jamestheprongs: dün eziyet gören, bugün eziyet gören, herkesin, hatta ne uğruna acı çektikleri ne de sebep oldukları felaketlerin suç ortağı olan iki kederli meleğin darbesini yiyen bu zavallı ruh, kendisine hiç darbe indirmeyen, onu fırtınalardan...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
yani hık demiş sonra ben Felixim demiş öyle yani.. herneyse iyi okumalar... .
Evimin önünde arabayı durduruğunda bir şey dememiz gerekiyor mu diyerek birbirimize baktık. İkimizde bakışlarımızı anında başka yöne çevirdiğimizde kapıyı açtım. Kanımda dolaşan şarap sayesinde utanmıyordum ama yarın utanç saklandığı yerden çıkacak ve beni dövecekti.
Pişman mıydım?
Asla.
Çıkacakken kolumdan tuttuğunda ona döndüm "İyi geceler" dediğinde kafamı salladım ve kapıyı kapattım. Ben eve girene kadar arabanın motor sesi çalışmamıştı. Kapının önünde durup geri döndüğümde direksiyondaki elini sallayıp gülümsemişti. Bende geri gülümseyip içeri girmiştim. Kapıyı kapattığımda uzaklaşan motor sesi ile direkt yukarı çıkıp kendimi yatağımın içine attım.
Telefona bakmak için elimi kaldırdığımda elimi yumruk yapıp geri çektim. Yaptığım şeylerin vicdan azabını şuan çekmek istemiyordum.
Tek istediğim uyumaktı ama bunu da yapamıyordum çünkü aklıma tepedeki halimiz geliyordu.
Dudaklarımızı geri çektikten sonra gözlerimizi açtığımızda alınlarımız hala birbirine dayalıydı. Kalbim küt küt atıyordu ve ensesinden göğsüne inmiş elimin altındaki kalbi küt küt atıyordu.
Birbirimize baktıkça ortalığın daha da karıştığını anladığımda geri çekilip elimle omzuna vurmuş gülmeye başlamıştım. "Ne iyisin ama! Karşındaki kızın hiç şansı yok" diyerek gülmeye başladım.
Çok acınasıydım.
O da benimle beraber gülmeye başladığında ikimizinde gözlerinden şu geçiyordu Siktir ya Naptık biz?
"Şarabın sana yakıştığını söylemiştim" diyerek dudaklarını birbirine bastıran James ile gülüşüm dondu.
Öyle şey denir mi ya?
"Bir sorun olmaz umarım. Sonuçta ilk öpücü-" dediğinde kahakha attım.
Eve gittiğimde cam vitrinimde oscarlarımı dizecektim.
"İlk öpücük mü? Yok artık" deyip gülmüştüm. Kaşlarını kaldırarak bana baktığında "Harryyi hatırlıyorsun değil mi?" dediğimde rastgele birini sallamıştım.
"Şu seni randevuya çıkaran dallama?" dediğinde kafamı salladım. Jamesten hoşlantım geçebilir amacıyla birkaç kişi ile randevuya çıktığım olmuştu ama olmamıştı işte.
"Sıkıntı değil yani" dediğimde Jamesi sakinleştirmeye çalışıyordum. İlk öpücüğümdü ama bunu Jamesin bilmesine gerek yoktu sanırım.
"Saat geç olmuş seni eve bırakayım" diyerek sepeti toplamaya çalışan James kadehleri atarken kırmıştı. Ona yardım etmeye yanına gittiğimde kadehte kalan şarap ile kan birbirine karışmış küçük küçük damlıyordu.
"Sıkıntı değil" diyerek koluyla beni durdurduğunda güneşin tamamen batmış olduğunu ve ortamı tek aydınlatan şeyin arabanın ışıkları olduğunu fark ettim.
"James bırak yardım edeyim." dediğimde "Gerek yok bitirdim bile" diyerek sepeti eline almış diğer elini koluma atmış hızlı hızlı arabaya gidiyorduk.
Arabaya bindiğimizde elindeki küçük kesiğin hala kanadığını gördüm. Arabayı çalıştırdığında "Eline baktıracaksın dimi?" dediğimde kafasını sallamış ve geldiğimiz yoldan bu sefer geri dönüyorduk.
"Bu tepeye... Başka birini getirecek misin?" dediğimde kendime tokst atasım geldi. Gülümseyerek bana baktığında normalde parlak parlak bakan gözleri donuktu.
"Hayır burası benim için özel. İlk öpücüğümün olduğu yeri randevu noktası yapamam" dediğinde dondum. Jamesin bir sürü randevuya çıkardığı kız olmuştu.