Multimedya bölüm şarkısı: Why Don't We - In Too Deep
-
Telefonu cebime koyup daha önce tezgaha bıraktığım kararmış elmayı almaya giderken bir anda ışıklar gitti. Karanlık tüm vücuduma işlerken gözlerimle Boran'ı görmeye çalıştım. Sonunda kolumu bir el tuttuğunda çığlığı bastım ve elin sahibinin "Civciv gibi ciyakladın gerçekten." deyişini dinledim.
"Boran şöyle bir durumda bari dalga geçme." diye yakınıp kolunu sıkıca kavradım. Telefonunu çıkarıp feneri açtığı sırada Demir "Miray?" diye seslenmişti. "Mutfaktayız." diye bağırdıktan sonra Boran'a "Bu evde jeneratör falan yok mu?" diye soru sordum.
"Miray adı üstünde ev burası. Market değil."
"Ne alakası var?" dediğimde kıkırdamaya başlamıştı. Daha sonra ellerimin elmadan dolayı kirlendiğini hatırladığımda Boran'ın telefonu tuttuğu elini etrafa tutarak musluğu aradım. En sonunda musluğu gördüğümde kendimle beraber onu da musluğa doğru çekiştirdim. Elimi yıkamaya başladığım sırada "El yıkamanın sırası mı?" diye sorunca omuz silktim.
Elimi yıkamayı bitirip arkamı döndüğümde Boran'la burunlarımız çarpışmıştı. Kalbim ağzıma gelirken karanlıklta yinede parlamaya devam eden kahvelerine çıkardım mavilerimi. Elindeki telefonu tezgaha bıraktı ve yavaşça çenemi tuttu. Kısa süreliğine tebessüm etti ve dudaklarıma doğru eğilmeye başladı.
Nefesimi tutmuştum.
Aslında nefesimi kesmişti.
Ben de çenemi hafifçe yukarı kaldırarak dudaklarımız arasındaki mesafenin aza inmesini sağladım. Alt dudağından üst dudağıma geçen sıcaklıkla elini çenemden çekip diğer eliyle birlikte yanaklarıma çıkardı. Vücudumu saran ateş ellerimi ensesine çıkarmama neden oldu. Üst dudağımı emerken öpüşüne karşılık vermeye başladım. Evet, şu an resmen öpüşüyorduk..
Daha fazlasını istediğini belli edip alt dudağımı da emmeye başladıktan sonra İrem'in sesini duyunca durmuştu. "Miray, buraya gelsenize!" diye seslenmişti İrem. Boran ise sadece dudaklarımızı ayırmıştı. Ne o geri çekiliyordu ne de ben.
Ellerimi ensesinden yavaşça indirdiğimde o da çekti ellerini yanaklarımdan. Sonra geçebilmem için bir adım geri çekildi. Sanki şimdi anlamaya başlamıştık az önce ne yaptığımızı. Gözlerine baktığımda gözlerime bakıyordu. Gözlerindeki o şaşkınlığı ve hazzı hissetmemek aptallık olurdu. Daha demin attığı adımı hızla geri atarak bana yeniden yakınlaştı. Kalbimin atış hızı beni bayıltacak derecede artınca gözlerine bakmayı kestim. Nefes almam zorlaşıyordu. Göğüs kafesim hızla inip kalkarken tekrar birkaç adım geri çekildi. Tebessüm edip salona doğru ilerledim.
Biz salona girince elektrikler de gelmişti. Herkes yüzümüze ölen Michael Jackson'u görmüş gibi bakmaya başlayınca ben de utanmaya başlamıştım. Helin "Yüzünüzün rengi değişmiş." dediğinde Boran'a döndüm. Gerçekten, bu sefer o da kızarmıştı! Sırıttığımı belli etmeden önüme dönerken Helin "N'oldu? Karanlıkta hayalet mi gördünüz?" diye dalga geçmişti.
-
"Anne ben nasıl bakacağım Emre'ye ya?"
"Uyuyor zaten şimdi. Uyanırsa biberonunda mama var onu ver. Biz hemen gidip geleceğiz." dediğinde oflayarak odama gittim. Teyzemler bize gelmişti ve şimdi küçük kuzenimi benim başıma bırakıp annemle birlikte dışarı gidiyorlardı. Bebek severdim ama bakamazdım. İnşallah Emre, annemler gelene kadar uyanmazdı.
Dış kapının sesini duyduğumda annelerim gitmiş olduğunu anlamıştım. Yatağa uzanıp telefonumu elime aldım ve Whatsapp'a girdim. Gruba girdiğimde Helin ve İrem'in yazışmalarını görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirli Anı
Romansaİçindeki yarayı bastırabildiği gibi dışındaki yarayı da bastırabilir mi bir insan? Unutabilir mi böylesine bir yaraya sahip olduğunu, yaşadıklarını, gördüklerini? Unutabilir mi tüm bunların nasıl hissettirdiğini, acı hissettirdiğini ? +++ Hayattan g...