KUMSAL

5.7K 476 108
                                    

Peker Bey teknelerin ikisine de bayılmıştı ama kendine özel bir tekne istediğini, bunun içinde şirkete geleceğini söyleyip, eşi ve oğlunu alıp gitmişti.

Peri babalarıyla beraber gelmişti. Deniz Abim Peri'yi görünce gözleri parlayarak yanlarına gitti. Berzan Amca abimi görünce kötü kötü bakmaya başladı ama Perihan Teyzenin, kimseye çaktırmadan, attığı çimdik yüzünden çabucak toparlandı. Benim gözümden elbetteki kaçmaz. Yıllardır annem ve Perihan Teyzenin kocalarına bazen dilleriyle, bazen cilveleriyle, bazen de çimdikleriyle istediklerini yaptırmalarını izleyerek büyüdüm.

Babamla annem, yanlarına gittiler. Babamın yüzünde bir şeyler söyleyecekmiş de kendini zor tutuyormuş gibi bir ifade vardı. O da annemden çimdiği yiyince, anneme dönüp; "Ne var?", gibisine baktı. Tabii aldığı cevap kalkan bir tek kaş ve sert bakışlar oldu. Ben ve Yosun her zamanki gibi film izler gibi uzaktan bu manzarayı izliyorduk.

Emir Amcam ve Ebru Teyzem (ki yenge demek çok abes geliyordu çünkü kendisi annemin kız kardeşi gibiydi) artık Marmaris'e yerleşmişti. Babaannemle dedem, rahmetli olunca amcam uzunca süre kendine gelemedi.

Ölümleri ani değil ama arka arkaya oldu. Önce babaannemi kaybettik. Dedemin kalbi bu üzüntüye bir ay dayanabildi. Amcam hem Kumsal'ın zıpırlıklarından hem de aile büyüklerini kaybetmenin üzüntüsünden mi bilinmez biraz hastalık hastası oldu. Ölüm korkusu geldi üzerine.

Babamda onu üretimin başına yolladı. Gerçekten iyi geldi orası, ona da Ebru Teyzeme de. Fuarlara bile gelmiyorlar. Sadece arada, amcamın kontrolü falan olursa geliyorlar. Bir gece kalıp, gidiyorlar.

Buradaki evde, Yosun kalıyor ama oraya dahi gitmiyor amcam. Bir gece bizde kalıp, dönüyorlar hemen.

Yosun, kuzenimden öte bana kızkardeş gibidir ama gerçekten, amcamı çok yıprattı. Hep burnun dikine gitti. Şirket dışında hiçbir konuda istikrar sağlayamadı. İç mimar olması bile annem sayesinde oldu.

Okulu bırakmak istediği noktada annem "Dur", dedi. Liseden atılma noktasına geldi. Kavga, dövüş ne ararsanız vardı. Asi, ele avuca sığmaz bir ergenlik geçirdi. Üniversite ise ayrı bir hengameydi. Önce devlet üniversitesi kazandı. Sonra devamsızlıktan kaldı. Yine sınava girdi, özel bir üniversiteyi kazandı. Kör topal iki, üç sene gitti. İkinci sınıfı zorda olsa bitirdi, derken "Ben okumayacağım" dediği noktada annem kimseye bırakmadı ve elini masaya vurup "Yeter", dedi. Yosun tırstı tabii ama pek takacak gibi gözükmedi.

Annem ciddi ciddi, "Okulu bırakırsan şirkette çalışamazsın" deyince, mecburen okulu bitirdi. Yoksa asla bitirmezdi. Şirketi sevmesinin tek sebebi de gerçekten tekne dekorasyonunu çok sevmesi ve başarılı olması. Yoksa, para pulda umurunda değil.

Onun lise zamanlarında, ben üniversite de okuyordum. Boş vakitlerimde de şirkete yardıma gidiyordum. O da habire disipline gidiyordu. Tamam ben de asiydim ama benim ki arkadaş çevresinin içinde kalıyordu. Yosun herkesin gözüne sokarak yapıyordu ne yapacaksa.

Yani bu hareketlerin Berdan'la bir alakası vardı bence. Hep onun dikkatini çekmeye çalıştı sanırım. Berdan'la aynı lisedeydiler.

Berdan ondan iki üst sınıftaydı. Anlatmama gerek yok sanırım, lisenin en gözde çocuğuydu. Basketbol takım kaptanı, yakışıklı, ağa, okula özel şoförle geliyor falan, okul yıkılıyormuş.

Yosun ne zaman bir araya gelsek habire anlatırdı. Berdan kusardım artık. Lakabıda seninkiydi. Evet Berdan çocukken bana takık olduğu için "Seninki şöyle yaptı, seninki böyle dedi," diye durmadan anlatırdı. Taa ki ben dayanamayıp bir gün;

— Ya Yosun o benimki değil de seninki olmasın sakın, diye gerçeği yüzüne vuruncaya kadar. Önce inkar etti tabii, "Yok öyle bir şey, daha neler," diye şarladı bana. Ben biraz daha üstüne gidince de kapıyı çarptı gitti.

Geç Gelen Aşk Çocuklar (#Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin