Saniyeler geçmedi, yelkovan zamana inat olmak istediği anda durdu. Saniyeler sonu görünmeye dipsiz bir kuyu gibi düşüncelerimi içine çekerken kurtulmak için hiç bir çaba sarf etmedim. Yere çakılıp bin bir parçaya ayrılmayı, sonu olmayan sonsuz bir yolculuğa çıkmayı çoktan kabul etmiş gibiydim.
Gözlerimi karşımdaki saatin saniye ibresine sabitledim. Geçmedi, geçmiyor ve muhtemelen bu gidişle de geçmeyecekti. O kadar ağır hareket etmesine rağmen en büyük göstergeleri peşinden sürüklüyor onlara yön veriyordu. Aslında olay tam da bundan ibaretti, çoğu zaman görmezden geldiğimiz saniyeler bize asıl saati gösterendi. Artık saniye olmaya karar verdiğimi hatırladım, yönlendirilmeyecek yön verecektim. Belki fark edilmeyecektim ama yinede orada olacaktım. Ben akrep değil yelkovan değil artık saniye olmak istiyordum.
'Öldü Defne.' Selin'in konuşmasıyla bakışlarımı saatten çekip derin bir nefes alarak oturduğum koltukta huzursuzca ona döndüm.
'Ölen tek şey zaman değil Selin aslında benim, benim ruhum, benim benliğim, düşüncelerim.'
'Defne, canım kardeşim, birtanem benim üç gündür doğru düzgün konuşmuyor sadece saati izliyorsun ve ben senin için endişeleniyorum.' Selin'in gözleri söylediklerini doğrularken ben tüm duygularını aldırmış bir ruh gibi ona baktım.
'Ben artık o saatteki saniyeyim Selin. Kimsenin beni yönlendirmesine izin vermeyeceğim artık, bana zarar veren beni üzen herşeyi hayatımdan çıkaracağım ne pahasına olursa olsun. Artık normal bir hayatım olsun istiyorum.' Kollarını uzatarak yaklaştı ve boynumu sardı.
'Herşeyi beraber halledeceğiz ama..' Kollarını ayırarak yüzüme baktı.
'En azından benim için sadece benim yanımda kendin olsan, beraber gülüp eğlensek olmaz mı ? ' Sadece başımla onayladım.
'Aramayı düşünüyor musun?' Selin'in sorusuyla orta sehpadaki telefonuma baktım.
'Hayır!' Kestirip attım hiç bir açıklama yapmadan.
'Konuşmayı düşünüyor musun peki daha sonra.'
'Selin tamam belki onun sayesinde ailemin yalan olduğunu öğrendim ama başıma gelen onca şeyden sonra ben nasıl konuşabilirim onunla? Koca üç gün geçti hiç mi merak etmedi hiç mi düşmedi de aramadı? ' sitem etsem de sesim kısık çıkmıştı.
'Defne, kuzum bende biliyorum ve görüyorum olanları haklısın ama ben sizin birbirinize olan bakışlarınızı da gördüm. Yalan olamaz, oyun olamaz bunlar. ' derin bir nefes alıp gözlerimi kapattığım an telefonumun zil sesi salonda yankılandı.
Huzursuzca kıpırdanarak orta sehpaya uzanıp telefonu elime aldım.
DR. HAFSA Arıyor... yazısını görmek beni pek şaşırtmadı çünkü son üç günlük aramada bir tek onun adı vardı. Bıkkın bir nefes verip aramayı yanıtladım.
'Efendim!' Sesim neşeden yoksun çıkmıştı.
'Bugün nasılsın Defne?' Aynı soruyu duymaktan sıkıldığımı hissettim ve derin bir nefes aldım.
'İyiyim.' Aslında değilim.
'Ağrın sızın var mı peki?' Ve klişeleşen ikinci soru.
'Hayır yok Hafsa Hanım.' Aslında var. Tam kaburgalarımın içinde sıkışan ve nefesimi engelleyen bir sızım var.
'Defne her şey yolunda öyle değil mi? Sesin kötü geliyor Selin yanında mı?'
'Hafsa hanım merak etmeyin Selin'in evindeyim, şu an yanımda oturuyor ve evet her şey yolunda eksiksiz. ' Ve bir yalan daha söylemiş oldum. Hiç birşey eksiksiz değildi, ben eksiktim, o eskiskti en çokda biz eksiktik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİFİRİ
ChickLit"Gecenin Şahidi Olmaz" dedi. Dedi ve beni Zifiri'ye mahkum ederek bir başıma bıraktı... Hayatının ipleri sürekli başkalarını elindeydi Defne'nin. Her ne kadar eline almak istese de tam aksine bir düğüm daha atılıyordu o ipe. Bazen bile isteye ama ç...