KA31

155 8 10
                                    

"Geçmişini." dediğinde şaşırıp kalmıştım. Mesut'tan mı bahsediyordu? Nasıl bilebilirdi ki?

"N-nasıl?" diye sordum kekeleyerek. "Demir mi söyledi? İrem mi yoksa?" Demir bile söylerdi ama İrem söylemezdi. Sorularıma cevap vermeden odadan çıktı ve çok sürmeden geri geldi. Nereye gitmişti ki?

Elinde tuttuğu çerçeveyi bana doğru uzatarak "Bak.." dedi. Çerçeveyi elime aldım. Gözlerimi çerçevedeki eski fotoğrafa indirdiğimde şaşkınlığım  daha da artmıştı. Benim fotoğrafımdı bu. Çocukluk fotoğrafımdı. Yanımda da şu adını bir türlü hatırlayamadığım çocuk vardı.

Helin "O çocuk Boran." dediğinde damarlarımdaki akan kan bile ısınmaya başlamıştı. "Artık konuşun, lütfen." deyip tebessüm ederek odadan çıktı.

Çerçeveyi yatağa koyup Helin'in verdiği tatlı, kısa elbiseyi giymeye başladım. Giyinirken bile gözlerimi fotoğraftan alamıyordum. Yani şimdi o çocuk Boran mıydı? Yıllardır rüyalarıma giren çocuk Boran mıydı?

Elbiseyi giydikten sonra yatağa oturdum ve fotoğrafa bakmaya devam ettim. O sırada kapı tıklatılmıştı. Helin veya İrem olduğunu düşünerek "Gel." diye seslenmiştim. Ama içeri giren Boran'dı.

Odaya girip kapıyı kapattıktan sonra birkaç adımla bana yaklaştı. "İyi misin?" diye sordu. "Sarhoştu. Eminim bilerek yapmamıştır." diye ekleyerek birkaç adım daha yaklaştı. "Ayrıca o benim flörtüm falan değil." dedi. Bana kendini açıklamaya çalışması çok tatlıydı. "Miray.." diyerek birkaç adım daha yaklaşınca fotoğrafı görmüştü ve olduğu yerde durmuştu. Çerçeveyi eline alıp "Bu neden burada?" diye sordu. Cevap vermemiştim.

Yatakta yanıma oturup fotoğrafa daha içten bakmaya başladı. Hafif bir tebessümle "Mâdem fotoğrafı görmüşsün o zaman artık konuşalım." dedi. "En baştan başlayacağım. Sonra o geceye geleceğim, tamam?" diye sordu. Yara izlerimi gördüğü geceden bahsediyordu. Olumlu yönde kafa salladım.

"Bu fotoğraftaki çocuk benim. Yanımdaki de şu 'kaybettiğim' dediğim çocukluk arkadaşım. Onu kaybettim çünkü çok pişmanım." deyip derin bir nefes aldı. Sesi ise en güçsüz ve savunmasız halindeydi. "Bu kızın üvey babası ona sürekli şiddet uyguluyordu. Ben de görüyordum." dediğinde gözlerim buğulanmaya başlamıştı bile. "Polisler şahit olduğum için bana sorduklarında 'bilmiyorum' demiştim. Çocuktum, korkmuştum. Ve sırf benim yüzümden o adam yakalanamamıştı. Sonradan yakalanmıştı ama eğer ben konuşsaydım daha erken.." deyip yanağına düşmek üzere olan göz yaşını elinin tersiyle sildi. "Bu yüzden pişmanım. O kızı bulup ondan özür dilemeyi o kadar çok istiyorum ki.."

"Senin bir suçun yok." diye mırıldandım.

"O adam benim hastalık sebebim olurken çocukluk arkadaşımın yaralarının sebebi oldu." deyip gözlerime baktı. Kızarık bakıyordu kahveleri. "O gece senin yaralarını görünce direkt bunlar aklıma geldi. Senin de böyle kötü şeyler yaşamış olma ihtimalin beni delirtti Miray. Senden asla iğrenmedim, utanmadım. Sana aşık olmaktan başka hiçbir şey yapmadım ben." diyerek ellerini göz yaşlarımın çoktandır ıslattığı yanaklarıma yasladı. Alnını anlıma dayayarak "Özür dilerim." diye mırıldandı. Nefesini içime çektim. Onu öyle özlemiştim ki!

Elimi yanağındaki eline çıkardım. "Ben de özür dilerim." dedim. "Seni dinlemedim. Saçma sapan davrandım. Duralım derken gerçekten istememiştim.." dediğimde gülmüştü. "Biliyorum." dedi. Alnını ayırıp tekrar gözlerime baktı ve yanaklarımı okşamaya başladı. "Bir şey daha var." deyip lafa girdim. Sorarcasına kafasını sallamıştı.

"O kız benim." deyiverdim. Yanaklarımı okşayan başparmakları öylece durmuştu. Yüzünün şekli değişirken "N-nasıl?" diye sordu.

Gudubetin adını her ne kadar ağzıma almak istemesemde "Mesut.." dedim. "Her şeyin suçlusu o. Sen değilsin. Bu yüzden kendini suçlayıp durma." deyip yanağına öpücük kondurdum.

Kirli AnıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin