Sabah çok ciddi bir şekilde hazırlandım. Siyah takım elbisemin içine beyaz ipekli bluzumu giyidim. Yüksek topuklu stilettolarımı elime aldım ve aşağı indim. Annem beni öyle görünce;
— Hatırı sayılır bir müşteri gelecek galiba, dedi başımı salladım ve kahvaltıya oturdum. Sesimi çıkartmadım. Gergindim, zaten fark ediliyordu, konuşursam iyice anlayacaklardı, gerginliğimi.
— Bugün erken gel de şu isteme, nişan olaylarını bir konuşalım kızım. Sanırım Cihan çok fazla beklemeyecek, dedi annem yüzüme bakarak.
— Annem konuşulacak çok bir şey yok. Nişan falan istemiyorum, bana göre gereksiz para israfı. Geldikleri zaman hem isteme olur, hem de yüzükler takılır biter gider. Düğün içinde o gece karar verirsiniz ama sanırım iki düğün olacak. Birisi burada, birisi İngiltere'de, dedim ağzıma bir lokma ekmek atarken.
— Bu konuşmadan anladığım...
— Annecim akşama gelmeyeceğim, dedim ve ayağa kalktım. Mantomu aşağıda bırakmıştım, onu aldım ayakkabılarımı giydim ve çıktım. Güner arabayı kullanırken, kulaklığımı takıp son kez hazırladığım slide'ı seyrettim.
Şirketten içeri girdiğimde, tüm personel gerginliğimi anlamışçasına, çil yavrusu gibi dağıldı. Odama çıktım, Müge'den duble kahve istedim. Peri dahil hepimizin hayatı bu konuşmaya bağlıydı. Adamı ikna edemezsem, düşmanlığı devam edecekti.
Cihan'ın ve misafirlerin geldiği bilgisini iletti Müge. Telefonumu aldım son kez aynaya baktım ve toplantı odasına özellikle onlardan sonra girdim.
Martin yılışık bir şekilde sırıtarak beni bekliyordu. Şeytan dedi, vur ağzına iki tane yüzü gözü dağılsın ama ona uymadım. İyi bir ev sahibi gibi içecek bir şey isteyip istemediklerini sordum. Çay istediler.
— Sizin istediğiniz tarzda bir kaç tane çizim yaptım. İç dekorasyonu istediğiniz stilde annem çizecek, dedim ve bilgisayar yerine telefonuma bastım. Önce babamın eski ortağı ve Hazal'ın çıplak fotoğrafı yansıdı ekrana. Martin'in beti benzi attı.
— Şey pardon bu babamın eski ortağının fotoğrafı araya nasıl girmiş anlamadım, dedim üzgün ve mahçup bir ifadeyle. Martin durdu;
— Yanındaki kadın kim?, diye sordu bilmiyormuş gibi.
— Babamın eski eşi. Eğer bu haltı yemeseydi belki ben dünyaya gelemeyecektim ya da onun kızı olarak gelecektim, kim bilir, dedim ve tekrar bastım bu sefer başka bir resim Hazal ve ünlü bir şarkıcının fotoğrafı ama masum bir fotoğraf. Sonra adamın kucağında adamla öpüşürken bir fotoğraf. Babam yanlarında, Hazal babama yaltaklanırken bir fotoğraf. Martin'in rengi falan uçtu. En son şarkıcıyla yatakta fotoğrafı açınca, nereye bakacağını şaşırdı.
Benim ve Cihan'ın yüzüne baktı.
— Beni buraya bunları göstermek için mi çağırdınız?, diye çıkıştı.
— Bakın Bay Martin. Benim ailem Hazal Hanıma hiçbir şey yapmadı. Aksine Hazal Hanım benim aileme çok zarar verdi. Oyuncağı olmayın, onun olmayan kinini gütmeyin. Onun aileme olan öfkesinin tek sebebi kazanamamış, anneme yenilmiş olmasıdır.
Benim ailem mutlu, o da kendine bir aile kursaymış ve mutlu olsaymış ama o gitti hem benim ailemin hem de başka bir ailenin yuvasını yıkmaya kalktı. Türkiye'de bir söz vardır. Aile yıkanın ailesi olmaz. (Yuvayı, İngilizce'ye aile olarak çevirdim) Hazal Hanım kendi ektiklerini biçiyor bence. Siz de onun yolundan gidip lütfen kötülük ekmeyin, dedim acı bir ifadeyle.— Bana bunların hepsi yalan demişti. Önce fotoşop diyecektim ama, fotoğraflar fazlasıyla gerçekçi...
— İstediğiniz kadar yakınlaştırıp inceleyebilirsiniz. İsterseniz orijinallerini de getirebilirim, dedim acı bir gülümsemeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Gelen Aşk Çocuklar (#Tamamlandı)
Ficción General(5. Hikaye) Geç Gelen Aşk'ın, Bu Defa B'aşk'a'nın ve Geçmişten Gelen Rüzgar'ın çocukları bir hikayede buluştular. Deniz, Peri, Kumsal, Berdan, Baran, Yosun ve diğerleri. Nermin, Demir, Perihan ve Berzan koca koca insanlar olmuşlar. Bakalım onların...