43

586 53 9
                                    

Jungkook

Sakinleştiğim zaman ondan ayrılıp endişelenmemesi için zoraki bir şekilde gülümsedim. "Sadece kâbustu sorun yok. Saat kaç?" Camdan içeri giren güneş gözlerimi acıtıyordu.

"11.30 olmuş. Uyanıp dersimize yetişelim bebeğim. "

Beraber kalkıp ellerimizi yüzümüzü yıkadıktan sonra dişlerimizi fırçalamayı ihmal etmeyip kişisel işlerimizi tamamladık. Mutfakta bir şeyler atıştırdıktan sonra yatak odamıza geri gelip giyinmeye başladık. Üstüme bol siyah renginde salaş bir sweat, altıma koyu mavi jean pantolon giydikten sonra siyah bir converse giyip kombinimi tamamladım. Sıcaklıktan dolayı üstüme ceket veya mont alma gereği duymamıştım. Yoongi'de hazırlandıktan sonra evimizden çıktık ve arabaya binip okula yol aldık.

O arabayı sürerken ben camdan etrafı izliyor ve düşüncelerime dalıyordum.

Bu Tanrı'nın bana verdiği bir çeşit huzursuzluk muydu? Ya da Taehyung'un hissettirdiği rahatsızlık mı? Her neyse bir şeyin olacağını anlamıştım. Ama neden? Niye? Büyük ihtimal Taehyung'tu. Savaşımızın bittiğini ve kazandığımı biliyordum. Yoongi eski günahkâr değildi. Onu değiştirmiştim ve istediğimi elde etmiştim. Ama Taehyung hâlâ neyin saçmalığını yapıyor anlamış değilim.

Düşüncelerimden beni ayıran okul ile arabadan inip beraber içeri girdik. Koridordaki renkli dolaplar ve ergenler ile sıkıcı alana yine geldiğimi şimdi daha iyi kavrıyordum.

Onu durdurup ters yönü işaret ettim. "Ayılmak için kantine gidip kahve alacağım, senin istediğin bir şey var mı?"

Gülümsedi. "Bana da kahve alırsan sevinirim. Salonda seni bekliyor olacağım."

Yollarımızı ayırıp o salona bense kantine gittim. Ayakta uyurken sonunda sıram geldiğinde siparişimi verip bekledim. Siparişlerim olduğunda 2 kahvemi alıp koridorda yürümeye başladım. Omzuma çarpan kişi ile kahvem az kalsın dökülüyordu. Sinirle baktığımda o kişinin Taehyung olduğunu görmüştüm.

Hızlıca salona gelip Yoongi'nin önüne kahvesini koydum ve yanına oturdum. Gözleriyle beni dikkatlice izlerken gülerek ona baktım. "Hey ne oldu? Yüzümde bir şey mi var?"

Omuz silkti ve yüzündeki sevimli gülümsemesiyle saçlarımı karıştıdı. "Bakamaz mıyım?"

Beni kızartmak hoşuna gidiyor olmalı.

Jimin

Taehyung'un dünden beri devam agresifliği pek bir sinirimi bozmuştu. Şimdi ise derse 20 dakika kaldığı için bahçede bir ağacın altında oturuyorduk. O öylece durmuş düşüncelerine dalmışken ben bağdaş kurmuş elimdeki milkshakei içiyordum. Aslında pipeti dişliyorum desem daha doğru olur. Bana dönüp baktığını hissettiğim zaman daha da gerilmiştim.

Eliyle koltuk altımdan kavrayıp beni kaldırdı ve önünde bağdaş kurup oturmamı sağladı. "Özür dilerim Minie, cidden şu sıralar sinirliyim ve tepkimi istemsizce senden çıkardım." Cevap vermediğimi fark edip işaret parmağıyla kolyemden çekip yüzlerimi yaklaştırdı. "Tripliyiz hmm?"

"Taehyung..." Sonunda cesaretimi toplayıp gözlerimizi birleştirdim. "Belli etmiyorum ancak çok kırıldım. Bana birden bire amaçsızca öyle bağırman pek hoş değil."

Parmağı hâlâ kolyemdeydi ve yüzlerimiz yakınlığını koruyordu. Dudaklarıma bir buse bırakıp mırıldandı. "Özür dilerim sarışınım." (Bu kısmı duyuru olarak atmıştım ve yoonkook sanmıştınız fakelendiniz :D)

Hasiktir be...işte şu tek kelimesine düşerim.

My Sweet Angel/Yoonkook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin