Ölümün Tatsız Kokusu ve Sona yakarış

20K 1.6K 420
                                    





"Feride bu bardakların yeri doğru mu, gelip bir bakman lazım."

Elindeki içecek tepsisini bahçedeki masanın üzerine bırakan Feride, illAllah ederek arkasını dönerken elleri çoktan belini bulmuştu. Yahu çok zor bir şeyde istememişti ki ama Ümmü'ydü işte, sofrayı kurarken bile kılı kırk yaracaktı. Nemli olan çimlerin üzerinde çıplak ayakla gezmeyi huy edinen Feride arkadaşının elinde tuttuğu bardağı sitemle alırken "Allah aşkına" diyerek söze girdi.

"Alt tarafı bir bardak koyacaksın Ümmü, her neyse onu da ben yapayım. Sen sadece gidip üzerini değiştir, birazdan burada olurlar."

Ümmü elinden alınan bardakla tabiri caizse sap gibi ortada kalırken "İyi be ne halin varsa gör, sanırsın kraliyet ailesini ağırlayacağız" diyerek koşar adımlarla bahçeden çıktı. Onun canına minnetti, zaten hazırlanmaya gitmek için bahane arıyordu, bu işler hiç ona göre değildi.

Feride arkasına dahi bakmadan kaçıp giden arkadaşının ardından göz devirerek  masada kalan son işlerinide hallettikten sonra yeniden eve çıktı ve hazırladığı yemekleri son kez kontrol etti. Bu gecenin sorunsuz ve eksiksiz geçmesini istiyordu, bunun içinse elinden geleni yapması gerekiyordu çünkü bu akşam bol sorunlu bir akşam olacaktı. Misafirleri onun için önemliydi, bir süre öncesine kadar kendisini farklı bir boyutta ve tanımadığı insanların içinde bulan Feride şimdi o insanları evinde ağırlayacağı için büyük bir heyecan içindeydi, Tuğtekin ve çocukların yanı sıra kızlarıda davet ederken  elbetteki Salabuca'yı da unutmamıştı.

Feride, Hafsa aracılığı ile evine davet ettiği Çiçek, Batur ve Sinan'ı da bu gece aralarında görmek istesede bu mümkün olmamıştı. Sağlık durumları iyiye gittiği için kendi şehirlerine dönen bu üç isme veda edemeden ayrılan Feride her ne kadar üzgün olsada bunu telafi edecek vakitleri olduğunu biliyordu. Elbet bir gün bir araya geleceklerdi.

Hafsa'dan öğrendikleri sadece bununla kısıtlı kalmamıştı elbette. Mara'nın Tuğtekin'in için değilde Kenan için çalıştığını öğrendiğinde her ne kadar bu gerçekle sarsılmış olsada bu gece Mara'yı da burada  görmek istemişti. Feride'nin asıl amacı herkesi bir arada bulundurarak olan biteni bir kez daha konuşmak isteyişiydi. Bahçeye götürmek üzere elinde tuttuğu borcamlara sıkısıkıya sarılırken çalan zilin sesiyle heyecandan olduğu yerde kal geldi.

Gelmişlerdi...

Ümmü'nün kendisinden önce davranıp kapıyı açması ile mutfaktan çıkmaya korkan Feride içeriye doluşan kalabalığın sesini dinlerken ne yapacağını bilemiyordu. Dışarı çıkmalıydı değil mi? Salona geçerek misafirlerini ağırlamalıydı. Peki neden bu düşündüklerini uygulayamıyordu, neden hareket edemiyordu?

Mutfak tezgahına sıkıca sarılmış bir çıkış arayan Feride, Ümmü'nün kafasını kapıdan uzatarak "Misafirler geldi" diyerek bağırması üzerine derin bir soluk alarak mermer tezgahı bıraktı ve arkasını dönerek çoktan gitmiş olan arkadaşının ardından kapıya doğru yürümeye başladı.

Yüzleşme zamanı Deluler!

Evinin küçük salonundaki büyük kalabalık ile bir ân afallasada tanıdık simaları görmesiyle tebessüm eden Feride, varlığını ilk fark edenlerden biri olan Hafsa'nın üzerine atlaması ile tebessümünü büyüterek aynı şekilde karşılık verdi. Yeniden böyle neşeli günlere geri dönmek güzeldi, gerçekten güzel.
Hafsa'dan ayrıldıktan sonra kısa bir ân Tuğtekin ile göz göze gelirken kendisini önce toplayan taraf olarak misafirlerine yönelen Feride güler bir yüzle hepsini karşılayarak küçük salonunda kendisine bir yer edindi.

Osmanlı GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin