlerine gülüyordum. Döndüğümde dans bitmişti ve yemekler dağıtılıyordu. Jungkook'un gelen tavuğa attığı bakış, yüzüme hafif bir tebessüm yerleştirmişti. Hoseok'un tabağındaki tavuğun yarısını da aldığında, gülmeme engel olamamıştım. Tavuğun içinde değişik bir sos vardı ve bu şey tadı harika yapmıştı. Öyle ki gözümü bir ara Jungkook'dan çekmiştim."Jack ağlamaya başladığını söyledi."
Mia bana hafifçe yaklaşıp kulağıma bunu söylediğinde sesimi çıkarmadım ve Noah'tan kola şişesini uzatmasını istedim. Öğrenciler kafayı bulmasın diye alkollü içecekler hariç her şey vardı. Mia bir süre daha bana baktıktan sonra gözlerini devirerek yemeğine döndü. Bu sırada arkada yavaş şarkılar çalıyor, yemeğe romantik bir hava katıyordu.
"Jimin, suyu uzatır mısın?" Hoseok'un sesiyle ona döndüğümde, bu çocuğun ciddi ciddi Jungkook'un arkadaşı olup aynı zamanda bizim sınıfta olduğunu daha yeni hatırlamıştım. Benim Jungkook'a baktığımı fark etmiş miydi bilmiyorum ama bu oldukça utandırıcı olurdu. Yanımdaki şişeyi ona uzattım ve tekrardan yemeğime döndüm.
"Yemeğinizi bitirmiş olduğunuzu umuyorum! Canlanma zamanı!" diye yine aynı çocuktan ses yankılandıktan sonra ismini bile bilmediğim canlı bir şarkı çalmaya başladı. Çevrenizdekiler pozitif olduğunda siz ne kadar kötü olursanız olun, bu değişiyordu. Austin bir eliyle beni tutarak büyük bir enerji ile kaldırdığında güldüm.
"Gün boyu gülüşünü göremeyeceğim sanmıştım." diyerek komik bir yüz ifadesi yaptığında, bu sefer sesli bir kahkaha atmıştım. Onlara sahip olduğum için Tanrı'ya şükretmeliydim. Herkes birbirinden saçma danslar yaparken, benle Mia da yerimizde tepinmekten başka bir şey yapmıyorduk.
Nasıl olduğunu bilmiyordum ancak tepinirken kafamı kaldırdığımda, gülerek dans eden Jungkook'u gördüm. Gün içinde ilk kez bu kadar yakından görmüştüm ve ayrıca iki yıl boyunca da ilk kez onu bu derece eğlenirken görmüştüm.
Canlı şarkılar ard arda çalıyor, Jungkook ise yıllardır bu enerjiyi topluyormuş gibi çılgınca dans ediyordu. Yabancı şarkılar çalmaya başladığında, Seokjin'e doğru omuzlarını sallaya sallaya giderek nereden öğrendiği hakkında hiçbir fikrim dahi olmayan bayılma hareketini yapmıştı ve Seokjin alnına bir dolar yapıştırmıştı. Yaklaşık beş dakika boyunca bu sahneye güldüğümü söyleyebilirdim.
Sesimin gürültülü müzikte kaybolduğu dakikalar boyunca, Jungkook'a seni seviyorum diye bağırmıştım. Eğer sizi hiç kimse dinlemiyorsa, konuşmak her zaman daha kolay oluyordu. Ortalığa istediğinizi bağırabilir, içinizi dökebilirdiniz ancak sesiniz o koca gürültüde bir sineğin vızıltısı gibi akıp giderdi.
Jungkook'un ciddi anlamda içmeden sarhoş olduğuna inanmaya falan başlamıştım, iki yıldır herkese sergilediği kötü çocuk tavırları bir gece de yok olmuştu. Abartısız şunu söyleyebilirdim; bu ortamda en çok eğlenen oydu. Diğer çocuklarla dans ediyordu hatta bir ara karşısında Taehyung'u bile görmüştüm.
Bense sadece Mia ile eğleniyordum. Birbirimize insanların komik hallerini gösteriyor ve gülüyorduk. Austin ve Chris ara sıra dans ediyordu ancak enerjilerini kaybetmek istemiyor gibilerdi. Yarım saati aşkın ard arda çalan müzikler son bulduğunda, neredeyse herkesten 'aaa' diye sesler kopmuştu. Nefes nefese yerime oturduğumda, sahnenin karartılığını fark ettim.
"Sizce bir grup mu gelecek, yoksa solo sanatçı mı? Beş dakika içerisinde duyduğunuz mükemmel şarkı ile şaşıracaksınız, buna inanabilirsiniz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
where do broken hearts go? ✔️
FanficJimin, Jungkook'a 1,5 yıldır platonik aşıktı ve en sonunda ona mesaj atmaya karar verdi -jikook