"Uyan uykucu" diyerek yanağınu dürttüğümde yüzünü şekilden şekilde sokup beni kendine biraz daha çekmişti.
"James uyan okula geç kalacağız gerizekalı." diyerek dürtmeye devam ettiğimde bana daha da sıkı sarılmış nefes almamı engellemişti. İçki kokusunun yanında kendi ten kokusu her yeri sarmıştı.
''Uyan uyan!'' diyerek kendimi kurtarmaya çalıştım bu durumdan. Başka şeyler düşün. Kurabiyeli dondurma, Quantin Tarantinonun her filmde kadın ayaklarına yumulması, Yanımda dudakları aralık bir şekilde yatan ve mükkemmel kokan James Potter-
Hasiktir ya
Elimle en sonunda huylanarak uyanır amacıyla ensesini gıdıklamaya çalıştım. İlk yüzünü buruşturdu ve elimi çekmeye çalıştı.
Hadi hadi uyan
Sonra da belimden tutup beni kendine iyice yapıştırdı.
Hayır hayır!
Yüzü ile yüzümde çok az mesafe kalmışken dudaklarındki kıvrımı fark ettim. Piç kurusu uyanmıştı ama numara yapıyordu. Dudaklarımda ciğerci kedi sırıtması oluşurken yüzümü iyice ona yaklaştırdım. Nefes alış verişleri hızlanırken kendimi gülmemek için sıkıyordum.
''James keşke uyansan...Neler olurdu kim bilir?'' demiş ve küçük bir kıkırtı çıkarmıştım. Gözlerinin açılıp bir anda belimden tutularak onun üstte benimde aşağıda olmam ise neredeyse aynı zamandı.
''Neler olurmuş?'' diyerek mırıldandığında sesi sabah uyandığı için boğuktu.
Hmm...
"Bu" deyip alnına fiske attım "Üfle kel kalırsın" dediğimde bir eli acıyan alnına gitmiş homurdanarak "Üflemiyorum ayrıca hayal kırıklığına uğradım" dediğinde avcumu iyice gözüne soktum "Üfle kel kalırsın"
Avcumu öptü.
Güneş daha yeni doğduğundan kızıl ışıklar penceremden giriyordu. Işıklar onu aydınlatırken gülümsemeden edemedim.
Ellerimi yanağına götürüp kendime çektiğimde dudaklarına uzandım. Mutlulukla karşılık verdiğinde arada homurdanan sesini duymuştum.
"İşte beklediğim bunlardı" dediğinde iki dudağımla dudağını ısırıp mırıldandın "Sus" Memnuniyetle sustuğunda o da gülümsemişti.
Ayrılmadan önce dudağına son bir öpücük kondurdum ve "Okula gitmeliyiz" dediğimde kaşlarını çattı ve kendini yan tarafıma attı.
Saat çok erken olduğundan rahattık. "Gitmesek nolur?" dediğinde kendi kendini kesti "Hasiktir maçım var bugün gitmem gerek" dediğinde gülümsedim. Gülümsememr bakış kafasını geriye yatak başlığına yaslandı ve "Eğer bu bir rüyaysa uyandıranı öldürürüm"
"Bilinçaltının sadecd benden ibaret olması biraz korkunç ama idare edebilirim sanırım" dedim omuz silkerek. Yataktan kalktığımda "Hadi duşa gir bende kahvaltı hazırlayayım. Kaptanın maç için güce ihtiyacı var" diyerek elimi yumruk yapıp kaldırdım. James inanamaz bir şekilde bana bakarken kendini cimcikliyordu "Lily bebeğim bu hallerine bayılıyor olsam da biz aramızdakini hallettik mi?" dedi.
Yoo halletmedik.
"Halletmemiş olabilirim ama seni daha fazla kendimden tutmaya razı gelmedi gönlüm" dedim vs ekledim "Birazda şarap içmiştim"
"Sana anlatmam gereken bir şeyler var ben-" dediğinde öperek susturdum. "Biliyorum." dediğinde gülümsedi.
James her zaman annesine düşkün bir çocuktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
affection | jily
Fanfictionjamestheprongs: dün eziyet gören, bugün eziyet gören, herkesin, hatta ne uğruna acı çektikleri ne de sebep oldukları felaketlerin suç ortağı olan iki kederli meleğin darbesini yiyen bu zavallı ruh, kendisine hiç darbe indirmeyen, onu fırtınalardan...