KA39

103 8 4
                                    

"Donlar yukarı eller aşağıya!" diye bağırdı Mert.

"Mert niye geldin?" diye söylendi Boran.

Mert "Sen yanımda olmayınca canım sıkılıyor." deyip göz kırptığında kıkırdamıştım.

"O gözünü sikerim." diye çıkıştı Kedi olan. "Ânımızın içine ettin. Git hadi."

Mert "Hayır gitmeyecem." dediğinde Boran yeniden sabır çekmeye başlamıştı.

"Eğer gidersen iki haftalık kantin masrafın benden olur."

Mert Boran'ın dediğine hiç çıtını çıkarmadı ve yanımızdan uzaklaştı. Mert'in yemeklere olan aşkı çok farklı bir aşktı. Tabii Boran da başına bela almıştı orası ayrı..

Boran hızla yanıma geldi ve belimden tutarak beni kendisine döndürdü. Yanaklarıma düşen perçemlerimi kulağımın arkasına sıkıştırmaya başladı. Gözlerini kapatıp iyice yüzüme yaklaştı ve kokumu içine çekti. Ben de tam gözlerimi kapatacağım sırada geri çekilmişti.

"Seni yiyebilir miyim?" dedim birden. Bunu içimden düşünürken yanlışlıkla dışımdan söylemiştim. Tüm kan hücrelerim yanaklarıma hücum ederken Boran sırıtmaya başlamıştı.

"Beni yemek istiyorsun demek.?" deyip kıkırdadı.

"Ne var ya? Ağzımdan kaçtı." diye savunmaya geçtim. "Hem sen de bu kadar tatlı olma o zaman."

"Eğer istiyorsan yiyebilirsin bak izin veriyorum."

"Boran.." deyip kafamı başka yöne çevirdim.

"Sen bilirsin. O zaman ben seni yerim." diye mırıldanıp dudaklarını boynuma bastırdı. Yaptığı hareketle kafamı ona çevirdiğimde yumuşacık saçları gözlerime batmıştı. Boynumu uzunca öptükten sonra hafifçe ısırınca şaşkınlıktan geri çekilmiştim. Sırıtmaya devam ediyordu. "Boran salak mısın? N'apıyorsun?" dedim nazla.

"N'apayım? Çok tatlıydın, dayanamadım." deyip güldü ve bu sefer dudaklarıma doğru yavaşça eğilmeye başladı. O yavaş yavaş bana yaklaşırken ben hızla parmak uçlarıma yükseldim ve dudaklarımızı birleştirdim. Dudağımın üzerinden gülüp beni özlemle öpmeye başladı. Ben de karşılık verirken bir elini yanağıma diğer elini de belime yerleştirdi. Ben ellerimi nereye koyacağımı bilemezken tatlı bir şekilde sızlayan boynuma çıkardım elimi. Uzun zamandır öpüşmüyorduk ve sanki uzun zaman sonra sonunda kendimi bulmuştum.

Elini boynuma yerleştirdiğimi fark edince dudaklarını ayırdı ve  elini boynumdan çekti. Sıcacık dudaklarını ısırdığı yere koydu yeniden ve birkaç kez öptü. İstemsizce gülümsemiştim. Geri çekilirken "Özür dilerim." dedi gülerek.

"Ben de seni ısıracağım. Ama sonra." dedim. Kahkaha atmıştı.

"Neden sonra?"

"Canım öyle istiyor."

"Senin o canını yerim."

"Mümkünse artık bir şeyler yeme isteğinden vazgeç." deyip ellerimizi kenetledim ve yürümeye başladım. Ya şimdi ısırığın izi kalırsa? Tamam öyle çok fazla ısırmamıştı ama yapmıştı işte vampir kılıklı.

Masaya geri döndüğümüzde herkesin çok eğlendiğini fark ettim. Sanırım neredeyse ilk defa olaysız, sorunsuz, Çağlar'sız ya da Mesut'suz ve kavgasız bir akşam geçiriyorduk. Aslında Çağlar'ı şu "saçı yolunacaklar" listemden artık çıkarabilirdim bence. Hayatımızı kurtarıp kahraman falan olduğu için değil, bizle artık bir ilgisi kalmadığı için.

Saatlerce süren eğlenceden sonra herkes dağılmıştı ve sonunda eve gelmiştik. Üzerimi değişmeden önce aynadan kendime baktığımda boynumdaki hafif mor ve sarı rengi gördüm. Havanın karanlığından dolayı kimsenin fark etmediğini umarken "Of Boran!" diye söylendim. Yaptığı çok salakça bir şeydi ama hoşuma da gitmişti. Salak olduğum içindi herhalde.

Kirli AnıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin