Öyle bir an gelir ki olduğunuz yerde olmamak, bulunduğunuz durumda bulunmamak için kendinizden bile vazgeçecek duruma gelirsiniz. Şu an tam olarak durumum bu. Burada bulunmamak. Yok olmak....
Ayağı kalktım. Arkama dönüp gitmek istedim. Adım atmama bile izin vermeden kolumdan tuttuğu gibi sürüklemeye başladı. Elindeki çöpü yere atar gibi odanın ortasına attı beni. Eski parkelerin üzerine düştüm. Başımı ona doğru çevirdim. Görüşümü engelleyen saçlarımı umursamadan ayağı kalktım. İki elimle göğsüne vurmamla bir adım geriye doğru sendeledi.
'Sen kendini ne sanıyorsun? Ne hakla beni bir çöp gibi yere atarsın?' Her kelimemde bir kez daha vurdum göğsüne. Ben vurdukça bir adım geri attı. Sırtı duvara değince durdu öfkeyle bileklerimden tutup beni itti.
'Eeh! Yeter be kendine gel! Otur şuraya!' Sandalyeyi göstererek konuştu. Ellerimi göğüsümün altında birleştirerek karşısında durdum. Dik durmak zorundaydım. Boyun eğemezdim.
'Oturmuyorum ne yapacaksın? Vuracak mısın? Vur! Hıh zaten senin gibi bir zorbadan da bu beklenir' yüzüne hafif bir gülümseme takınarak başıyla sandayleyi işaret ettiği an Doruk ve Güney kollarımdan tutarak beni zorla eski ahşap sandalyeye oturttular. Çırpınmama rağmen kas gücü olarak oldukça zayıftım. Ellerimi ve ayaklarımı bağladılar. Hâlâ ismini öğrenemediğim okyanus gözlü karşımda durdu. Yüzüme doğru yaklaştı. Çenemden tutarak ona bakmamı sağladı.
'Ben zorba değilim ama istersem olurum. Ve eminim o halimi görmek bile istemezsin.' Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki nefesi yüzümü okşayıp geçiyordu, gözlerinde boğulmama ramak kalmıştı. Sesli bir şekilde yutkundum. Gözlerimi bir saniye olsun kırpmadan gözlerine baktım. Kahkaha atarak benden uzaklaştığında boğulmak üzere olduğum okyanustan çıktım.
Batu bir saniye olsun kaybetmediği sert öldürücü bakışlarıyla karşımda durdu. O ise hâlâ ismini öğrenemediğim okyanus gözlü en başta bulunduğu yere geçti. Elleri cebinde eski komidine yaslandı. Gözlerim onun üzerindeyken o da beni izliyordu. O sırada Alara yanına yaklaştı ve yanağına öpücük kondurarak elini omzuna koydu. İkisi de bana bakarken hayal kırıklığıyla önüme döndüm. Batu'nun sert yüzünü burnumun ucunda görmemle irkildim. Çenemi sert bir şekilde tutarak ona bakmamı sağladı.
'Arkadaşımızı kesmen bittiyse konuya dönelim.'
'Ben mi onu kesiyorum hah. Adını bile söyleyemeyen bir korkaktan başka ne ki o?'
'Bu-' Doruk söze girmişti ki Güney bir kez daha konuşmasını kesti.
'Neyse' diyerek derin bir nefes aldı Batu ve konuşmaya devam etti.
' Bak güzellik. Güzel kızsın bunu şimdi daha yakından gördük. Ve cesursun. Senden ne istediğimizi anlamışsındır umarım. O kadar zeki olduğunu düşünüyorum.' Bıkkın bir nefes verdikten sonra cevap verdim.
'Biliyorum Adnan'ı' gözlerimi devirdim.
'Aferin. Sarışın aptallardan değilsin demek ki' bir an olsun sert yüzü yumuşamadan yüzüme bakıyordu.
'Yalnız ben doğal sarışınım. Aptal olanlar saçını boyatanlardır. ' derken kendimden emin tavrımla sarışın olmadığını bilsem de saçları boyalı olan Alara' ya baktım. Öfkeyle bir adım attı ama Okyanus gözlü kolundan tutarak onu geri yerine çekti. O sırada Batu komidinin çekmecesinden bir şey aldı ve tekrar karşımda dikeldi. Elindeki poşeti ucundan tutup gözümün önünde sallamaya başladı.
'Bunu tanıyor musun? Ya da hatırlıyor musun?' Gözlerimi kısarak elindeki poşeti incelemeye başladım. İçinde siyah metal bir silah vardı. Hafızamın bana yaşattığı şokla gözlerim bir Batu'nun bir de elindeki poşetin içinde bulunan silahın arasında mekik dokudu. Yalvarırım hafızam beni bu sefer yanıltsın diye içimden bin defa tekrar ettim. Yutkundum ve olabildiğince derin nefes aldım. Sakinliğimi korumak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİFİRİ
ChickLit"Gecenin Şahidi Olmaz" dedi. Dedi ve beni Zifiri'ye mahkum ederek bir başıma bıraktı... Hayatının ipleri sürekli başkalarını elindeydi Defne'nin. Her ne kadar eline almak istese de tam aksine bir düğüm daha atılıyordu o ipe. Bazen bile isteye ama ç...