2 yaz öncesi
Beyaz elbisemi giyip halka küpelerimi giydiğimde hazırdım.
James ile randevu tarzı bir şeye çıkıyorduk.
Bana mesaj atmış ve ikimiz bir şeyler yapsak diye sormuştu.
Ona bu akşam ondan hoşlandığımı söyleyecektim. Gülümseyerek aynadan kendime baktığımda gözlerimin parladığını fark ettim.
Hafif topuklu yine beyaz ayakkabılarımı çıkarttığımda kapı çalmıştı. Hızlıca ayakkabıları giyip kapıyı açtığımda James her zamanki gibiydi.
"Lils çok güzel olmuşsun" diyerek elinde sakladığı çiçekleri gösterdi.
Leylaklar.
Beyaz leylakları elime aldığımda gülümsemeden edemedim.
"Beyaz leylaklar masumiyeti temsil eder. Benim hayatımdaki en saf ve güzel şey sensin" dediğinde yanaklarım ısınmıştı.
Elini tuttuğumda bir şey demedi.
James zaten hiçbir zaman bir şey demedi.
Her zamanki geldiğimiz hamburgerciye geldiğimde kaşlarımı çattım. Burada bu elbise ile fazla sırıtıyordum. James bileğimden zarif denebilecek bir şekilde tutup masaya ilerlediğinde umutlandım.
Onunla bu şekilde olacaksak sıkıntı değildi.
Oturduğumuzda garson gelmiş ve James iki hamburger söylemişti. Elimi çeneme koyup dışarıya baktım. Belkide o kadar umutlanmamalıydım.
"Lily" diyerek elimi iki elinin arasına hapsettiğinde bütün umutlarım yerlerinden yeniden çıktı.
"Efendim?" dediğimde ona dönmüştüm. Yeni kestirdiğim perçemlerimi sürekli geriye atma isteğimle savaşıyordum şuan.
"Sana bir şey sorabilir miyim?" dediğinde kafamı salladım. "Ama diğer çocuklar bunu bilmeyecek"
Çıkma teklifi edecek!
Sakin ol Lils.
"Çıkmak istediğim bir kız var" dedi bir elini ensesine atıp "Ama biliyorsun bu işlerde pek iyi değilim acaba-"
"Evet elbette" diyerek onu durdurduğumda rahatlamış bir şekilde bana sarıldı.
"Nasıl anladın bilmiyorum ama bana randevuya çıkmada iyi olmam için yardım edeceğin için teşekkürler Lils. Seni seviyorum" demiş ve anlımdan öpmüştü.
Bütün her şey benim sikik bir cümleyi tam olarak dinlemediğim için olmuştu.
Orada hamburger yedik ve hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Ayrılmamız gerektiğinde eve bırakamayacağu için özür dilemiş ve anlımdan öpüp gitmişti.
Gittiğinde ağlayarak eve koşmaya başladım. Kaldırımdaki bir taşa takılıp yere düştüğümde dizlerimden çok kalbim acıyordu. Yerden kalkmadan ağlarken önüme uzatılan el ile durdum. Kafamı kaldırdığımda kahverengi saçlı ve kahverengi gözlü bir çocuk vardı.
"Bir çiçeğin kalbini böyle kırmamalılar" diyerek yere düşen leylağı aldı. Elini tutup kalktığımda göz yaşlarımı silip ona döndüm.
"Sana eve kadar eşlik edebilir miyim? Bu saatlerde buralar tekinsiz olabiliyor."
Normalde bu teklifi reddetmem lazımdı ama fazla üzgündüm.
Kafamı sallayarak evime doğru sakince yürüdük. Bir şey konuşmamıştık ama birçok şey anlatmıştım ve o da dinlemişti.
Evimin önüne geldiğimizde ona döndüm.
" Beni eve bıraktığın için teşekkür ederim." diyip bir şey demesine izin vermeden yanağına hızlıca bir öpücük kondurdum.
Hızlıca merdivenleri çıktığımda "Peki çiçek?" dedi şaşkın bir sesle.
Omuz silkip "Sende kalsın" dedim ve içeri girdim.
Eve girdiğimde annemin sakladığı şaraplardan bir tanesini açıp bir tane kadeh çıkardım.
Bugün fazlaca kırılmıştım.
.
bence hepimiz o çocuğun kim olduğunu biliyoruz.
sanırım o yaza dönmenin vakti geldi
Bütün kaosun nedenini öğrenmeye hazır mıyız? ben değilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
affection | jily
Hayran Kurgujamestheprongs: dün eziyet gören, bugün eziyet gören, herkesin, hatta ne uğruna acı çektikleri ne de sebep oldukları felaketlerin suç ortağı olan iki kederli meleğin darbesini yiyen bu zavallı ruh, kendisine hiç darbe indirmeyen, onu fırtınalardan...