1.5

2.5K 187 65
                                    

"Sence bir insan aşk zannettiği şeyin aslında hayranlık tarzı bir şey olduğunu ne zaman anlar?"

Çöp toplama organizasyonunun son günlerindeydik. Birkaç gün sonra takımların çöpleri tartılacak ve birinci olan açıklanacaktı. 35 kilodan bu yana 20, 25 kilo daha çöp toplamıştık. Gayet güzel ilerliyorduk. Taehyungların herhangi bir hile yapmaması sonucunda birinci olabileceğimize inanıyordum.

Bugün de geçen gün gibi kahvaltıyı yapar yapmaz çöp toplamaya giriştik. Seon Ok ve Min Hee benden önce çıkmışlardı ve aramalarıma cevap vermiyorlardı. Nerede olduklarına dair en ufak bir fikrim olmasa da çok rahatsız etmek istemiyordum. Özel bir şeyler konuşuyor olabilirlerdi.

Benim bilmemi istemeyecekleri kadar özel bir şeyler...

Şimdiyse Jungkook'la beraber deniz manzaralı kocaman bir kayanın üzerinde oturuyorduk. Uzun süredir aralıksız çöp topladığımız için kısa bir molanın zamanı gelmişti. Onunla vakit geçirmek gerçekten de hoşuma gitmeye başlamıştı. Onun yanındayken hayatın gereksiz karmaşası yok oluyordu sanki. Kendi benliğimi zorlamam gerekmiyordu. Her şey doğal ve saftı; oldukları gibiydi, maskeler yoktu.

"Bence beğeniyle hayranlık kısmen bağlantılı." Dedi Jungkook, bir yandan da elindeki taşları denize fırlatıyordu. "Beğenmediğin birine hayran olmazsın sonuçta değil mi?"

"Evet tabii öyle de..." dedim mırıldanarak. Açıkçası bu gibi konularda hiç iyi değildim. Aşk hayatım anasınıfında herkes gibi benim de delilercesine aşık olduğum ve hemen yanındaki sandalyeye oturabilmek için diğer kızlarla rekabete girdiğim o sempatik çocuktan ileri gidememişti.

"Ayrıca bazen değişiklik de gerekir."

"Aynen öyle..."

"Peki, neden sordun?" Yüzünü bana çevirdi. Garip bir ifadesi vardı. "Yoksa birinden mi hoşlanıyorsun?"

"Yok ben değil. Başka biri. Yani tanıdığım başka biriyle alakalı." Yere uzandım ve avcuma küçük taşlardan doldurdum. "Ona yardımcı olmak istiyorum ama bu konularda çok deneyimli değilim. Yanlış bir şeyler söylerim diye endişeliyim."

"Anladım... eğer kendinden emin olamıyorsa ya da bu durum onu çok üzüyorsa bir süre ara vermeli diye düşünüyorum." Kollarını arkasına alıp gerindi. "Bazen bazı şeylerden uzaklaşmalı insan. Herkes için böylesi daha iyi."

"Ben de sana bir şey sorabilir miyim Rosé?"

Rosé?

Genelde Kore'de edindiğim arkadaşlarım İngilizce ismimi kullanmazdı. Avustralya'dan Kore'ye çeşitli sebeplerle kesin dönüş yaptığımızda da Chaeyoung ismine alışamamıştım şimdiyse Rosé garip geliyordu Avustralya'daki günlerim çok geride kalmış sayılmazdı oysaki. Seon Ok ve Min Hee takma isim olarak arada bir kullansa da garip hissettirmişti.

"Hey orada mısın?"

Jungkook'un sesiyle düşünceleriminden ayrıldım.

"Tabii, tabii ki sorabilirsin."

"Ya takım olduğumuz için ödülü alamazsak?"

Tüm o sohbetin ardından böyle bir şey sormasını beklemiyordum açıkçası. "Ne?"

Böyle bir ihtimal elbette ki vardı ama hiç aklıma gelmemişti. Eğer böyle bir şey olursa sinir krizi geçirebilir ve ileride yıllar boyunca utanç duyacağım garip hadiseler yaşanabilirdi.

"Yani olabilir değil mi böyle bir şey?"

"Umarım olmaz Jungkook." Ufak taşların hâlâ elimde olduğunu fark edip hepsini yere boşalttım. "Çok emek verdik çünkü."

"Evet. Sanırım profesör Yoon'la konuşsak iyi olacak."

*

"Saçınızı mı boyattınız?!"

Yine akşam olmuştu. Yine odamızdaydık ve yine muhabbet ediyorduk.

"Evet! Komodinin üzerine not bırakmıştık. Okumadın mı Chaeyoung?" Min Hee mavi saçlarını elleriyle uçuruyordu.

Komodinin üzerine baktım ve gerçekten de not bırakmışlardı. Ama bu içimdeki burukluğu bir gram olsun hafifletmemişti, hangi yüzyılda yaşıyorduk ki acaba?

"Rosie bizim ufak bir işimiz var. Senin zamanını almak istemiyoruz çünkü ödülü kazanmak için bu saatlere ihtiyacın var. Gelince her şeyi açıklayacağız ve muhteşem olacaksın!
xoxo minnie&seonie "

"Sana da boya aldık. Hem de bir sürü renk!" Mavi renk Min Hee'ye gerçekten yakışmıştı.

"Ciddi misiniz?"

"Evet!" Seon Ok torbadan bir sürü boya tüpü çıkardı. "Sarı, kırmızı, mavi, yeşil..."

Jungkook'un dediği gibi bazen değişiklik gerekiyordu sanırım. Belki de benim de değişikliğe ihtiyacım vardı.

"Tamam o zaman. Ben de sarıyı alayım."

Min Hee, Seon Ok'un elindeki sarı tüpü kaptı ve ne ara aldığını bilmediğim bir kasenin içine boyayı döktü. "Chaeyoung mükemmel olacaksın!"

xoxo

not: hey sen, oradaki

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

not: hey sen, oradaki. yorum yapmadan mı gidiyorsun a, a çok ayıp zoazmaoxn şaka şaka iyi okumalar ♡

ukiyo ✘ rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin