Ben daha kalmak istesem de onun işleri varmış. Sen git ben bir kaç gün daha kalayım, dedim onu da dinlemedi. Arabamı yanında getirdiği şoföre verdi, beni helikoptere bindirdi ve adaya gittik.
Yaza göre ada daha sakindi. Sadece stüdyo çekimleri yapılıyormuş bir de bir dizinin bir kaç bölümü çekiliyormuş. Eve çıktık. Ciddi bir işadamı havasında giyinip, atv ile gitti. Ben de bilgisayarda çalışmaya başladım.
Ayrılınca biz düğün falan konuşulmamıştı, nasıl yapacaktık acaba? Soruyu kafamdan uzaklaştırıp, çizimime odaklandım. Annem aradı.
— Kızım Bozburun'dan ayrılmışsın. Neredesin?, diye sordu. Sorunun cevabını tahmin ediyorum ama tasdikletmek istiyorum der gibi geliyordu sesi.
— Anne Cihan geldi...
— Barıştınız, seni yanına aldı. Anladım da kızım bir kere haber versen, dişimi kıracağım, dedi sinirle.
— Sen de anneannemlere hep haber veriyormuşsun zaten, dedim sırıtarak.
— İnan varya Kumsal, kime çektin bilmiyorum ama...
— Sence, diyerek araya girdim.
— Kapat Kumsal kapat. Eve gelince konuşuruz, dedi hırsla. Telefon arkasından onunla şakşak geçmek çok zevkliydi ama yüz yüze gelince o lafları bana yedirecekti çok iyi biliyordum.
Cihan hava kararmadan geldi. Canı sıkkın gibi yüzü hala ciddiydi.
— Ne oldu canım?, diye sordum merakla.
— Dağıtım firması ile sorun çıktı, çözemiyoruz. Yarın sabah erkenden İstanbul'a dönsek bana kızar mısın?, diye sordu biraz mahçup.
— Tabii ki de hayır. Benim de işlerim birikti onları toparlamam gerekiyor, dedim gülümseyerek. Yanıma geldi beni kocaman öptü ve;
— Hadi bakalım doğru yemeğe, dedi ve beni yine mutfağa soktu. Beraber iki tepsi hazırladık ve film izlerken yemeğimizi yedik. Erkenden de yattık.
Sabah daha hava karanlıkken beni uyandırdı. Gökyüzü açık ama yıldızlıydı. Helikoptere binip doğru onun şirketine geçtik. İlk defa İstanbul'da ki ofisine geliyordum. Ünlü plazalardan birinin en üst üç katı ona aitti. Plazanın üstünde Karahan yazsa da tamamı onun değildi yani değildir herhalde.
— Sen geç dinlen, seni birisi eve bırakır şimdi, dedi ve aylardır ilk defa babam gibi sert, granitten oyulmuş gibi donuk bir iş adamı olarak geldi karşıma.
— Cihan önemli değil ben bir taksi ile eve geçerim, dedim omzumu silkerek. Yüzü iyice sertleşti.
— Kumsal şu anda daha fazla sinirlenmeyeyim oldu mu?, dedi tek kaşını kaldırıp.
— Cihan ne var bunda? Ben koskoca bir kadınım başımın çaresine de bakarım, dedim kendimden emin.
— Bakabileceğini biliyorum ama bugün o gün değil, dedi ve benden bir şeyler sakladığını anladım.
— Cihan neler oluyor?, diye sordum korkarak.
— Kumsal bak seni korkutmak istemiyorum, iş ne kadar ciddi bilmiyorum ama dün akşam şirkete bomba ihbarı yapılmış. Lobide boş bir koli bulunmuş. Bu sefer boştu ama ikinciye bu kadar şanslı olmayabilirsiniz diye mesaj atmışlar, dedi sinirle.
— Nereden?, diye sordum tek kaşımı kaldırıp.
— Ne bileyim güzelim nereden? Bilsem koşarak gider kendi ellerimle...
— Mesajı ne şekilde iletmişler?, diye sordum bu seferde.
— Mail, dedi dümdüz.
Bilgisayarı açtım ve gelen maili incelemeye başladım. Gönderenler profesyoneldi, ben bile lokasyonlarını bulamamıştım. IP adresi dünyanın dört bir tarafını dolaşmış ve yok olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Gelen Aşk Çocuklar (#Tamamlandı)
General Fiction(5. Hikaye) Geç Gelen Aşk'ın, Bu Defa B'aşk'a'nın ve Geçmişten Gelen Rüzgar'ın çocukları bir hikayede buluştular. Deniz, Peri, Kumsal, Berdan, Baran, Yosun ve diğerleri. Nermin, Demir, Perihan ve Berzan koca koca insanlar olmuşlar. Bakalım onların...