16.BÖLÜM : BENİ HAFİFE ALMA

318 78 81
                                    

Zemine sürterek geri çektiğimiz oyuncak arabanın kendi kendine ilerlemesi gibiydi. Ben kendimi ne kadar geri çekersem çekeyim çektiğim hızda, çektiğim kadar yol alıp tekrar onda buluyordum kendimi. Oyuncak arabadan bir farkım yoktu artık. Görünmez bir el beni sürükleyerek ondan uzaklaştırıyor, ardından bırakıyordu ve ben kendimi onun kollarımda buluyordum.

Aldığım nefesle ciğerlerime dolan koku gözlerimin şaşkınlıkla açılmasına sebep oldu.

'Zifiri!' Sesim sadece benim duyacağım şekilde fısıltıyla çıkmıştı.

Boynuma saran sımsıkı kollarını yavaş yavaş gevşetti. Havada kalan kollarım daha fazla yer çekimine karşı gelemeyerek aşağı indi. Henüz ne olduğunu anlayamamışken yüzümü ellerinin arasına alarak gözlerime baktı. Transa geçmiş olmalıydım ki tek yaptığım gözümü bile kırpmadan onun okyanus gözlerine bakmaktı.

Sonsuz gökyüzünde yolumu kaybettim, derin okyanusta boğulmak üzereydim. Kendimi kaybetmek üzereydim. Benliğimi, aklımı, ruhumu....

Alnını alnıma yasladı gözlerini kapatarak aldığı derin bir nefesi titrek sesle geri verdi. Refleks olarak bende gözlerimi kapattım fakat nefes aldığım pek sayılmazdı. Göğüsümün altındaki şiddet giderek artarken nefes almam gerektiğinin sinyallerini bir kez daha beynime gönderdi.

Olduğum durumu unutmaya çalışarak gözlerimi sımsıkı yumdum. Zihnimde oluşan uzay boşluğunda süzülürken derin bir nefes alıp ciğerlerimi yaşama döndürdüm. Oysa aldığım nefesle hissettiğim o eşsiz, keskin parfüm kokusu ciğerlerimi doldururken kalbim ciğerlerimin arasında volta atıyordu. Sanki kokusunu almak yetmiyordu. Daha fazlasını istiyordu, hissetmek istiyordu.

Yüzüm iki elinin arasında haps olmuşken kendimi kaybettiğim derin düşüncelerden baş parmağını elmacık kemiklerime sürtmesiyle sıyrıldım. Elinin değdiği her yer birer alev topunu dönüyordu. Ruhum üşürken, bedenim alev alev olmasına rağmen titriyordu.

Baş parmağı yanağımı okşamaya devam ederken hala aynı pozisyondaydık. Ama yanlış bir durumdu bu biliyordum. Engel olmam gerekiyordu. Bu kadar yakınımda olamazdı. Buna hakkı yoktu. Ayrıca sevgilisi vardı. Tüm bunlara rağmen ne ağzımı açabiliyordum ne de kıpırdayabiliyordum.

'Çok korktum.' Dedi fısıldayan titrek sesiyle. Anlam veremediğim için gözlerimi yavaş yavaş açtım. Oysa kirpiklerim birbirinden ayrılmamak üzere ant içmiş gibi birbirine tutunuyorlardı. Bir kaç kez kırpmaya çalıştım ve sonunda gözlerimi araladım.

'Ne?' Gözlerimden sonra dudaklarımı araladım fakat bütün çabama rağmen ağzımdan çıkan iki harf tek kelime oldu. Sıra vücudumu harekete geçirip ondan ayrılmaktı. Ben burnumun dibindeki yüzünü karanlık odamda ayın ve sokak lambalarının izin verdiği kadarıyla incelerken o hâlâ gözleri kapalı alnı alnımda duruyordu.

'Sana bir şey oldu diye çok korktum.' Söylediklerini idrak etmem algılamam tahmin ettiğimden daha uzun bir zaman almıştı. Gözlerini yavaş yavaş araladığını fark ettiğimde gözlerimi kaçırmak istedim ama nafile. İki mıknatısın bir birini çekmesi gibi çekiyordu gözleri gözlerimi. Ayırmak mümkün gibi görünmüyordu. Alnını alnımdan ayırmasına rağmen hâlâ burnumun dibine duruyordu.

Uzun uzun baktı gözlerime. Uçsuz bucaksız bir kuyuda bir şey arıyor gibiydi, sanki dibinde bir ışık görmek bir ses duymak istiyordu. Başını hafif sağa yatırdı ve gözlerini tekrar kapattı. Yüzüm hâlâ elleri arasındaydı aramızdaki mesafe sıfır noktasına gelmek üzereydi. Verdiği nefesi dudaklarımda hissettim.

Derin bir nefes alarak ellerimi kaldırdım. Kalan son gücümle onu kendimden uzaklaştırdım. Bunu beklemediği için bir kaç adım sendelemesine neden oldum. Hayretle gözlerime bakarken dudaklarımı birbirine bastırdım. İçimdeki öfke patlamaya hazır bir volkan misali kaynıyordu. İçimde patlamasına izin vermedim. Sinirden titreyen ve terleyen elimi kaldırdım ve içimdeki volkanın patlamasına izin vererek tokat attım.

ZİFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin