0.5

3.8K 216 24
                                    

Bilinçaltınızdaki baskın düşünce uyumadan önce ve uyandıktan sonra aklınıza ilk gelendir sözüne kesinlikle hak vermeye başladım. Sabah uyanır uyanmaz aklıma direkt Seon Ok geldi. Henüz uyanmamıştı. Uyanmasını beklemeye karar verdim ve salona geçip öylece oturdum.

"Oha! Bu tip ne?" Min Hee yüzünde avokado maskesiyle çıkıncaya dek gayet mutlu mesut oturmaktaydım. "Korktum ya!"

"Tanıştırayım, bakım maskesi." Min Hee parmaklarını yüzünde gezdirdi. "Maskedeki tüm ürünler doğal. Sana da süreyim mi?"

"Yok daha neler."

Min Hee gelip yanıma oturdu ve bu sefer de avokadolu karışımını içmeye başladı.

"Avokadodan nefret ettiğimi biliyorsun değil mi?"

Bunu söylerken gülüyordum ama aslında midem kan ağlıyordu. Avokadodan bir insan böcek yemekten ne kadar nefret ederse o kadar nefret ediyordum. Nefretimi kızlar da biliyordu ancak Min Hee'nin ne zaman bir bakım yapacağı tutsa ısrarla avokado kullanmaya devam ediyordu... Çoğu zaman kusmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Günaydın!" Ve Seon Ok uyanmıştı.

"Günaydın Seon, bil bakalım dün kimi gördüm Taehyung'u, yanında birkaç tane kız vardı." Tüm bunları tek bir nefeste söylediğim için derin bir nefes aldım. "Bu arada kahvaltıya ne yapsak? Min Hee'nin pizzası nasıl olur?"

Hafifçe gülümsedim ve endişeyle Seon Ok'un yüzüne baktım. Tepkisinden korkmuyor değildim, duygusal biriydi ve hissettikleri yüzüne oldukça kolay yansırdı.

Min Hee durumu anlamış olacaktı ki beni hiç bozmadan cevap verdi. "Evde pizza için malzeme yok. Dünden kalan erişteleri yiyebiliriz sanırım, sen ne dersin Seon Ok?"

"Ah, olsun. Yanında kızların olması beni çok da ilgilendirmez aslında." Dedi Min Hee'nin sorusunu görmezden gelirken. "Söylediğin için teşekkür ederim Chae."

Yüzü düşmüştü, neşelenmemiz lazımdı. "Tamam o zaman bunu kutlamalıyız!" Ellerimi havaya kaldırıp "size tavuk ısmarlayacağım. Bendensiniz!"

"Yürü be Chaeyoung."

*

Tavukçuya girdiğimiz an ortamın kalabalığına şaşırdım. Tıklık tıklım doluydu. Neredeyse boş masa bile yoktu.

"Min Hee! Hey!" Kalabalığın içinden yükselen sesin geldiği yöne baktık. Taehyung bize sesleniyordu. "Burada boş yer var!"

Min Hee bizi kolumuzdan çekip oturdukları masaya doğru ilerledi. Seon Ok'un mutlu olması gerekirken yüzü yine kıpkırmızıydı. Onun için endişelenmeye başlıyordum.

Min Hee, Seon Ok'a Taehyung'un yanını işaret etti kendiyse karşısına oturdu. Bana da yalnızca Min Hee'nin yanındaki koltuk kalmıştı. Aslına bakalırsa hiçbir şekilde onlarla oturmak istemiyordum. Yanımda yakın olmadığım başka insanlar varken yediğim yemeğin tadını alamıyordum ve bu beni sinir ediyordu.

"Jungkook tanıştırayım. Gördüğün kızlar Min Hee, Chaeyoung ve Seon Ok." Elini yanındaki çocuğun omzuna attı. "Geçenlerde yemekhanede senin vesilenle tanıştık, hatırlarsın belki."

"Ah evet hatırlıyorum." Jungkook gözlerini bana dikti. "Kusura bakma olur mu?"

"Yok hayır sorun değil." Yalan söylemiştim. Sorun vardı aslında.

Min Hee, Seon Ok ve Taehyung'u çöpçatanlık yöntemleriyle arkadaş yapmaya çalışırken benim aklımdaki tek şey neli tavuk söyleyeceğimdi. Bu dükkanı seviyorum gayet temizdi ve gençlerin mekanıydı. Hemen yan taraftaki menüyü alıp yüzümü tamamıyla kapayacak şekilde incelemeye başladım. Ne kadar az göz teması o kadar az muhabbet. Üst tarafta beliren parmakların elimdeki menüyü aşağı çekmesiyle gözlerimi menüden ayırmak zorunda kaldım.

"Biz daha önceden tanışıyor muyduk?"

"Efendim?..." Jungkook'tu. Zaten karşımda o oturuyordu, başkası olamazdı. Sorusunu hemen yineledi. "Seni hatırlıyor gibiyim. Tanışıyor muyuz?"

"Öyle mi? Olabilir." Bakışlarımı ondan kaçırıp başka şeylerle ilgilenmeye çalıştığımda arkasına yaslandı. "Liseden mesela? Olabilir mi?"

"Liseden... olabilir." Hatırlamamıştım. İlkokuldan beri Avustralya'da ve Kore'de defalarca kez okul değiştirmiştim ve her bir okulda onlarca arkadaş edinmiştim. Çoğunu hatırlamıyordum bile. "Eh, evet." diye mırıldandım. Belli ki bir zamanlar aynı sınıftaydık fakat onu cidden hatırlayamamıştım. Bu durum ona özel değildi bu sebeple kırılmasını istememiştim.

"O zaman da çok yiyordun." Bunu söylerken gülümsemişti. "Ama asla böyle olacağını düşünmezdim."

"Nasıl olaca-"

"Ee hadi o zaman siparişlerimizi verelim!"


Taehyung'un baskın sesi tüm ortamı etkisi altına alınca sorum yarım kalmıştı. Direkt karşımda oturan Jungkook bu durumdan mutluymuş gibi hala gülümsüyordu. Benimle alay etmeye çalıştığını düşünmeye başlamıştım, gerçekten tanışıyor olsaydık bana anlatacağı birkaç anı onu hatırlamama yardımcı olabilirdi ancak tanışıyor muyuz demekten başka bir ipucu vermiyordu.

"Ben bir porsiyon soslu tavuk alacağım."

"Ben de aynısından." Normalde asla bir porsiyonla yetinmezdim ama kader işte. Nasıl olur da koskoca Seul'de aynı tavuk restoranında karşılaşırdık. İnanılır gibi değildi...

xoxo

xoxo

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ukiyo ✘ rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin