1.0

832 78 54
                                    

Bundan 2 yıl önce hayatım şuan ki halinden bir hayli farklıydı. Dün yüzlerini görmeye dayanamadığım 3 insan tek arkadaşlarımdı. 

Birde James vardı tabiki.

Sanırım onu hayatımın hiçbir kısmında arkadaş olarak görmemiştim.

5 yaşında sahilde kumdan kale yapmamda yardımcı olmasıyla tanışmıştık. 6 yaşında köpekten kaçmama yardım ettiğinde yakınlaşmış ve 7 yaşında Kara Gölün yanındaki ağaç evi yapmaya başladığımızda sonsuza kadar beraber olacağımızı sanıyorduk.

Doğma büyüme bu kasabada yaşayan bir tek ikimizdik. Diğerleri sonradan aramıza katılmıştı. Sirius 8, Remus 9 ve en son Peter 10 yaşında gelmiş ve grup tamamlanmıştı. Ağaç evde insanlara yapacağımız şakaları düşünüyor, çizgi roman okuyor ve Bertie Bottsun şekerlerini yiyorduk. Her ergen gibi Peter ve Sirius kızların numaralarını almaya çalışıyordu.Garip bir şekilde başarıyorlardı da.

Remus ise birine platonikti.

James ve ben ise...

Kesinlikle arkadaşlıktan fazlasıydık.

2 yaz önce

Kasabanın tepesinde kalan saklı yere gelmiştik. Burası bizim özel yerimizdi. Geçen yaz James beni buraya getirmiş ve burayı sadece ikimizin bileceğini başkasına söylemeyeceğimize söz vermiştik. Buranın bize ait olduğunu kanıtlamak için de tepedeki söğüt ağacının oraya da isimlerimizin baş harfini kazımıştık.

Bu tutmadığın ilk sözdü James.

Ağacın kenarına oturup sırtını ağaca yaslamıştın. 

Bende sana yaslanmıştım.

O zamanlar çevrendeki herkesle kavga ediyordun. Özellikle kasabaya yeni yerleşmiş şu fransız çocukla. Ne zaman onu görsek sataşmaya başlıyordun. Kasabadaki kızlar senin bu asi hallerine bayılıyorlar ve benden senin numaranı istiyorlardı.

Onların kafalarını koparmak istiyordum.

Liseye geçiyor ve büyüyorduk. Büyüdükçe daha da yakışıklı olmaya başlamıştın ve bu beni tedirgin ediyordu. 

Ya bir gün arkama yaslandığımda senin sıcak göğsün değil de duvar olursa ne yapacaktım?

Sigara paketini çıkardığında içinden iki dal aldı. Birini kendi dudaklarına diğerini ise benim dudaklarımdaydı. Son zamanlarda tarçından çok sigara kokmaya başlamıştın.

 Bu beni üzüyordu. Tarçın kokunu seviyordum.

Cebimden siyah zippoyu çıkardığımda gülmüştün. Uzun zamandır güldüğünü görmediğim için kafamı arkaya verip gülüşünü görmek istemiştim. Dediğim gibi o zamanlar aşırı agresiftin ve bana asla nedenini anlatmadın.

Güneş batıyordu ve ela gözlerin güneşin etkisi yeşile kaymıştı. Yeşille sarı birbirine karışmış ve parıldıyorlardı. 

Sanırım en çok gözlerini seviyordum.

''Lils'' diye bana seslendiğini hatırlıyorum. Ona soran gözlerle baktığımda rüzgar esmiş ve perçemlerim çıkmıştı. Sağ elini kaldırıp saçımı kulağımın arkasına almıştın. Gözlerim kendiliğinden kapanmıştı. Eli yanağımda duruyordu.

Bu anda hayatımın sonuna kadar kalmak istiyordum. 

''Şuan bu tepede sence ne kadar çiçek vardır?'' Gözlerimi açıp ona baktığımda cevap bekliyordu. 

''Bilmiyorum.'' Kollarım göğsüne yaslı ona bakarken çiçekler umurumda değildi.

''Sence bu kasabada...Ya da dünyada kaç çeşit çiçek olabilir?'' Çiçek muhabbeti sinirimi bozmuştu kaşlarımı çatarak ona bilmediğimi söyleyecekken devam etti.

''850 milyon'' Kaşlarımı kaldırarak ona baktığımda o da güldü. ''Bende ilk duyduğumda şaşırmıştım yani az bir sayı değil.Araştırmaya devam ettiğimde hayatımda hiç görmediğim güzellikte çiçekler olduğunu gördüm'' Giderek yaklaştı ve alınlarımız birbirine değdiğinde devam etti '' Ama ne kadar ihtişamlı olurlarsa olsunlar hiçbiri bana sende olan etkiyi vermeyecek zambağım.'' 

Birbirimize biraz daha yaklaşmış ve sonrasında dudaklarımız birleşmişti.

Şimdi düşünüyorum da James hala en güzel çiçeğin zambak olduğunu mu düşünüyorsun

Yoksa bu da mı yalanlarından biriydi?

.

hayatımda en çok içime sinmeyen bölüm oldu

eğer kötüyse özür dilerim

oy ve yorumlarınızı bekliyorum

seviliyorsunuz.

affection | jilyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin