1.0

2.9K 187 14
                                    

"Chaeyoung seni yakalayacağımı biliyorsun değil mi?" O da nefes nefeseydi.

Bu koşuşturmanın bir sonu olacağını tabii ki biliyordum ancak bu çöple dolu torbaya umutsuzca ihtiyacım vardı.

Suyla kumun birleştiği yere çok yaklaşıyordum biraz daha sola gidersem çamura saplanıp suyu boylayacaktım. Bu durumda daha fazla devam edemezdim. "Jungkook üzgünüm ama peşimi bırakman lazım!"

"Asla, torbamı almadan olmaz!"

Ben koştukça Jungkook da peşimden geliyordu. Derin nefes verdim, bu işi artık sonlandırmam lazımdı. O yüzden aniden durdum ve ona döndüm. "Tamam sa-"

Cümlemi bitiremeden Jungkook bir nevi inşaat makinesi gibi üzerime yığıldı ve suya yapıştık. Daha doğrusu ben yapıştım çünkü sırtım resmen suyla bütünleşmişti. Jungkook ne olduğunu anlayamamış gibi hala üzerimdeydi ve aval aval bakıyordu. "Jungkook!" Diye bağırmamla doğruldu.

"Çok özür dilerim." O da ıslanmıştı ama benim kadar değil.

"Ah, gerçekten inanamıyorum! Neden özür diliyorsun, benim suçum!" Direkt ceketimi çıkardım. Çok uzun süre suda kalmadığım için içimdeki tişört pek fazla ıslanmamıştı. Telefonuma da bir şey olmamıştı eğer olsaydı bugünü sağ bitiremeyebilirdim.

Ancak alt tarafım için aynı şey söylenemezdi. Mavi kotumun belden aşağısı da ıslanmıştı. Altına yapmış biri gibi göründüğümden hiç kuşkum yoktu. Daha az önce mükemmel hissettiren rüzgar şimdi estikçe beni Kuzey Kutbundaymışım gibi üşütüyordu.

"Şimdi ne yapacağız?" Jungkook nefes nefese ve kıpkırmızıydı. Tabii çocuğu boş yere o kadar koşturmuştum...

"Zaten herkesten uzaktayız bir şey olmaz." Dedim ve ceketimi kuru kısmı altta kalacak şekilde belime bağladım.

Jungkook'un sadece yüzü değil elleri de kıpkırmızıydı. "Ellerin kötü görünüyor Jungkook." Bir elini avcuma alıp kırmızılığına baktım. "Küçük sıyrıklar var baksana. Suyun içindeki taşlardan mı oldu acaba?.." Ne kadar da hassas elleri vardı böyle!

"Olsun önemli değil." Jungkook elini avcumdan çekip suyun üzerinde yüzen çöp poşetini işaret etti. "Çöpler ıslanmamıştır umarım."

Suyun içinden çöp poşetini çıkardım. Çöplerin az da olsa ıslandıklarını görünce kıkırdamaktan kendimi alamamıştım. "Eh birazcık, belki de su ağırlığı artırır. Hile olmaz herhalde."

"Çalışma aşkına hayranım."


"Çalışma aşkı değil. Yemek aşkı." Tabii, doğanın temizlenmesine katkıda bulunmak da istiyordum ama o kadar açtım ki! Bu açlığımı öyle sıradan şeyler bastıramazdı. Öğle arası pansiyonun açık büfesinde ne bulursam yiyecektim, bunu planlamıştım. Yoksa kimse çalı yememi engelleyemezdi. Midemdeki boşluğu öğle arası için saklıyordum. Bugün ne kadar da uzundu böyle! Daha saatler önce kızlarla yatakta oturmuş muhabbet ediyordum. Bir an önce yemek vaktinin gelmesi için dua etmeye başladım. Jungkook aklımdan geçenleri okumuş gibi telefonunu bana çevirdi.


"Saat 12, bir an önce gitmezsek öğle yeme-" Yemeğin "ye"sini duymadan koşmaya başlamıştım. Yemek, yemek, yemek...

*

"Cidden suya mı düştünüz?"

Açık büfede aynen planladığım gibi ne bulduysam tabağıma yığmıştım. Neredeyse yemek dağı oluşmuştu.

"Evet ya! Ne kötü değil mi?"

Min Hee anlam veremediğim bir şaşkınla sordu. "Jungkook da üstüne düştü öyle mi?"

Kafamı salladım "Aynen öyle oldu." Lazanyamdan kocaman bir dilimi ağzıma attım. Sebzeli lazanya sevmesem de şu an işkembe olsa bile yerdim. "Onun torbasını almıştım, ben kaçarken o da peşimden koşuyordu..."

"Torbasını neden aldın ki?" Min Hee ve sorgulama zamanı!

Yediklerimi yutmak için olağanüstü bir çaba sarf ettikten sonra derhal yanıtladım. "Çünkü beni yavaşlatıyordu! Hem o çöpleri ben toplamıştım. O benim topladıklarımı toplamış."

"Nasıl oluyor o öyle?"

"Aman, uzun hikaye işte. Sonuç olarak altıma yapmış gibi görünüyorum." Çilekli yoğurttan bir kaşık aldım. "Bu proje yazın yapılmalıydı. Üzerim bir an önce kururdu."

"Taehyunglardan ayrı mı çöp topluyor yani-"

Tam Min Hee'nin sorusunu cevaplayacakken Seon Ok'un sesi tüm ortamı kapladı. "Min Hee!" Yan masamızda oturan Taehyungların ilgisini çekmemek için yaptığı bu ani hareket bir anda tüm yemekhaneyi bize odaklamıştı.

Kıkırdadım. "Seon hadi ama keyfine bak. Hem erkekler bence rahat kızları sever." Ton balıklı sandviçimi ağzıma tıkıştırıyordum. "Sonco do oylo dogol mo Mon Hoo?"

Seon Ok komik kızdı. Ciddi şeyler söylese bile yüzündeki gülümsemeden ciddi olmadığını kolaylıkla anlıyordunuz. Belki de ben öyle düşünmek istiyordum.

"Sanırım kusacağım.." Keşke çalılıklardan ot yeseydim. Midem fesatı geçiriyordum herhalde; bomboş mideye tonla yiyecek yüklersem olacağı buydu.


xoxo

xoxo

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ukiyo ✘ rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin