2.3

2.3K 171 46
                                    

"Burası olur mu?"

"Hemen girip bir bakalım."

Neredeyse akşam olmak üzereydi ve biz hala kalacak bir yer bulmaya çalışıyorduk. Paris şehir merkezinin daha gerilerinde oldukça sessiz bir sokak arasında Jungkook güzel bir pansiyon fark etmişti.

İçeri girdiğimizde beklediğimden daha küçük bir alanla karşılaştım. Dışarıdan daha geniş gibi duruyordu. Küçük olmasına rağmen sevimli bir havası olduğu inkar edilemezdi.

Asyalı olduğunu ve kısmen aynı yaşlarda olduğumuzu tahmin ettiğim bir kız bizi karşıladı.

"Bonjour! comment puis-je aider?"

Bonjour dışında dediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. Bir umut belki Korece biliyordur umuduyla Korece cevap verdim. Denemeye değerdi.

"Ah, merhaba biz kalacak bir yer arıyorduk da."

"Koreli misiniz?"

Korece biliyor oluşuna çok şaşırmıştım. Koskoca Paris'te Korece bilen bir kızın çalıştığı pansiyona gelmek... hayattaki tüm şansımızı burada kullanmış olabilirdik.

"Evet. Sanırım siz de Korelisiniz."

Sorum üzerine kafasını iki yana salladı. "Ah, hayır. Ben aslen Bangkok'luyum. Tayland? Bilirsiniz belki. 4-5 sene Kore'de yaşadım. Korece'yi de orada öğrendim."

Çok sempatik ve tatlı bir kızdı. Gördüğüm en güzel kâküllere sahip kişi olabilirdi.

Jungkook gerçekten çok şaşkın gözüküyordu. Benimde ondan arta kalır yanım yoktu gerçi.

"Valizleriniz ağır gözüküyor. İsterseniz hemen odanızı ayarlayayım." Arkasında anahtarların bulunduğu masaya geçti.

"Çok tatlı bir çiftsiniz bu arada."

"Biz sevgili değiliz." Bunu söylerken istemsizce Jungkook'a bakmıştım hafifçe sırıtıyordu.

"Öyle mi? Nişanlı falan mısınız yoksa... gerçi ikisi aynı şey sanırsam."

tövbe...

"Nişanlı falan da değiliz! Sadece arkadaşız." Bir an önce oda ayarlama faslından kurtulmak istiyordum. "2 tane ayrı oda lütfen. Orta halli olsun yeterli."

Dediğimle birlikte Jungkook sadece benim duyabileceğim şekilde güldü ve fısıldadı. "Emin ol buradaki tüm odalar orta hallidir."

Ah Jungkook... bize verilen bütçenin buradaki hiçbir şeyi karşılamayacağını bilseydin otelde kalmayı redderdin...

Ancak o kadar yorgundum ki bütçe hakkında tartışmayı bir süre ertelemek istiyor, o sebeple Jungkook'a bir şeyler çaktırmamaya çalışıyordum.

"Buyurun anahtarlarınız!"

Odalar gibi oldukça orta halli olan ücreti de ödeyip odalarımıza yerleştik. Odaya girer girmez yatağa daldım ve bankta geçen saatlerimin acısını çıkarırcasına yatakta debelenip durdum.

Derken debelenmeme ara vermek zorunda kaldım çünkü midem deli gibi gurulduyordu. Şu midemle ne halt edeceğimi bilmiyordum. Kore'den Fransa'ya da gelmiş olsam ben aynı bendim. Her zaman aç olan ben! Bir şeyler yapmam lazımdı.

*

cherosie: Hemen uyuyacak mısın?

97kookie: Tabii ki hayır! Yatağın keyfini çıkarıyorum.

cherosie: Ondan bahsetmemiştim ama neyse :p

Ben çok acıktım.

Oda servisi var mıdır acaba?

97kookie: Sence?

Hiç sanmıyorum.

cherosie: Ben de öyle.

Benimle yemeğe çıkar mısın?

97kookie: Aman tanrım bunu ben planlıyordum!

cherosie: Sen de acıktın değil mi?

97kookie: Sen ciddi misin?

cherosie: Neden soruya soruyla karşılık veriyorsun?

Benim sorumu cevapla önce.

97kookie: Olur. :/

cherosie: O emoji ne öyle? Sevmedim.

97kookie: Olur. :*

cherosie: Bunu da sevmedim.

97kookie: Ben lobideyim bu arada.

Sen emojilerimi beğenmezken merdivenleri teker teker inmeyi başardım.

Bu da son :F

ukiyo ✘ rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin