Bu yol nereye gider bilmiyorum ama yürüyorum işte...Hayat; mucizelerle doludur, çoğu zaman sürprizlerle karşılar bizi. Radyoyu açar açmaz en sevdiğin şarkının tesadüf eseri denk gelişi gibiydi bazen, heyecan veren, mutluluk veren tabii bazen hüzünlendiren. Bu tamamen o an çıkan şarkıya bağlıydı. Zifiri de benim hayatımda şans eseri, tesadüfen karışma çıkan biriydi işte bazen mutlu eden bazen hüzünlendiren.
Onun burada ne işi vardı? Yaşadığım şokun ardından aklıma dönüp dolaşan tek sorun buydu. Ona baktığımı fark ettiği an ellerini pantolonunun cebine koyarak çarpık bir gülümseme sergiledi gözler önüne.
'Beni beklemiyordun öyle değil mi Defne Titali KAYMAZEL?' ismimi igneleyici bir tonda söylemesi şaşkınlığımın silinip yerini hırsa ve öfkeye bırakmasına neden olsada hemen kendimi toparlayıp onun gibi iğneleyici bir tavırla konuştum.
'Doğrusu pek de şaşırmış sayılmam sonuçta yolunu kaybetmiş her tasmalı köpek bir gün sahibini tekrar bulur ve sende bulmuşsun tebrik ederim!' Yüzündeki çarpık gülüşün silinmesiyle gülümseme sırası bendenydi. Ağırlığımı tek bacağıma verip, kollarımı göğsümün altında birleştirdim.
'O zaman bu seni şaşırtır!' Üzerine giydiği siyah deri ceketinin sağ kolunu yukarı doğru kıvırıp bir adım attı. Onun adım atmasıyla Buğra ve diğerleri karşı tarafa seri bir şekilde silah çekerken karşımda eli kolunda kalan ve tuhaf bir bakış sergileyen iğrenç suratlı herif dışında diğer iğrenç suratlılarda bize silah çekti. İkimiz de bir anda silahlar arasında kalırken onun gibi bir adım öne attım.
Kolumu saran ele baktım önce daha sonra gözlerine. Başını hafif bir şekilde sağa sola salladı. Bir süre daha bakmaya devam etsem eriyip gidecektim burada. Böyle bir adam nasıl olurda böyle sıcak bakabilirdi. Gözlerimi sımsıkı kapatıp derin bir nefes alırken kolumu parmakları arasından yavaşça çektim.
Benim bir adım öne atmamla karşımdaki iğrenç süratli adam da bana doğru bir adım attı. Bu hareketiyle sağımda ve solumda olmak üzere iki tetik sesi duydum. Eğer bir adım daha atarsa kesinlikle sıkacaklardı. Sırasıyla önce Güney'e ardından Zifiri'ye baktım ama Zifiri'nin şu anda beni gördüğüne bin şahit isterdi.
'Bir adım daha atarsan olmayan beyninin suyunu akıtırım!' Dişleri arasından tıslayarak konuştu Zifiri. Kısa bir süre bakıp tekrar önüme döndüm. Seğiren çenesi, buz gibi bakışları, çatık olan kaşları biraz ürkmeme neden olmuştu.
'Merak etme Buğra kızına dokunacak değilim! ' "KIZI ve BEN!' Buna pek de takılmadan sessiz kalmayı tercih ettim.
'Onu yapacak cesarete sahip olduğunu düşünmüyorum!' Aralarındaki bu gerginlik benide germiş ve mideme kramplar girmeye başlamıştı.
'Sadece beni tanımasına yardımcı olacağım.' Söylediklerine karşılık kaşlarımı çatarak dinlemeye devam ettim.
'Seni tanımak istediğini düşünmüyorum öyle değil mi Defne?' Soruyu bana yöneltmesiyle duruşumu dikleştirdim ve duymamayı tercih ederek hızlı adımlarla ilerleyip bir kaç adım mesafede durdum.
'Kimsin sen Kerem ?' Kendimden emin olarak dik dururken şu anda karşısında olmaktan nefret ediyordum bu da öfkeme öfke katıyordu. Ufak bir sırıtmanın ardından yarıda kalan ceketinin kolunu dirseğine kadar çıkardı. Kolunun iç kısmını bana doğru çevirerek elini üzerinde gezdirdi.
'Ayın karanlık yüzü burada peki ya aydınlık yüzü Defne, aydınlık yüzü nerede?' Duyduklarım hem beni öfkelendirmiş hem de hüzünlendirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİFİRİ
Chick-Lit"Gecenin Şahidi Olmaz" dedi. Dedi ve beni Zifiri'ye mahkum ederek bir başıma bıraktı... Hayatının ipleri sürekli başkalarını elindeydi Defne'nin. Her ne kadar eline almak istese de tam aksine bir düğüm daha atılıyordu o ipe. Bazen bile isteye ama ç...