Ona kızıp kızlardan birisini aramıştı, nişandan günler önce o dağ ayısıyla onu yan yana görünce.
Kızla önce yemek yemiş, sonra da bilindik gece klüplerinden birine götürmüştü onu. Grupla buluşmuşlar, neredeyse sabaha kadar pistte dans etmişler, birbirlerine imalarda bulunmuşlardı. Normal şartlarda kızı deli gibi öperdi ama içinden gelmedi. Kafayı bulunca öperim, dedi. Bir ara öpmeye yeltendi, gözünün önüne o mavi gözler geldi öpemedi.
Kızı aldı yazlık eve götürdü. Kapıdan girince öpüştüler. Olmadı, yapamadı. Bırakın ilerisini, öpücüğü bile uzatamadı. Gözünün önünde hep o gözler, yağmurun altındaki o öpücük vardı, hani sonrasında beş kardeşi yediği. Eli istemsizce yanağına gitti.
Kızı aldı, gerisin geriye şehre döndü. İstediği yerde indirdi ve eve gitti. Üzerindeki kıyafetlerle kendini yatağına yattı. Bir deniz kızı tarafından büyülenmişti, "Hem de sadece bir öpücükle", diye düşündü. Eskiden deniz kızlarının denizcileri sesleri ile büyülediklerine inanırlarmış. Annesi denize açıldıklarında anlatmıştı bu hikayeyi. Aklına geldi birden. Belki de o yüzden kıza, deniz kızı diyordu, kendisini büyülediği için.
Arkadaşlarını, çevresini düşünmeye başladı. İçinde bulunduğu grup tam bir vur patlasın, çal oynasın, nerde akşam, orda sabah, gezmeyi tozmayı seven, hayatı asla ciddiye almayanlardan oluşuyordu.
Hepsi zengin çocuklarıydı. Her gece su gibi içer, bol para harcarlardı. Birbirleriyle çıkarlar, sonra da arkadaş kalırlardı. Onlarla eğlenmeyi, gezmeyi severdi ama gruptan hiçbir kızla takılmamıştı. Kendi kendine de söz vermişti; "Aklı başında, kafası çalışan bir kızı 30 yaşına kadar bulursa evlenecekti". Tam 30 yaşındaydı ve gerçeklen aklı başında, dürüst, çalışkan ama manyak bir kız bulmuştu.
Kızı düşünerek sızdı. Sabah yine bir şey olmamış gibi işe gitti. Kızın başı o kadar kalabalıktı ki haftasonuna kadar çok az karşılaştılar. Cumartesi gecesi için program yapmıştı ama babası "Patronunun oğlunun nişanı var, oraya davetliyiz. Sen de gel istersen", dedi. Hevesli görünmemeye çalışarak;
"Yapacak daha iyi bir işim yok, olur", dedi umursamaz bir tavırla ama kızı göreceği için çok mutlu olmuştu. Belki dans bile edebilirdi kızla.
Yarım gün şirkete uğradı, kalan işlerini halletti ve eve gidip hazırlandı. Salondan içeri girdiğinde gözleri onu aradı ama o yoktu ortada. Kuzeni, ortalıkta dolanıyordu ama onu göremedi.
Kuzeni; "Deniz Abilerin yanında", dedi soran birilerine. O yanlarına gidemezdi ki. Ne diyecekti? Odada ondan başka kimseyi tanımıyordu, onunla da bir samimiyeti yoktu, henüz. Huzursuz bir şekilde yerine oturdu. Kız tarafı aslını inkar etmiyor, biz aşiretiz diye adeta bağırıyordu.
Kendi yaşlarında, yanında eşi olmayan erkekleri hesapladı kız tarafından. Çok fazla yoktu ama olanlar potansiyel rakipti onun gözünde. Sonra nişan başladı. Abisi ve nişanlısı dans ederken o son hazırlıkları kontrol ediyordu, üzerinde minicik bir elbiseyle. Solaryuma girdiğini farketmişti ama nedenini çözememişti. Elbiseyi görünce nedenini de anlamış oldu.
Kız tarafından bekar erkekler gözleri parlayarak ona bakıyordu. Annesi inat yapar gibi;
— Demir Beylerin kızı da büyüdükçe daha bir güzelleşmiş, baksana Peker, maşallah, dedi içten bir şekilde. Annesinin gelin olarak çoktan kıza göz koyduğunu anladı. Kendisi de onu istiyordu da "Acaba damat olmaya ben hazır mıyım?", diye kendine sorarken kız ortadan yok oldu. Geçen gün tanıştığı insan irisi adam da peşinden gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Gelen Aşk Çocuklar (#Tamamlandı)
General Fiction(5. Hikaye) Geç Gelen Aşk'ın, Bu Defa B'aşk'a'nın ve Geçmişten Gelen Rüzgar'ın çocukları bir hikayede buluştular. Deniz, Peri, Kumsal, Berdan, Baran, Yosun ve diğerleri. Nermin, Demir, Perihan ve Berzan koca koca insanlar olmuşlar. Bakalım onların...