Birer serçe olsaydık mesela..
Kıyabilir miydik o zaman da birbirimize, tek bir göz yaşıyla öleceğini bile bile üzer miydik sevdiklerimizi, bu kadar kötü kalpli olur muyduk yine? Bence değişen hiçbir şey olmazdı. Kırmaya, yıkmaya, durmadan yakmaya devam ederdik. Kötülükle yıkanmış bir beyne, zifte boyanmış bir kalbe sahip olan kimseden bir iyilik gelemeyeceğini düşe kalka, yana yakıla, paramparça olarak öğrendik.Ne zaman daldığımı bilmediğim uykumdan annemin sesiyle uyandım. Çığlığı desek daha doğru bir terim olur aslında çünkü ismimi evin içinde boğazını yırtarcasına bağırmaya bayılıyordu. Elimle gözümü ovuşturarak yatağımdan kalktım. Kapıya doğru yönelip başımı dışarı uzatacak kadar aralık bırakarak açtım ve başımı odanın dışına doğru uzattım.
'Defneeee....'
'Efendim anne..' onu taklidi ederek bağırdım.
'Hadi gel artık akşam olmak üzere.'
'Tamam geliyorum.' Odamın kapısını kapatıp içeri girdim. Sırtımı kapıya yaslayarak bir süre öylece gözlerimi kapatıp derin nefes aldım. Rahatlamak zorundaydım. Öfkemi kontrol altına alarak onu barışmak için çağırdığıma ikna etmem gerekiyordu. Planın takır takır işlemesi için elimden geleni yapacaktım. Aksi takdirde Batu' nun sert bakışları ve öfke dolu gür sesiyle karşı karşıya kalacaktım. Bu istediğim en son şey bile değildi.
Banyoya doğru yönelip ihtiyaçlarımı giderdikten sonra üzerimi değiştirmek istedim. Dolabımdan aldığım deri taytımı, beyaz kalın askılı badimi ve üzerime kısa siyah ceketimi de giydikten sonra yatağımın üzerindeki telefonu da alarak cebime attım ardından odamla vedalaştım.
Sanki çok mutluymuşum gibi adeta bir ceylan misali seke seke indim merdivenlerden. Bunlar sadece öfkemi saklayabilmek adına yaptığım saçmalıklardı. Yemek masasının başında durmuş tabaktaki yemeklerle bakışan annemin yanına doğru ilerlemeye başladım.
'Ne o yemeklerin, sözsüz iletişim yoluyla ifadelerini falan mı alıyorsun? Kim katil bari?' Gülümsemem onu da gülümsetti. Benim ki her ne kadar göz boyamak için olsa da onun ki samimi ve içtendi.
'Dalga geçme kızım eksik var mı diye kontrol ediyorum.' Bir adım daha yaklaşıp önümdeki sandalyenin üstüne ellerimi koyarak sofraya göz attım.
'Bunlar ona fazla bile.' Omuz silkerek anneme baktım.
'Defne' azarlayan ses tonu her zamanki gibi yerli yerindeydi. Gözlerimi devirerek salona geçeceğim sırada kapının çalmasıyla bakışlarım annemi buldu.
'Ben açarım.' Diyerek ortaya atladım. Yalan bir hevesle kapıya doğru ilerledim. Kapının kolunu tutarak derin bir nefes aldım ve hızla açtım.
'Hoşgeldin birtanem.' Emir'i görmek her zaman iyi hissetmemi sağlıyordu. Cevap vermesine kalmadan kollarımı beline sararak sarıldım.
'Hoşbulduk.' Saçlarımın arasına bıraktığı minik öpücükle ondan ayrıldım ve beraber salona geçtik. Ben koltuklardan birine yayılarak otururken Emir'in duş almak için odasına çıktığını duydum.
'Kaçta gelecek?' Bir anda sorduğum soru karşısında annem elindeki mutfak havlusuyla bana döndü. Ejderha görmüş gibi suratıma bakması sinirlerimin kat sayısını arttırmaktan başka bir işe yaramadı.
'Bakma öyle anne merak ettim sadece!' Son zamanlarda söylediğim yalanlar sanki azmış gibi yalan kutuma bir yalan daha ekledim. Ne zaman gelip ne zaman gideceği gram umrumda değildi. Tek derdim planı uygulayarak onların eline teslim etmek ve kurtulmaktı. Tek kaşımı kaldırarak bakmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİFİRİ
ChickLit"Gecenin Şahidi Olmaz" dedi. Dedi ve beni Zifiri'ye mahkum ederek bir başıma bıraktı... Hayatının ipleri sürekli başkalarını elindeydi Defne'nin. Her ne kadar eline almak istese de tam aksine bir düğüm daha atılıyordu o ipe. Bazen bile isteye ama ç...