Gözlerimi açtığımda henüz sabah olmadığını fark edebiliyordum. Dışarıda hafif bir yağmur sesi duyuluyordu ve rüzgâr vardı. Pencere açık fakat perde kapalıydı. İçeri giren soğuk hava tüylerimin ürpermesine sebep olmuştu. Fakat beni uyandıran bu değildi. Yine fena bir şekilde terlemiştim ve nefes nefeseydim. İçtiğim ilaçlar yüzünden kaç saat uyuduğumu bile bilmiyordum, fakat bir işe yaramıyordu sanırım.
Doğrulmaya çalıştım. Terden sırılsıklam olmuş olan tişörtümü bir çırpıda çıkardım. Soğuk hava bedenime çarptı. Öyle ki her bir ter damlasının vücudumdaki bıçak gibi keskin hareketini hissediyordum artık. Üşümüştüm. Kalkıp dolaba doğru giderken gözüm masadaki ilaç kutusuna takıldı. Kaç tane içmiştim? Ah, hatırlamıyorum. Gerçekten uyanmamış mıydım yoksa? Her şey bu kadar gerçekken, hâlâ rüyada olamazdım sanırım. Yine de emin değilim. İlaç kutusuna bakmaya cesaretim yoktu. Kaç tane içtiğimi bile hatırlamıyorken, en iyisi hiç bakmamak diye düşündüm.
Dosdoğru dolaba gittim. Üzerime bir tişört aldım ve banyoya girdim. Aynanın karşısında durdum. Ellerimi lavaboya dayayıp öne doğru eğildim. Zor nefes alıyordum. Kalbim çok hızlı atıyordu. Yeni giydiğim tişörtümün ıslandığını hissettim. Tekrar terliyordum. Gözlerimi aynadaki yansımama çevirdiğimde burnumun kanadığını gördüm. Sol elimin tersiyle silmek isterken, dengemi kaybettim ve düştüm...
Gözlerimi açtığımda henüz sabah olmadığını fark edebiliyordum. Fakat o da ne? Yatağımdaydım. Bu olamazdı. En sonra hatırladığım banyoda düşmüş olduğumdu. Yine terlemiştim ve yine nefes nefeseydim. Üzerimde daha az önce değiştirdiğim tişörtüm vardı. Aynı şekilde ıslanmıştı. Henüz bunu görmeden hatırlıyor olamazdım. Az önce rüya mı görmüştüm? Bu çok garipti.
Hemen ayağa kalktım. Masanın üzerine baktım ve ilaç kutusunu gördüm. Hiç içmemişim. Kafam çok karıştı. Ne zamandır ilaçlarımı kullanmıyordum? En son hatırladığım düzenli olarak içtiğimdi. Rüyada olduğumu bile fark etmemiş, uyanmaya çalışmamıştım. Sanırım çok fazla çalışıyordum bu aralar. Kendime daha çok vakit ayırmam gerektiğini düşündüm. Üzerimi değiştirmek üzere kalkıp dolaba gittim ve tekrar az önce değiştirdiğim tişörtümü giydim.
Tüm bunlar olurken aralık olan pencere rüzgârın etkisiyle çarptı, çok fazla gürültü oldu. Korkmuştum. Pencereye yanaştım. Dışarıya bile bakmadan kapattım aceleyle. Tek fark ettiğim havanın soğuk olduğu ve hâlâ aydınlanmadığıydı. Mutfağa doğru yavaşça ilerledim. Banyoya bakmaya korkuyordum açıkçası. Saçma geliyordu ama kendimi yerde baygın yatarken görme ihtimalimi düşünerek bakmaya cesaret edemedim.
Mutfağa girdim. Kendime kahve yapmaya koyuldum. Doktor kahveyi yasaklamıştı ama arada bir kaçamak iyi oluyordu. Kendi kendime, "Az deli değilsin." dedim. Kendimi banyoda, yerde baygın görme fikri bu sefer beni güldürmüştü. Kısık sesle bir kahkaha bile atmıştım. Kahve bardağımı doldurup tekrar odama geçiyordum ki gözüm banyoya takıldı. Işık neden açıktı? Kapı neden aralıktı? Korktuğum olmuş muydu gerçekten? İçeriye bakmam gerekiyordu. "Hadi ama," dedim kendi kendime. "ben buradayım işte. En fazla ne görebilirim ki?"
Elimdeki kahve bardağımı holdeki küçük dolabın üstüne koydum. Dolabın bir ayağı kısaydı. Bu yüzden bardak yan durdu ve kahve biraz döküldü. Elim yanmıştı. Canımın yandığını hissetmek bana rüyada olmadığımı hatırlatıyordu. Bu his çok güzeldi. Bundan aldığım cesaretle banyoya ilerledim. Kapıyı çekingen bir şekilde ittim. Kapı bir şeye çarptı ve tam açılmadı. Başımı eğip gözlerimi yere çevirdim. Yerde kan izi vardı. Kalbim hızla atmaya başladı. Tekrar tekrar terliyordum. Kapıyı biraz itmeye çalıştım ve aralıktan içeri doğru başımı uzattım. Kapı tam o anda, ben henüz başımı çekmemişken ani bir şekilde kapandı...
Gözlerimi açtığımda henüz sabah olmadığını fark edebiliyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOBE
Mystery / ThrillerBen kimim? Zihnimin en ücra köşesinde bile benliğime dair hiçbir şey yok. Her gün boş bir sayfaya kimliğimi ilmek ilmek dokuyorum. Tanrı'nın bana verdiği bu hediye yavaş yavaş sonum oluyor. Kendime yardım etmektense, benimle aynı kaderi paylaşan...