KA48

104 8 22
                                    

Herkes buradaydı. Herkes gelmişti. Demir, İrem, Mert, Deniz, Helin'le Kerem. Barış bile gelmişti. Hepsi salona yerleşmiş hararetli hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. Salona girip "Arkadaşlar.." diye seslendiğimde hepsi susmuş bana bakmaya başlamışlardı.

Mert oturduğu yerden hızla kalkıp boynuma atladı ve "Kankitoloşkoom!" diye bağırmaya başladı. Geri çekilip beni omuzlarımdan sarsarken "Allah'a şükürler olsun, buradasın! Sen gitseydin ben ne yapardım? Kiminle yemek yerdim?" diye haykırıyordu bir yandan. Omuzlarımdaki ellerinden kurtulup "Mert sakin ol." dedim gülerek.

Mert sanki bunu dememi bekliyormuşçasına hemen yanımdan ayrılmış ve "Açlandım!" diye bağırmıştı. Mutfaktan çıkan Boran Mert'in ensesine vurduğunda Mert'in acıyla inleyişi kulaklarıma ulaşmıştı. Güldüm.

"Hadi o zaman sofraya geçelim." dedi Helin. Mutfak tarafına bakındığımda fark etmiştim uzunca masayı. Baştan aşağı donatılmıştı masa. Arkadaşlarımın daha doğrusu ailemin böyle toplanıp bana masalar hazırlayacağını bileseydim daha önceden kaçırılırdım.

Masaya doğru ilerlediğinde İrem de gelip bana sıkıca sarılmıştı. Ayrıldığımızda masaya yerleşmiştik. Gözlerimi masada gezdirirken "Bu kadar şeyi kim yaptı?" diye sordum.

"Hep birlikte hazırladık." dedi Kerem. Gülümseyip tabağıma koyduğum şeylerden yemeye başladım.

Daha sonra "Lan hepsini sen aldın biraz da bize bırak!" diye bağırmıştı Mert Boran'a. Boran çatalındaki tek böreği göstererek "Ulan bir tane aldım. Sen beşinciyi yiyorsun." diye karşılık verdi Boran.

"Lokmalarımı mı sayıyon?"

"Sen benimkileri sayıyorsun."

"Mert sen bu kadar çok yiyorsun ya, yediklerin nereye gidiyor? Çok zayıfsın." diye lafa atlayan Helin'e çevirdim bakışlarımı. Çok haklı bir soru sormuştu.

"Zekama gidiyor şekerim. O yüzden bu kadar zekiyim."

"Aman ne zekilik! 5 kere 5'i sorsam 10 dersin." dedi Boran. Kıkırdamıştım. Bir dakika  5 kere 5 kaç cidden? Ha 25'miş tamam.

"Siz yanımda küçük düşmeyin diye yanlış cevap veririm. Yoksa sürekli doğru cevap versem zekiliğim altında ezilirsiniz."

"Olmayan bir şeyin altında ezilemeyiz." diye mırıldanmıştı yanımda oturan Boran. Masanın öbür ucunda oturan Mert duymamıştı ama ben duymuştum. Yeniden kıkırdadığımda kahvenin en güzel tonundaki gözleriyle bana bakmıştı Boran.

"Çok fenasın." diye fısıldadım.

"Öyleyimdir." diye fısıldadı o da. Nefesini kulağıma üflerken huylanmıştım.

-

"Kızım sabahtan beri sarılıyorsun. Bunaldım artık." diyen anneme ters ters bakmaya başladım. Tamam hava sıcaktı ama anneme sarılmak istiyordum.

"Bıktın mı benden? İstemiyor musun beni? Sevmiyorsun, değil mi? Kimse beni sevmiyor!"

"Miray geri zekalı mısın annecim?" dedi annem. Ben daha önce bu kadar haklı ve yerinde bir soru görmemiştim. Tama görmüştüm aslında. Bu sabah Helin de Mert'e çok güzel bir soru sormuştu.

"Evet geri zekalıyım ben. Aptalım. Dünyadaki tüm kötü şeyler benim. Herkes iyi, bir ben kötüyüm." dediğimde alnıma vurmuştu. "Anne ben kaçırıldım." dediğimde boş bir ifadeyle suratıma bakmaya başlamıştı.

"Miray işim gücüm var." dedi ve televizyona döndü. İşi gücü televizyon izlemek miydi yani? Ben burada çok önemli bir şey söylüyordum ama beni takmıyordu.

Kirli AnıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin