Sabah beni kendi elleriyle şirkete bıraktı. Arabama baktı. Anahtarları istedi. Yavru köpek gibi suratına baksamda işe yaramadı. Korumam olacak vatandaşa anahtarları verdi, zannedersem adam evi zaten biliyordu. Direksiyona kendisi geçti, ben de şirkete geçtim.
Yosun odamda beni bekliyordu. Bilmemi istemediği bir şey yaptığı zamanki gibi suçlu ve boynu bükük koltukta oturuyordu. İçin içinse mutluydu. Gözlerindeki pırıltılar mutluluğunu ele veriyordu. Evet, bebek kesin ve net geliyordu. Bilmiyorum diye bana haber vermeye gelmişti, masum.
— Merhaba kuzi nasılsın?, diye sordu gülümseyerek.
— İyiyim kuzim sen nasılsın?, diye sordum neden geldiğini bilmiyormuş gibi sakince geçip yerime otururken.
— Kum canım ben sana bir şey diyeceğim ama bak n'olursun kızma. Ben de böyle olsun istemedim. Çok erken ama gelene git denmiyor işte... araya girdim.
— Kim geliyor Yosi? Tam fuar üstü kabul etme bence, dedim gözlerimi kocaman açıp p.çliğine. Kızardı, bozardı, sonra utanarak;
— Kum gönderemem, bebek geliyor, dedi kafasını yerden kaldırıp, boynunu bükerek. Beraber büyüdüğüm, manyak, ipte kazıkta kuzenim masum, mülayim duruyordu karşımda.
— Tebrik ederim canım benim, dedim o halini görünce gözlerim dolu dolu. Yerimden kalkıp sarıldım. Yosun çok değişmişti şu kısacık zamanda. Bir anda büyümüş, olgunlaşmıştı.
— Kızmadın mı?, diye sordu şaşkın.
— Yosim gözlerinden mutluluk fışkırırken ben sana nasıl kızabilirim. Fuar her zaman olur ama benim çatlak kuzim her zaman anne olmuyor, dedim daha sıkı sarılırken.
— Ben kızacaksın diye çok üzüldüm. İnan planlı değildi, aniden...
— Yalnız detay vermesek sevinirim. Ben onu leyleklerin getirdiğine inanmak istiyorum. Allah tamamına erdirsin, vatana, millete, ailemize faydalı, anası gibi zirzop babası gibi hödük olmayan bir vatandaş olsun, dedim kahkaha atarken.
— Kızım var ya işin gücün goygoy seni de göreceğiz, seni de. Asilzade doğuracan bir de, dedi tek kaşını kaldırıp, alay ederek.
— Of Yosi intikamın acı olacak. Sus zaten dün sabah bir halt ettim. Kayınvalidemle daha tanışmadan, kalayladım, dedim kıpkırmızı bir şekilde.
— Kızım yine ne yaptın?, diye sordu Yosun şaşkınlıkla açılan ağzını eliyle kapatırken.
— Cihan'a çok kızmıştım bir gece önce. Sabah telefon ettim, alo demesine müsaade etmeden, bastım kalayı. Meğer o banyodaymış, telefonu annesi açmış. Rezalet, neresinden bakarsan bak rezalet. Üstelik, Cihan acele ettiği için annemlerle beraber tanışacağız. Yarın akşam geleceklermiş, Cihan Bey öyle buyurdular, dedim telefonum çalmaya başladı. Arayan annemdi.
— Alo annem, dedim telefonu açar açmaz. Yosun el sallayıp kalktı o arada.
— Kumsal, kızım Cihan bizde şimdi. Bir şeyler anlattı. Aman deyim kızım, Cihan'ın sözünü dinle bak anlattıkları beni bile korkuttu, dedi endişeyle. Of be Cihan, önce şu toplantıyı yapaydıkta sonra annemlerle konuşaydın, dedim içimden. Dışımdan ise annemi yatıştırmak adına;
— Annem merak etme hem Cihan yanımda, hem de yakın korumam var. Ben de kendimi koruyabilirim yani üç koruma ile geziyorum gibi düşün, dedim içi rahatlasın diye.
— Tamamda kızım sen yine de dikkatli ol, dedi ağlamaklı.
Birde yarın akşam hep beraber dışarı çıkacakmışız, tanışma yemeği yenecekmiş, dedi alayla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Gelen Aşk Çocuklar (#Tamamlandı)
Fiction générale(5. Hikaye) Geç Gelen Aşk'ın, Bu Defa B'aşk'a'nın ve Geçmişten Gelen Rüzgar'ın çocukları bir hikayede buluştular. Deniz, Peri, Kumsal, Berdan, Baran, Yosun ve diğerleri. Nermin, Demir, Perihan ve Berzan koca koca insanlar olmuşlar. Bakalım onların...