Deniz muhteşemdi. Bana Bozburun'u hatırlattı. Keçi adası civarındaki gibi, turkuaz, mavi ve berraktı. Karada beni yakalayabilirdi ama denizde işi zor... yine mi ya yine mi büyük konuşmuştum.
— Akşam, karanlıkta denize girmeyi sevmediğim için seni yakalayamadım ama gündüz şansın yok, dedi beni kucağına alırken.
— Küp gibiyim ya, belin ağrımasın yine, dedim dil çıkartırken.
— O Volkan'ın verilmiş sadakası varmış, böyle bir deliden kurtulmuş, dedi beni kucağından denize bırakırken. O beni atarken ben nefesimi tutmuş, açığa doğru dipteki güzellikleri seyrederek, ilerliyordum, onun delireceğini bile bile.
Volkan'ın bana deniz kızı deyişi geldi kulağıma. Nereye gidiyorsun deniz kızım. Tamam Cihan'dan hoşlanıyordum ama ben aşkımı geride nasıl bırakacaktım. Bu sırada güçlü bir çift kol tarafından kucaklanıp, yüzeye çıkartıldım.
— Kızım sen su katılmamış bir manyaksın. Aklımı kaçırıyordum az daha, sen kendini deniz kızı falan mı sanıyorsun bu saçlarla, deyince kendimi kollarından zorla çıkartıp, karaya doğru hızla yüzmeye başladım.
Şaşırdığından olsa gerek bir müddet arkamdan gelmedi, neden sonra bana yetişti. Önce bacağımdan sonra kolumdan tuttu ve beni durdurdu. İkimizinde ayakları yere değmiyordu. Suyun üzerinde yavaş yavaş hareket ederek, birbirimize ters ters bakmaya başladık.
— Ne oldu? Neye bozuldun birden?, diye sordu kaşlarını çatıp.
— Bir şey olduğu yok. Bugün tekne size lazım değilse ben Kos'a geçeceğim. Bu akşam orada kalırım, yarın sabah dönerim, dedim gözlerimden ateşler çıkarak.
— Hani yarın sabah bana kahvaltı hazırlayacaktın n'oldu?, diye sordu tek kaşı havada.
— Cihan çok üstüme geliyorsun, beni rahat bırak. Tekne lazım değilse gidiyorum, dedim hırsla.
— Kim sıkıyor seni anlamadım ki? Birden bire ne olduk onu da anlamadım? Tamam ya nereye istersen gitmekte özgürsün. Çekimler üç gün sonra başlıyor. Gelirsen senin teknende çekeriz, gelmezsen de canın sağ olsun, dedi ve beni denizde bırakıp güçlü kulaçlarla yüzerek, karaya çıktı. Havlusunu aldı ve bana bakmadan, hırsla merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı.
Ben de aynı hırsla botu denize çektim ve hızla tekneye geçtim. Mevki olarak Bodrum'a daha çok yakındık. Kos'a gidene kadar akşam olurdu ve ben gün kaybederdim. İbrahim Kaptan muhtemelen şekerleme yapıyordu. Motoru çalıştırdım ve demir aldım. Son sürat, Bodrum'a doğru gitmeye başladım. İbrahim Kaptan yanıma geldi.
— Kumsal Hanım nereye gidiyoruz, ben geçseydim dümene, dedi ama onu duymuyordum bile. Beynimde hala "Deniz kızı mı sanıyorsun kendini" sözü dönüyordu.
Tamam biliyorum, Cihan'ın bir suçu yok, nereden bilecek ki Volkan'ın bana deniz kızı dediğini ama o bana deniz kızı dediği anda Volkan'a ihanet ediyormuşum gibi geldi. Evet çok aptalca, ayrılmayı isteyen oydu, ilişkimiz bitti ama ben hala daha çok saçma bir şekilde kendimi ona ait hissediyordum.
Nispeten boş bir koya demirledim tekneyi ve dalış takımlarımı çıkartıp teknenin arkasından kendimi denize bıraktım. Yaklaşık 45 dakika kadar yüzdüm. Balıkları ve yosunları seyrettim. Arada, insanların denize atıkları çöpleri görüp yine sinir oldum. Yüzeye çıktığımda, İbrahim Kaptan, endişeyle beni bekliyordu.
— Yine suda çok kaldınız, Kumsal Hanım. Cihan Bey, arka arka arkaya defalarca arayınca, en sonunda kusura bakmayın ama mecburen açmak zorunda kaldım. Dalmaya gitti, dedim, çıkınca arasın, dedi telefonu kapattı, dedi İbrahim Kaptan üzüntüyle. Sadece başımı salladım, cevap vermedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Gelen Aşk Çocuklar (#Tamamlandı)
Ficción General(5. Hikaye) Geç Gelen Aşk'ın, Bu Defa B'aşk'a'nın ve Geçmişten Gelen Rüzgar'ın çocukları bir hikayede buluştular. Deniz, Peri, Kumsal, Berdan, Baran, Yosun ve diğerleri. Nermin, Demir, Perihan ve Berzan koca koca insanlar olmuşlar. Bakalım onların...