"Ben nasibime düşenden razıyım Berceste, dilerim ki sende nasibine düşene razı gelir, burada benimle birlikte yaşarsın."
Günümüz (şirket)
Genç bilimci elinde tuttuğu dosya ile demir panelin aralanmasını beklerken fazlasıyla heyecanlıydı, az sonra yüzyılın olayına şahit olacaktı ve biraz daha burada oyalanacak olursa bu ânı kaçırması muhtemeldi. Koca kapının iki yana ayrılarak artık önünde bir engel teşkil etmemesiyle koşar adım laboratuvardan içeriye girerken ilk birkaç saniye etraftaki kargaşayı seyre daldı.
Uyanma protokolünün aktif edileceğini duyan bütün herkes soluğu burada almıştı. Odanın en uç köşesine kurulan alanda bulunan sedyenin etrafına toplamış 10'dan fazla yüz heyecanla deneğin etrafına koğuçlanmışken kendisini şanslı sayan genç, projenin ilk anlarından beri profesör ile çalışma şerefine nail olduğu için şimdide uyandırma aşamasında rol alan isimlerden biri olmuştu.
Daha fazla vakit kaybetmeden soluğu profesörün yanında alırken onun kendisine geç kaldığı için attığı öfkeli bakışları görmezden gelerek elindeki dosyayı ileriye doğru uzatarak yerini aldı. Profesör, sadece protokol gereği imzaladığı dosyayı bir köşeye fırlatırken hastasının baş ucuna geçerek gerekli işlemlere başlanması için talimat verdi.
"Denek 01 için uyandırma protokolü aktif edilsin!"
Genç bilimci alınan onay ile sedyenin etrafına toplanan iki adamın, deneği uyandırmak için gerekli sıvıyı vücuduna enjekte etmesi ile hareketlenerek profesörün yanındaki yerini aldı. Kimseye belli etmeyerek adama biraz daha yaklaşırken sesini olabildiğince alçak tutup "Efendim, ona denek demek ne kadar doğru acaba" diyerek içine ukte olan o soruyu sordu.
Profesör, gözünü bir saniye bile olsun sedyede yatan adamdan ayırmazken genç yardımcısının sorusuna alayla güldü ve elini çenesine sürterken cevap verdi. "Şu anda dahil olduğu araştırma onu bir denek yapar ama uyandıktan sonra biriniz bile ona nasıl hitap ettiğimi duyurursa ölmeden önce kendimle birlikte onu da götürüm. Anlaşılmayan bir şey?"
Genç bilimci üstü kapalı bir şekilde tehdit edilirken profesörden birkaç adım uzaklaşarak sert bir şekilde yutkundu ama bu sorularını sormasına engel olmadı çünkü sedyede yatan adam uyanmadan önce her şeyi öğrenmek zorunda olduğunu hissediyordu. Gözünden ha düştü ha düşecek olan gözlüğünü parmağı ile yerine sabitleyerek "Son bir sorum daha olacak profesör" deyip araya girerken gözlerini sedyenin yanındaki monitörden ayırmıyordu. Sanki her ân bir aksilik çıkacakmış gibi diken üstündeydi.
"Patron uyandığı zaman hafızasındaki kayıp zaman dilimleri için bize bir şey yapmaya kalkışmaz değil mi? Yani demek istediğim bu bizim suçumuz değil, kendisini koruyan tamamiyle onun beyni ve unutmasına sebep olanda buydu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Osmanlı Güneşi
FantasyGelecekten, geçmişe engebeli bir serüven! 27 yaşında olan Feride gittiği Topkapı Sarayında esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolur. Gözünü açtığında ise kendini bambaşka bir hikâyenin içinde bulur. 21. yüzyıldan bir anda 15. yüzyıla yolcular yapan F...